Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


HANGİ SINAV ZOR? BİR DAHA DÜŞÜNÜN İSTERSENİZ…

Aziz Darıcı’nın “yeni” yazısı…


Modern yaşam biçimi, bireyleri eğitim kurumları başta olmak üzere çeşitli sosyo-politik ve kültürel yapılardan geçirerek belirli düşünce biçimlerini içselleştirmeye zorlamaktadır. Bu sistem, bireyin dünya görüşünü şekillendirirken, aynı zamanda onu belirli normlar çerçevesinde sınavlara tâbi tutmaktadır. üstelik oluşturduğu yoğun ve bakıcı algı üzerinden kendi dünyasına uygun kitlelere yön vermektedir.

Hayatın her alanında söz sahibi olmak isteyen bu anlayış, insanı bir deneme tahtasına çevirmekte ve hükümran olduğu alanlarda, oluşturmak istediği prototip insan için gereken maddi ve manevi fedakârlığı — zulüm dahi olsa — esirgememektedir. Felsefi, psikolojik ve sosyolojik açıdan ele aldığı konuları; eğitim kurumları, siyasi aygıtlar, ekonomik düzenekler, kültürel hegemonyası gibi araçlar üzerinden insanı kendi dünya hayatının imtihanından geçirmektedir.

Çıkardığı yasa, yönetmelik ve tüzüklere baktığımızda, karşımıza devasa bir yığın sınırlayıcı ve düzenleyici unsur çıkmaktadır. Okumakla bitmeyen bu külliyatın, anlamakta zorlandığımız kısımlarına bakıldığında bir yere gönderme yapan insan mantığına ileride değineceğiz. Üstelik bu kural ve kaidelere uyulmadığında, maddi ve manevi cezaların uygulanacağından herkes haberdardır. Bu kanunların uygulayıcısı konumundaki güçlerin yetkileri incelendiğinde, insanın "özgürlük" gibi evrensel bir kavrama nasıl yaklaştığını tekrar sorgulamak gerekir.

İnsan hayatının bu kadar sınırlı hâlini görmezden gelip; konu din olunca özgürlükten dem vuran, dinin haramlarını çağdışı sayan, Allah’a ibadet edin denilince kendi putlarının gölgesine sığınan, Kur’an kelamından söz açıldığında akıl ve bilim adına safsata üreten, vahyin yasaklarına gelince insan hayatını sınırlamanın evrensel ilkelere aykırı olduğunu söyleyenlere diyoruz ki: Biz sizin okullarınızdan çıkan fabrikasyon ürünleri değiliz. 

Size ait kurumların etki alanının verdiği şımarıklık, bize çağdaşlık dersi verme cesareti vermiş olabilir. Dini; efsane, masal, hikâye ve korkunun ürünü diye pazarlayabilir; algı ve manipülasyon içeren bilgi kaynaklarınızla, sosyal ve yalan medya kanallarınızla bir ontolojik gerçekliğe çekmeye çalışabilirsiniz. Lakin hakikat; sizin aklınızdan, bilginizden ve hayallerinizden büyüktür. Eninde sonunda ona yönelecek ve hakikatin gerçekliğine teslim olacaksınız. İnkarda da direte birlisiniz ama sizler böyle değildiniz; fakat nefsinizin isteklerine boyun eğmiş, modern köleler olarak bu okullara gönüllü giriş yaptınız. Bu sizin tercihiniz, bu tercihe saygı duymak esastandır.

Modern insan aslında travmatik insandır. Sürekli maddi alanı genişletmekte, fakat manevi alandaki muhabbetini kaybettiği için bir türlü huzuru bulamamaktadır. İslam’a olan uzaklığı, bu travmatik hâli nevrotik bir boyuta taşımaktadır. İnsan, “kafayı uyuşturmakla” suçladığı dinin etki alanından daha fazla, modern sistemin etkisinde kalarak zihinsel olarak uçuk'laşmaktadır. Sevgi, vicdan ve ahlâk üreten din kurumunu kendisine rakip görerek, kendi bindiği varoluşsal dalı kesmektedir. Dinin kurallarından ve yasaklarından yakınan modern zihin; kendi ürettiği yasaklar ve kurallar söz konusu olunca, insan üzerinden geliştirdiği "hümanizm" artık inandırıcılığını kaybetmektedir. “Evrensel insan hakları” söylemi, yoksulun, yoksunun ve mazlumun hakkını doyurmamaktadır. Kendi sistemine olan bu körü körüne bağlılığı tedavi edecek bir eğitim veya sağlık kurumu da maalesef bulunmamaktadır.

Unutmayalım ki dünya hayatı bir okuldur. Ahiret hayatı ise, bu okulda alınan eğitimin notlandırıldığı yerdir. Onlar, bu hayatta dindar insanlara düşük not verebilirler, üzerini çizebilirler, sınıfta bırakabilirler. Ancak insanı maddi ve manevi olarak sömüren bu sistemlerin hükmü yalnızca bu dünya ile sınırlıdır. Hem bizim hem de onların tabi tutulduğu asıl sınav, dünya ve ahiret sınavıdır. Bu sınavda torpil, kayırma, rüşvet yoktur. Zorlama da yoktur. Herkes Allah’ın bizim için seçtiği dine kendi imkânları dâhilinde, eşit şartlarda muhatap olacaktır.

Modern sistemlerin birey üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, dünyevi sınavların karmaşıklığı ve baskı düzeyi, manevi sınavların ötesine geçebilmektedir. Oysa dinin bireye sunduğu sınav anlayışı, özgür irade ve ahlaki sorumluluk temelinde şekillenir. O zaman, "hangi sınav daha zor?" sorusu, sadece dünyevi anlayışlarla değil, aynı zamanda insanın varoluşsal ve hakikat ölçeğindeki değerlerle ele alınmalıdır. Anlayacağınız, dünyevî sistemlerin ürettiği sınavlar daha zorlu gözükmektedir. Daha karmaşık olduğu da aşikârdır. 

Şimdi sözün burasında: Ahiretteki geleceğimiz için bu dünya hayatında, din üzerinden insanın girdiği sınavın zorluğunu konuşmak gerçekten akıl kârı mıdır? Tekrar bir düşünün isterseniz? 

Şükran borcumuz ve imani sorumluluğumuz yalnızca Allah’adır. Kimseye imani anlamda minnet borcumuz yoktur. Bu böyle biline... Vesselam.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR