Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


ESAT HOCALAR


Kadının Hakkı Olur mu?

Esad Hocalar'ın "yeni" yazısı...


Kadın ve erkek arasındaki ilişki yüzyıllardır “eşitlik” söylemi üzerinden tartışılsa da, tartışmanın özü çoğu zaman fıtratın gerçekliğini görmezden geliyor. İki varlığın farklı olduğunu söylemek neden aşağılanma olsun? Üstünlük arayışı nereden çıktı? Bu yazı, eşitlik iddiasının değil, hikmetli farklılığın adaletini merkeze alan bir bakış öneriyor.

Eşitlik Söyleminin Yanlış Kavramsallaştırılması

Dünyada “kadın hakkı” adıyla müstakil bir hak türü yoktur; arasanız bulamazsınız, bulan olursa ödül vermeye hazırım. “Kadın hakkı” diye bir ifade ortaya çıktıysa da bu büyük ihtimalle yanlış bir kullanımın sonucudur; nüfus müdürlüğüne gidip düzelttirmek gerekir(!)

“Kadın ve erkek eşit değildir.” denince neden hemen kadının aşağılandığı anlamı çıkarılıyor? İki şeyin eşit olmaması, biri diğerinden mutlaka üstün demek midir? Böyle bir zorunluluk yokken, her farklılığı üstünlük–aşağılık ilişkisi gibi okuyanlar aslında eşitsizliği çoktan içselleştirmiş kişilerdir.

 

Farklılığın Fıtri Temeli

Vida ile somun eşit değildir. Bu cümleden bir üstünlük çıkar mı? Hangisinin daha değerli olduğu söylenebilir mi? Görevleri aynı mıdır? Hayır. Kadına bu sorular üzerinden bakalım: Kadın, hayatın ağır yüklerini taşımaya, makineleri indirip bindirmeye, hamallık yapmaya fıtraten elverişli midir? Bu işleri yaptırmak, yaratılışın doğal düzenine aykırı olmaz mı?

Buna karşılık zarafet, duygu derinliği, incelik, şefkat ve merhamet konusunda erkek kadına yetişebilir mi? Aklî muhakeme, soğukkanlılık, uzun soluklu düşünsel çözümleme alanlarında kadın ve erkek her zaman aynı seviyede midir?

Tarihe baktığınızda uzun bir erkek düşünür listesi görürsünüz: Aristo, Sokrat, Beydaba, Shakespeare, Mevlânâ… Buna karşılık kaç kadın düşünür gösterebilirsiniz?

 

İstisna ile Kaideyi Karıştırmak

Bazı kadınların bazı alanlarda erkekleri geçmesi mümkündür; ama bunlar istisnadır. Öne geçmek ile öne geçirilmek arasındaki fark görmezden gelinmemelidir. Bir erkeğin bir kadını yüksek bir göreve getirip “Bakın, kadın da bu makamlara çıkabiliyor.” demesi aslında yine erkeğin tasarrufudur; kadın kendi başına değil, erkeğin iradesiyle oraya gelmiştir.

 

Fıtratın Yükü Ve Fıtratın İnceliği

Fizyolojik açıdan bakarsak: Erkek, ergenlikten yaşlılığa kadar teorik olarak her gün birkaç çocuğun sebebi olabilecek kapasitededir. Bir kadın ise hayatı boyunca kaç çocuk doğurabilir?

Aynı soruyu spor sahasına taşıyalım: Dünyaca ünlü boksörlerin, güreşçilerin, haltercilerin, futbolcuların neredeyse tamamının erkek olması bir tesadüf müdür?

 

Toplumsal Tecrübenin Gösterdikleri

İki yüz yıldır “kadın erkek eşittir” iddiasını dillendirenler bu iddiayı ispatlayabilmiş midir?

Hastanelerde neden “nisaiye” birimi vardır?

Hapishaneler, tuvaletler, soyunma odaları neden kadın–erkek diye ayrılır?

Kıyafetler neden farklıdır?

Neden şefkat temelli mesleklerin çoğunda kadınlar tercih edilir?

Demek ki fıtrat, toplumsal düzenin her noktasında kendini hissettirmektedir.

 

Fıtratın Dersi ve Hukukun Dengesi

Kadın ile erkek görev ve melekeler bakımından farklıdır. Fiziksel ve psikolojik yapı da buna dahildir. Dolayısıyla mutlak ve her alana teşmil edilebilecek bir eşitlik imkânsızdır. Fıtrat, kendisini bozmaya kalkışanlara zaman içinde dersini verir.

Ama bu farklılıklardan “üstünlük” çıkarılamaz. Ne kadın mutlak anlamda erkeğin üstündedir ne de erkek kadının. Fıtrat, farklılık getirir; üstünlük değil.

Öte yandan hukuk karşısında kadın ile erkek eşittir; bu tartışmasızdır.

Hatta Türkiye’de ve bazı ülkelerde uygulanan kadına yönelik müspet ayrımcılık, yerinde bir uygulamadır.

 

Hakikat: Eşitlikte Değil, Yerli Yerinde Oluşta

İnsanlık fıtratın ince dengesini bozdukça hakikat bulutların ardına gizleniyor. Kadınla erkeği terazinin iki kefesi gibi “eşitlemeye” kalkmak, aslında ikisini de teraziden düşürmektir. Her birinin değeri kendi yaratılışında, kendi yükünde, kendi hikmetinde ortaya çıkar.

Fıtratın adaleti eşitlikten değil, yerli yerinde oluştan doğar. Hakikat, iki ayrı varlığın tek kalıba sokulmasında değil, farklılığın hikmetle kabul edilmesindedir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR