MEHMET SEBAH YİĞİT

Tarih: 14.04.2022 09:37

İtiraf Ediyorum Kardeşim Seni Ben Vurdum

Facebook Twitter Linked-in

Dağınık zihinler ve dağınık bir coğrafya. Doğduğun  ev kaderindir ya da yaşadığın coğrafya kaderindir... Miras olarak aldığımız coğrafya; bize,Ensar-Muhacir kardeşliği hakikatiyle ve Baki Anayasamız olması  gereken "Veda Hutbesi" ilkleriyle bir yaşam alanı olsaydı eğer bu kader,bizi biz yapar ve çağlar öncesine egemen kıldığı gibi bu cağa da egemen kılardı.  Fakat biz olmak yerine ben duygusu esir aldı bizleri. Nasıl bir esaret bilir misiniz? Kelepçeli ellerimiz ile yüzümüz mağaranın duvarlarına dönük ve gölgeler dışında hiç bir şey  göremez olduk. Ellerinde koca bıçaklar ile en kutsal olan kelimeleri kirli ağızlarına  alan fil sürüsü ordusunun mensuplarını dahi diğer kardeşimize anlatamayacak kadar zavallı  bir esaret. Öz eleştiriyi unutup hep eleştirenler olduk. Hep dert yandık.  Ama,fakat,çünkü...gibi zavallıların sıkça kullandığı  kavramlar bizlerin kıyafeti oldu. Düşmanın bize layık gördüğü turuncu kıyafetlerden daha çok acıtması gereken kıyafetler. Ben duygusu öne çıkınca bizleri lider yapan biz duygusu hiç oldu. Selmanlar yetim kaldı ve Bilaller çöllerde,kızgın taşların altında yitirdi umudunu... Düşmana  cesaret versin diye bağırdık  ve bağırmaya devam ediyoruz. Biz yok, biz yok, biz yok ! Ben var, milliyet var, dil var, renk var...bizi bizden eden her şey varda var.

 

Sultan Ahmed Han, bir gün Hüdayi hazretlerine bir hediye göndermiş, o da bunu kabul etmeyerek iade etmişti. Padişah bu sefer aynı hediyeyi Şeyh Abdülmecid Sivasi'ye gönderdi. Onun kabul etmesi üzerine bir gün padişah kendisine sordu:

-Bu hediyeyi Hüdayi'ye gönderdiğim halde kabul buyurmadılar. Lakin siz kabul ettiniz, neden? Abdülmecid Sivasi’nin cevabı şu oldu:

-Padişahım, Hüdayi bir şahindir, o bizim gibi her leşe konmaz.

Padişah birkaç gün sonra Hüdayi hazretlerinin sohbetine gidince sordu:

-Sizin kabul etmeyip geri gönderdiğiniz hediyeyi Abdülmecid Efendi kabul etti. Siz neden kabul etmediniz? Bu söz üzerine Hüdayi hazretlerinin cevabı, Sivasi’nin cevabı kadar harika: "Sultanım! Şeyh Abdülmecid bir deryadır, bir okyanustur. Ona bir damla necaset düşmekle pislenmez."

 

Bu iki cevabın altında yatan güzelliğin adı biz olmaktı.  Biz olmayı başarmadan mümkün  olur mu hiç üstün olmak!

Tarih ile ilgili tanımlama yapılırken en çok vurgulanan şey geçmişten ders almaktır. İfk Hadisesi, Cemel Vakası ,Hakem Olayı, Okçular Tepesi...

Müslüman kardeş, diğer Müslüman kardeş hakkında  hüsn-ü zanda bulunan insandır.

 

Biz olmayı  başaranlar  birbirleriyle dayanışma içerisinde olmak zorundadır. Eğer  ‘biz’ duygusu yerini ‘ben’ duygusuna bırakırsa yenilgi, kölelik...özden uzaklaşmanın cezası olur . İnkar edenler ahiretteki ödüllendirilmeye inanmadıkları halde birbirleriyle yardımlaşırken, elbette Müslümanların aralarında ihtilaflar bulunması ve dostluklarının zedelenmesi büyük bir bozgunculuk kaynağı oluşturur. Bu konuya Kuran’da özellikle dikkat çekilmiştir:

“İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cehd edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü’min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.” (Enfal Suresi, 73-74)

 

"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu zalime teslim etmez. Kim kardeşinin yardımında bulunursa Allah da (cc) ona yardım eder. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da (cc) onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da (cc) kıyamet gününde onun ayıplarını örter." (Buhari, Mezalim, 3; Müslim, Birr, 59; Ebu Davud, Edeb, 38; Tirmizi, Hudud/3; Ahmed, Müsned, 2/91.)

 

Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)

Biz olmayı  başaranların (Müminler)kardeşliği, birbirleri için her türlü fedakarlığı ve yardımlaşmayı seve seve yapmalarını gerektirir. Bu sebeple inananlar, Allah yolunda bir zorluk ve sıkıntıya uğradıklarında, diğer kardeşlerinin kendilerine hiç tereddüt etmeden yardımcı olacaklarını bilirler. Nitekim yardımlaşmak ve ihtiyaç içerisinde bulunan kardeşlerine destek olmak tüm Müslümanların üzerine bir sorumluluktur. Allah inananların birbirleriyle yardımlaşmadığı zaman, bunun büyük bir fitne ve bozgunculuk olacağını bildirmektedir. Aralarındaki dayanışma sebebiyle, Allah müminleri “birbirlerinin velisi” olarak nitelendirmektedir. Tüm Müslümanlar Allah yolunda hizmet etmek isterler. Elbette bu hizmet sırasında çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Ancak Müslümanların birbirlerine olan bağlılıkları ve aralarındaki dayanışma, topluca bu zorlukların üstesinden gelebilmelerini sağlar.

Biz olmayı başardıktan sonra gerisi kolay olur. Kardeş olmadan mümkün olur mu hiç zafer. Kardeş olmayı başardıktan sonra hem içeride hem dışarıda söz sahibi olmak kolay olur. Söz sahibi olmak mı lazım? Var olma gayesi iyiliği emretmek olanlar hem içeriden  hem de dışarıdan mesuldürler.

Biz olmayı  başaranlar , hem dışarıda hem içeride meydana gelen haksız çatışmalar karşısında ilgisiz ve duyarsız kalamaz, barış ve adaletin gerçekleşmesi için elinden geleni yapmakla yükümlüdür.

 Yeni bir inşa hareketi ancak biz olmayı  başarmak ile mümkün olur.  Biz olmak, kardeş olmak, iri olmak ve güçlü olmak.

NASIL BİR KARDEŞLİK?

•Müslüman kardeş ihlaslı olur. Her şeyde Allah’ın rızasını arar, sorar, bulur. Kendisi için değil, kardeşleri için yaşar.

•Müslüman Kardeş,  hakikatte  uygun yaşayan kardeşi  ile didişmez,haksız yere eleştirmez, kin ve intikam duyguları taşımaz.

Müslüman Kardeş, kardeşini dünya menfaatlerine satmaz. •Müslüman Kardeş, nefs-i emaresinin farkındadır. Ona itimat etmez. Onun hatırı için, mümin ve halis kardeşlerini gözden çıkarmaz.

•Müslüman Kardeş, Kur'an hizmetinde bulunan kardeşlerine hakaret etmez, onlara üstünlük taslamaz.

•Müslüman Kardeş, diğer mümin kardeşlerini aynı vücudun organları gibi görür. Bir fabrikanın çarkları rekabet edercesine bir biri ile uğraşmaz, birbirinin önüne geçmez. Birbirinin kusurunu görerek tenkit edip çalışma şevkini kırmaz. İşten alıkoymaz. Bilakis bütün kabiliyetleriyle birbirinin hareketini umumi maksada yönlendirmek için yardım ederler; hakiki bir dayanışma, bir ittifakla yapılış gayelerine yürürler. Eğer çarklardan biri, diğerlerine hükmetmeye kalksa, zorbalıkta bulunsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akim bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacaktır.

•Müslüman Kardeş, bütün Müslümanları bir gaye için kurulmuş bir fabrika gibi görür.

•Müslüman Kardeş, dört ferdin, yani dört tane birin yan yana geldiklerinde, omuz omuza verdiklerinde bin yüz on bir kuvveti kazandığını bildiği için kendisini diğer mümin kardeşleriyle dayanışmaya ve hakiki birliğe muhtaç ve mecbur bilir.

Müslüman Kardeş, bütün kuvvetini hakta ve ihlasta bilir. 

•Müslüman Kardeş, kardeşinin şeref ve meziyetiyle iftihar eder.

•Müslüman Kardeş, kardeşini sever, fenalığından dolayı acır, zorbalıkla değil, lütufla, yumuşaklıkla onu ıslah etmeye çalışır.

Müslüman Kardeş,  Kul hakkıyla ahirete gitmek istemez.

Müslüman Kardeş, zulmetmez, kardeşine zulmeden zalime cesaret vermez.

Allah hepimizi bağışlasın ve hepimizi kavgayı körükleyen değil, barış ve kardeşliğe destek veren barış elçileri yapsın.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —