Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Fedakar KIZMAZ


İLETİŞİM ÇAĞINDA İLETİŞİMSİZLİK HASTALIĞI

Fedâkar Kızmaz'ın " yeni" yazısı...


Dün, taaa 40 yıllık iki kadim arkadaşımı aradım, gerçi ortak vatsap grubumuz var; cuma, kandil, bayram mesajlarını görüyoruz ama uzun zamandır bire bir konuşup yazışmamışız.

Bir şey fark ettim; bu iletişim çağında ne kadar da iletişimsiz yaşıyoruz.

Bırakın dünya kadar masraf⁴ yapıp memleket memleket yol kat etmeyi, oturmaya bile gerek yok; yattığın yerde iki tuşa baş, dünyanın neresinde olursa olsun, (arzu edersen görüntülü) istediğin kişiyle anında görüşüyorsun.

Peki engel?

Kendimiz!

Diğer bütün mazeretler bahaneymiş, bugün bizzat yaşayarak sağlamasını yaptım.

Dedim ki dünden: Fedakar, oğlum bak, sana görev: her gün kadim  arkadaşlarından iki tanesini arıyorsun.

Bu günlerde aramız her zamankinden daha iyi, sağ olsun dediğimi yapmış, bugün iki arkadaşımızı aramış.

O kadar mutlu ki: tadı damağında kalmış. Diyor ki: "Daha önce niye düşünmedik ki?

Meğer biz birbirimizden habersiz yaşıyor muşuz abi!" 

İlk görüşme biraz kısa sürmüş, çünkü Abimizin kulakları eskisi gibi duymuyormuş, anca yazışarak haberleşiyormuş insanlarla.

Biz insan değiliz o zaman, kaç yıl olmuş konuşmayalı, yazmamışız bile iki satır.. 

İkinci arkadaşıyla yaptığı muhabbete kulak misafiri oldum: ne çok özlemişler birbirini, belki bir saatten fazla konuştular, arada bir gülüyor, bazen de duygulanıp ağlamaklı oluyorlar.

"Ben onu hâlâ İstanbul'da sanıyordum, emekli olup Ordu'ya taşınmış. İlk fırsatta ailece ziyarete gidelim. Bahçeli evleri varmış, dublex; misafir ağırlamaya da uygunmuş" diyor.

Aynı damardan beslendikleri ne kadar da belli. Aradan geçmiş kırk yıl, olayları yorumlayışları, dünyaya bakış açıları ne kadar da benzer; adalet ve merhamet damarları capcanlı ikisinin de...

Telefonu kapattı, hala gözünden yaş akmaya devam ediyor. Konuşacak ama dudakları büzüşü büzüşüveriyor, ağlamaklı. 

Taaa neden sonra kendine geldi ve diyeceğini diyebildi:

"Biz kendimizi kandırıyor muşuz abi, öyle toplu mesajlarla, bayram tebriğiyle, kandilleşmekle, koç fotoğrafı atmakla, hazır video paylaşmakla arkadaş olunmuyormuş.

Hastalığından haberin yoksa emekliliğinin malulen olduğunu bilmiyorsan, babasının ölümünü 4 yıl sonra öğrendiysen, düğününe gitmediğin oğlunun boşandığını yeni duyuyorsan, hanımının psikolojik ilaçlar kullandığını duyduğunda gözyaşların daha ancak aktıysa, bir dönem işsiz kalıp borç batağında yüzdüğünü hiç duymadıysan, batsın senin kandillerin, cumaların,  bayramların!

Bir daha toplu mesaj atmıyorsun, bak küsüşürüz yine ha!

Ne dicen, bi tarafında delilik var. Tamam dedim Canka! Bi teklif de benden! "Var mısın, her gün bir dostumuzu mekanında ziyaret edelim, yüz yüze görüşelim?"

Deli diyordum ya gerçekten de deliymiş: Tuttu kolumdan: "Hadi madem ilk ziyareti Naim abiye yapıyoruz!" 

Yakın zaten; ama gitmezsen çok uzak(!).. On dakika sürdü yürüyerek.

Meğer ne hasretler biriktitmişiz corona hazretlerinden beri.

Ne o benim "inziva"mı duymuş ne ben onun "yüz felci"nden haberdarım.

Gözyaşları eşliğinde kucaklaşıp sözleştik:

Artık gavurun ipiyle kuyuya inilmeyecek! 

Yerin dibine geçşin ulan Mask denen Karun!

Boğulsun Kızıldeniz'de çağın Firavun'u Tramp.

Gazzeli bir Davut'un sapanından fırlayan bir taş elbet bir gün alnının tam ortasına saplanacak Netenyahu denen Calut'un!

Ve bir Musa çıkacak; Birleşmiş Milletler, Amerika,  Avrupa İnsan Hakları, Helsinki, Bürüksel... Routers, Asoşeytit Pires, Niyork Tayms, Taym... Atacak asasını ve çağdaş sihirbazların bütün yılanlarını/yalanlarını yutacak...

Dünya Sağlık (soygun) Örgütüne inat, bir İsa çıkacak ve dokunacak alınlarına; ve Eyyüp misali bir üfleyişle şifa bulacak tüm hastalar.

Tivitır'miş, İX'miş, Fesbuk'muş, İnstegram'mış, Vatsap'mış... 

Geç bunları! 

Bizzat gidip kucaklayabiliyor musun sevdiğini?

Elini öpebiliyor musun halanın, dayının, amcanın, teyzenin, dedenin ninenin?

Baba ocağını tüttürmeye çalışan kardeşinde bir geceliğine olsun yatıya kalıp ailece, çocukluğundaki gibi horoz sesiyle uyanabiliyor musun köyünde?

İlk dayağını yediğin kuran kursu "hoca"nı, kulağını kızarıncaya kadar burgalayan ilkokul "örtmen"ini, gizli gizli izmarit içtiğin çocukluk arkadaşını...

Arayacak, bulacak, telefonlaşacak ve ziyaret edeceksin tamam mı Fedakar abi?

İlk sütünü içtiğin ineği, sırtından düştüğün atı, daha yerinden kalkmadan sıcacık yumurtasını altından çaldığın kırmızı tavuğu, tosladığında yere yuvarlandığın kurbanlık kınalı koçu...

Şubat ayazında, Mart zemherisinde, buğdayı doyumluk vermen gerektiğini öğretmeyen büyüklerin duyarsızlığı yüzünden tuzaktaki kancaya taktığın minnacık solucanla yakalayıp, parmak kadar etine tamah ettiiğin serçe kuşunu... 

Hatırla!

Ve... her biri için bir damla yaş akıt kalbine; kurumuş damarına yeniden su yürüsün. Canlansın, kanlansın merhamet damarların ve yeniden İnsan ol ey Adem oğlu!...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR