Siyer kaynaklarının sayfaları arasında gezinirken, tevhid mücadelesinin ilk yıllarında, İslami davette öne çıkan sahabi kadınlara takılı kalıyorum…
İlk iman eden, bir kadın Hz. Hatice (ra)…
İlk şehid olan, bir kadın Hz. Sümeyye (ra)…
İlk servetini davasına adayan yine Hz. Hatice (ra)…
Hz. Ömer (ra)’ın hidayetine vesile olan kız kardeşi Hz. Fatıma binti Hattab (ra)…
Hz. Osman (ra)’ın İslam’a yönelmesine teşvik eden teyzesi…
Hz. İkrime (ra)’ın İslam ile şereflenmesine yüreklendiren eşi Hz. Ümmü Hâkim(ra)…
Adiy bin Hatim (ra)’in İslam’ı ile buluşmasına öncülük eden halası…
Hz. Aişe (ra) fıkıh ilminin kurucularından, fukahâ-i seb’a’dan…
En fazla hadis rivayet eden sahabiler listesinde ön sıralarda bulunan bir kadın…
Ve çok net şekilde görüyoruz ki, davet eşittir erkek değilmiş…
Tarih boyunca İslam’ı temsil ve tebliğ misyonunu güzel ve güçlü bir şekilde sürdüren kadın davetçiler karşımıza çıkmaktadır…
Kaldı ki Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda net bir şekilde görüyoruz ki, Allah (cc) kimi kadınlar üzerinden tarihe nasıl müdahale ettiğine tanık oluyoruz…
Kur’an’da 34 yerde Hz. Meryem’in ismi geçmektedir…
İsmi peygamberlerden daha fazla kitapta zikredilen bir kadından bahsediyoruz…
Hakeza Hz. Musa’yı geleceğe hazırlayan Hz. Asiye’nin misyonunu göz ardı edemeyiz…
Hz İbrahim’in tevhid mücadelesini Hacersiz tasavvur edebilir miyiz?
Bunları yeniden hatırlatma gereğini neden duydum?
Türkiye özelinde ve dünya genelinde çok ciddi bir kadın davetçi potansiyelinin bulunduğunu ifade edebilirim… Gel gör ki, bu davetçi kadroların sahada çokta aktif olduğunu ciddi bir çaba ortaya söylemek mümkün değil…
Kadın kesiminin İslami davete daha açık ve aç olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim…
Nitelikli davetçi kadın potansiyelini İslami davet çalışmalarında harekete geçirme sorumluluğumuz bugün daha da önem kazanmıştır…
Mahremiyet sınırlarını koruyarak toplumsal mefsedet ve masiyete karşı güçlü bir ıslah hareketinin kadınlar cephesinde önemli mesafeler alabileceğini düşünüyorum…
Hamd olsun, ‘İslam’da kadın’ söylemi ile İslami hareketin önünü kesmeye çalışanların tuzaklarını boşa çıkaran Müslüman kadın davetçiler artık İslami mücadelenin ön saflarında yerlerini almak durumdalar… Tabii ki, duracakları yerin bilincinde olarak…
Davetçi kadın doğal olarak aktif ve aksiyoner olacak, bir o kadar da duruşu afif ve ağır olacak…
Evinin kadını olma sorumluluğunu ertelemeden davasının taşıyıcısı olma becerisini beraberinde sürdürebilecek…
İçeri-dışarı dengesini doğru kuracak, “içeri”yi “dışarı”ya feda etmeyecek… “Dışarı”nın çekim gücü karşısında “içeri”den elini eteğini çekmeyecek... Bir ayağı ile dışarıda olsa bile içeri ayağı sabit ve sağlam duracak… İçeri ve dışarının fıkhını, hukukunu, hududunu, ahlakını, adabını ve de sorumluluğunu idrak ile yol haritasını, eylem planını, gelecek tasavvurunu, mücadele perspektifini netleştirecek…
İhtilat içinde değil, ihtiyat üzere olacak…
Kendini ihmal etmeden, sürekli bir ihtimam ile hareket edecek…
Özellikle son yıllarda bilinçli kızlarımızın eğitim hayatındaki başarı performansları oldukça yüksek… Bu başarı, sadece bir akademik başarı olarak kalmamalı, potansiyel mücadele zeminlerine kanalize edilmeli, nesillerin ıslahında aktif sorumluluk almaları sağlanmalı…
Öyle sanıyorum ki, İslami davette en münbit alan kuşkusuz kadınlar dünyası… Bir yönü ile de en kaygan zemin…
Altını çiziyorum, kadınların müdahil olmadığı bir davet hareketi kısırdır…
Kaynak: milat gazetesi