İsmail Hakkı Güleç

Tarih: 18.03.2023 12:07

İNANCI KUŞANMAK

Facebook Twitter Linked-in

İnanmak ile, inancı kuşanmak aynı şey değildir...

Herkes, inandığını iddia edebilir, söyleyebilir, ama inancının gereklerini ve inancı uğrunda yapması gereken, atması gereken, söylemesi gereken, bilmesi gerekenleri herkes yapamaz, bilemez ve söyleyemez...

Bu açıdan da, inanmak yetmez, inancı hayata taşımak, olgu ve olaylara inancın gözüyle bakmak ve de inancı hayata hakim kılmak gerekir...

İnanç, bir ideal ve iddiadır...

İspatı gerekir..!

Aynı zamanda, tüm ideal ve iddialarımızı ispat etmekle sorumluyuz, görevliyiz ve de mükellefiz...

Bu açıdan da, insanın inancını kuşanması, bu konuda duyarlı olması, önem, özen, ehemmiyet, hassasiyet göstermesi, hususiyetle onun gereklilik, sorumluluk, görev, ödev ve de vecibelerini savsaklayıp, öteleyip, eretelemeden kendisinden istenildiği gibi yerine getirmesi gerekir...

İnancı kuşanmaktan maksat sloganik, sıtatik, donuk, soluk, sönük, özü, sözü, etkisi, yetkisi, rengi olmayan, sadece basit, fasit, sıradan, ritüel, adet, alışkanlık, bireysel tadı ve tuzu olmayan renksiz bir hayat'da değildir...

İnancı kuşanmak, aynı zamanda arınmışlık, aşkınlık, ahlakilik, erdemlilik ve bunlara uygun bir yaşantı ve bakış açısını gerektirir...

İnanç, insanı kimlikli hale getirirken, her türlü kimliksizlik, kötülük, kusur, kabahat, kalitesizliklerden'de uzaklaştırır ve korur...

İnancı kuşanmak insanı, asil, aziz, asli ve asaletli yapar...

İnanç, bir erdem, bilgi, bilinç, birikim, iman ve aşk işidir...

İnancını kuşanan insan, kimsenin övmesi ve yermesine aldırış etmeden, inanmış olduğu değerleri hem teorik, hem de ameli planda ortaya koyar ve de onun canlı kalması, yaşanılabilir olması ve insanlara ufuk ve umut olması açısından da gayret eder...

İnancı kuşanmak, aynı zamanda vakti kuşanmaktır... Sorumluluk bilinci demektir...

İnancı kuşanmak, ben buradayım, bedel ödemeye, görev ve vazifeye hazırım, yük olmaya değil, yük almaya geldim, her türlü sorun, sıkıntı ve problemi çözüp aşmaya geldim demektir...

İnancı kuşanmak, yeni bir ruh, yeni bir ufuk ve yeni bir umut ile hayata aşk, aksiyon, ahlak, adalet ve enerji katmaya geldim demektir...

İnancı kuşanmak, akıl, ilim, irfan, irade, eylem ve mücadele demektir...

İnancı kuşanmak, aşkınlık, arınmışlık, adanmışlık ve de doğru bir şahidlik demektir...

İnancı kuşanmak, arı olmak, diri olmak, var olmak, üretmek, aktif olmak ve özne olmak demektir...

İnanç, kuru, teorik, tatsız, ruhsuz, bilinçsiz, bilgisiz, amelsiz, eylemsiz bir slogan, söz, ritüel, alışkanlık, adet'de değildir...

İnancı kuşanmak, öz, yürek, keyfiyet, anlam, adalet ve ahlak demektir...

İnancı kuşanmak, her tür rahat, rehavet, sorumsuzluk, boş vermişlik, umursamazlık, aldırmazlık, neme lazımcılık gibi maraz ve hastalıklardan arınıp, risk almak, bedel ödemek ve saha ve sahnede mücadele etmek demektir...

Tarih boyunca tüm Peygamberler (as) ve onlara samimi ve sadakatli bir şekilde iman eden Muvahhit Mü'minler, inancın gerektirdiği sorumluluk, görev ve mükellefiyetlerini yerine getirme hususunda, mücadele, mücahade ve gayret etmişler ve tüm kaygı, korku ve endişeleri yenerek, kendilerini inancın gölgesine atmışlardır...

İnancın gölgesine sığınmışlardır...

Çünkü iman, en büyük bir hazinedir, sığınaktır, barınaktır, dayanaktır, güvendir, gölgedir...


İnancı kuşanmak, var olanla yetinmeden, var olması gerekene doğru yol almaktır...

İnancı kuşanmak, yürümektir, koşmaktır, aynı zamanda dert edinmek, sorun, sıkıntı çozmek, inşa, ihya demek, dert ve keder, ilgi, sorun ve de sıkıntıları çözme noktasında irade ortaya koymak demektir...


İnancı kuşanmak, Rabbin rızasını her şeyin üstünde ve önünde tutarak, ona doğru bir eylem, mücadele ve mücahede ve odaklanmak demektir...

1.İNANCI KUŞANANLA

2.İNANCI KULLANANLAR

İnsanların bir kısmı inancını kuşanırken, diğer bir kısmı ise, inancını araçsallaştırmakta, onu bir merdiven olarak değerlendirip, inanç üzerinden dünyevi rant, reyting, mal, makam, mevki, servet ve şöhret kazanma duygusuna kapılmaktadır...

Din, uğrunda her şeyin feda edilmesi gereken, en kutsal bir değer iken, çoğu insan dinini, ilmini, karakterini, kişiliğini, inancını az bir ücret karşılığı satıp, bunların karşılığında; dünyevi mal, makam, servetler almaktadırlar...

Ama Rabbimiz (cc) Mü'minlerden bahsederken

Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Tevbe 111 buyurmaktadır...

Ama dinlerini, bir oyun ve eğlence, dünyevi mal, makam, servet kazanmada araçsallaştıranlar ise,

Allah'ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar.Bakara 174...

KİMLER İNANCINI KUŞANABİLİR..???

Gerçek anlamda bir düşünce, inanç, fikir ve mefkure sahibi, iddia ve idealleri olan ve dünyevi, nefsi, sufli olan her şeyden yüz çevirmiş ahlak, adalet, erdem diye bir derdi ve düşüncesi olan, müstesna insanlar ancak inancını kuşanabilir ve inancı uğrunda gerekli olan adımları atabilir,  bu uğurda mücadele edebilir ve her türlü kötülüğe, zulme, haksızlığa ve de adaletsizliğe karşı direniş gösterebilir, bedel ödeyebilir, mücadele edebilirler...

Selam ve dua ile...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —