İslam’ın yüce hakikatlerini insanlara ulaştırmak, en az hakikatin kendisi kadar hassas bir üslup ister. Zira davet, sadece ne söylendiğiyle değil, nasıl söylendiğiyle kalplere işler. Kur’ân-ı Kerim’de bu yolculuğun pusulası şöyle bildirilmiştir:“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (16/ Nahl,125)
Tehdit Diliyle Değil, Merhamet Lisanıyla
Tehdit dili ne insani ilişkilerde ne de dini anlatımda meşrudur. Eğitimde, davette, hele ibadethanelerde tehdit ve azar dili asla kabul edilemez. Kısa vadede ürkek itaatler doğurur; uzun vadede ise gönülleri kırar, kalpleri İslam’a karşı soğutur. Allah Resûlü (s.a.v) buyurur:“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” (Buhârî, İlim, 11)
Davetin bu yumuşak ve kalbe dokunan dili, Resûlullah’ın (s.a.v) tebliğinde ana omurga olmuştur.
Cami, Allah’ın Evi, İnsanlar Allah’ın Kullarıdır
Unutulmamalıdır ki, camiler Allah’ın evleridir. Oraya gelenler misafir değil, Yüce Rabbin huzuruna çıkan kullardır. Bu evlerde kimsenin egosunu tatmin etmeye, kimseyi küçümsemeye yer yoktur.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur:“Müminler birbirlerini sevmekte, merhamet etmekte ve şefkatte tek bir beden gibidir.” (Buhârî, Edeb, 27)
Allah’ın kulları arasında ötekileştirme, insanlığa yapılacak en büyük ihanettir. Camideki sözler, Allah’ın rahmetini taşımalı, kalplerde sevgi ve birlik yeşertmelidir.
Peygamberin Metodu: Gönülleri Kazanmak
Tebliğ, sadece hakikati söylemek değil; gönüllere giden yolu da açmaktır. Rabbimiz buyurur:“Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, etrafından dağılır giderlerdi.” (3/ Âl-i İmrân, 159)Hz. Peygamber (s.a.v) insanları oldukları haliyle kabul etmiş, değişimi sabır, sevgi ve vakar ile gerçekleştirmiştir. Ne zenginliklerine göre ayrıcalık yapmış ne kusurlarını yüzlerine vurmuştur. Herkese bir çıkış kapısı sunmuştur.
Sosyal Medya Fenomenliği Değil, Peygamberane Temsil
Günümüzde maalesef bazı hatipler ya da sosyal medya fenomenleri, kırıcı, utandırıcı ve dışlayıcı bir üslupla “etki” peşinde koşuyor. Oysa gerçek etki, kalplere Allah sevgisi bırakmakla mümkündür.
Resûlullah (s.a.v) ne beğeni peşindeydi ne de meşhur olmak istiyordu. O, gönüllere dokunmanın, bir yüreği kurtarmanın derdindeydi.
Önce Gönle Düşmeli, Sonra Dile Gelmeli
Bugün camiye gelen insan, zaten arayış içerisindedir. Onun gönlüne bir parça ümit, bir damla rahmet bırakabiliyor muyuz? Hutbeden çıkan biri,
“Ne güzel konuştular, bunu ailemle de paylaşmalıyım!” diyebiliyorsa, işte orada tebliğ hayat bulmuş demektir. Peygamberler, Rabbimizin seçtiği mümtaz şahsiyetler olarak, davet metodunda tehdit değil rahmet; azar değil vakar, dışlama değil davet dilini miras bırakmıştır.
Son Söz: Kalbi Kırılan Bir İnsan Camiden Uzaklaşır
Millete meydan okunmaz, halk aşağılanmaz, insan paylanmaz. Davet dili incelik, sabır ve şefkat ister. Davetçi öfkesini değil, duasını büyütmeli; kırmayı değil, kazandırmayı hedeflemelidir.Unutmayalım ki, kimi camide azarlarsanız, bir daha caminin yolunu unutabilir. Ama kimi camide rahmetle, anlayışla kucaklarsanız; o kişi bir gün ailesinin, mahallesinin, hatta bir ömrün davetçisi olur.Allah Resûlü (s.a.v) buyurur:“Müminlerin en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Deylemi)Ve bizler, Allah’ın evinde, O’nun kullarına ulaşırken, ancak bu yumuşak ve şefkatli üslupla hakikati yaşatabiliriz.