Davut GÜLER GÜLER

Tarih: 01.05.2015 16:47

Haber Duruş yayına başlarken

Facebook Twitter Linked-in

Hem Rahman Hem Rahim Olan Allah'ın adıyla

Haber Duruş'umuz Rabbimin izniyle yayın hayatına başlıyor. 2009 11 Eylül'de yayın hayatına başlayan Özgün Duruş Gazetemizin misyonu ne ise haber Duruş sitemizin veya gazetemizin misyonu odur. Özgün Duruş Gazetemiz çıkarken yazısında şunu söylemiştik Bu Gazete'nin görevi adilane bir duruşla Hakk'ın şahitliğini yapmaktır. Özel misyonu ise Türkiye coğrafyasından takriben 35-40 yıldır, bu coğrafyanın İslam'ın adâletiyle yönetilmesi için mücadele veren Bağımsız Müslümanlar” dediğimiz toplumsal kesimin hizmetinde olacaktır. Yine bu gazete; takriben 35-40 yıldır bu topraklarda aynı misyonu icra etmek için mücadele veren benim de içinde olduğum hareketimizin” hizmetinde olacaktır. O büyük misyonun yanında bu özel misyonu da olacaktır. Özgün Duruş Gazetemizin çıktığı dönemde ziyarete gittiğimiz bir derneğimizin yöneticilerine söylediğimiz şeyler aynen bu günde geçerlidir. O gün o dernek yöneticilerinin not ettiği alıntıyı veriyorum: Geçtiğimiz Salı akşamı Özgün Duruş Gazetesi sahibi Çıra Basın Yayın adına Davut Güler ve Özgün Duruş Gazetesi yazarlarından Ramazan Kayan merkezimize ziyarette bulundular.

Samimi bir sohbet havasında geçen ziyarette bizler misafirlerimize Gençlik Kültür Merkezimiz hakkında bilgiler vererek yaptığımız faaliyetlerden kısa kısa bahsetmiş olduk. Özgün Duruş yetkilileri de Gazeteleri hakkında bizlere çeşitli bilgiler verdiler.

Gazetenin yayımlanış sürecinden bahseden Davut Güler, sorduğumuz sorulara cevaben; Özgün Duruş'un Müslümanların sesi olduğunu, Müslümanların taleplerini ve yaşadıkları olumlu-olumsuz çeşitli meseleleri gündemleştirdiğini, bu yüzden Gençlik Kültür Merkezi gibi oluşumların Özgün Duruş'a yapıcı eleştirilerde bulunarak destek vermesi gerektiğini söyledi. Çekincelerinden ve eleştirilerinden bahseden arkadaşlarımızın ardından Ramazan Kayan, Özgün Duruş'un birbirlerinin aynısı yazarların olduğu bir cemaat yayını olmaktan öte, tevhidi düşünceye sahip çeşitli renkteki Müslüman yazarları kuşatan bir gazete olarak yoluna devam ettiğini dile getirdi.” Ramazan Kayan Hocamız'ın da ifade ettiği gibi Özgün Duruş”da olduğu gibi bu Haber Duruş” gazetemiz de aynı misyonu icra edecektir. İnşallah.

Bu girişten sonra bugünlerde yaşanan sıcak olaylara bir göz atalım; Ülkemiz baharın gelişiyle doğal olarak ısınmaya başlarken, geçen günlerde(25 Nisan 2015) insanlar doğal afetlerle de imtihan olmaktadırlar. Orta Asya`da Çin ile Hindistan arasında yer alan Nepal 7,9 büyüklüğünde depremle sarsıldı. Nepal hükümeti, ölü sayısının iki bini beşyüzü geçtiğini, yaklaşık 27 milyon nüfusa sahip olan ülkede 4,6 milyon kişinin depremden etkilendiğini açıkladı. Ülkede 81 yıldan bu yana yaşanan en büyük yer sarsıntısı olduğu bildirilirken, kırsal kesimde haber alınamayan yerleşim yerleri olduğundan ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Ülkenin tamamında hissedilen deprem, komşu ülkeler Hindistan ve Bangladeş`i de etkiledi. Kuzey Hindistan`da 44, Tibet`te 17 ve Bangladeş`te de en az 4 kişi hayatını kaybetti. 6,7'lik artçı depremle Nepal ve Hindistan tekrar sallandı. Hindistan`ın Yeni Delhi kenti ve Himalayalar`da hissedilen deprem çığa neden oldu. Dünyanın en yüksek zirvesi Everest`e tırmanmak isteyen dağcıların toplandığı ana kamp, deprem nedeniyle oluşan çığın altında kaldı ve 17 kişi öldü. Ölenler arasında Google`ın yöneticilerinden Daniel Fredinburg da bulunduğunun haberi verildi. Halkının yaklaşık % 5 Müslüman olan Nepal bir yandan acısını yaşarken diğer yandan da acılarını dindirmek için dünyadan yardım bekliyor. Depremin sıcaklığını yaşamış bir ülke ve halk olarak Nepal halkına geçmiş olsun diyor, özellikle de Müslüman kardeşlerimize Allah'tan rahmet yaralılarına da acil şifalar diliyoruz. Bu vesileyle yardım kuruluşlarımızı yardım kampanyasına çağırıyoruz.

Ülkemiz açısından diğer bir konu; 7 Haziran Seçimleri hem iktidar açısından hem de muhalefet açısından büyük bir ehemmiyet arzetmektedir. Ak Parti iktidar ve Cumhurbaşkanı bu seçim sürecini; ‘Yeni Türkiye', ‘Yeni Ortadoğu' paradigmasıyla anlamlandırmaktadır. Bu seçime aynı çevreler; ülkeyi ve genel anlamda coğrafyamızı yeni bir inşa sürecinin idealini taşıma gibi bir misyon yüklemişlerdir.

Muhalefet ise bu seçimle dördüncü döneme giren, Ak Parti iktidarının sandıkla düşürememenin paniğini yaşamaktadır. Yerel, bölgesel ve Küresel aktörler muhalefetin bu çaresizliğinin aşılması için imkânlarını cömertçe sundukları saklanılmaz bir gerçektir. Bu büyük koalisyonun işbirliği bir sonuç verecek mi göreceğiz?

İslam Coğrafyası'nın son 90-100 yılında coğrafyanın her bir parçasındaki devlet veya devletçiklerin yönetimlerinde bulunan lider ve yönetim kadroları birbirlerinin benzeridirler. Bu süreçte(90-100 yıllık) değişik zaman dilimlerinde Müslüman halk yönetimlere yönelik tepkilerini her fırsatta koymuşlardır. 2010'daki Arap Baharı'nın özünü, mevcut duruma isyan oluşturmaktaydı. Bu var olan durum; siyasal olarak baskıcı rejimler, ekonomik olarak boğaz-tokluğu, iktisadı ve idari olarakta polis devlet yapısı şeklinde temayüz etmekteydi. Bu statükoya isyan eden geniş kitleler; ekmek, adalet ve onur (özgürlük) sloganlarında somutlaşan yeni ve daha kuşatıcı düzen talebi, daha insani bir düzen ile değişimini öngörüyordu.

Bu bağlamda; sıcak çatışmaların yaşandığı ve coğrafyamız açısından çok tehlikeli, aynı zamanda acı verici bir gündem olan Yemen'i ele alabiliriz. Yemen; kuzeyden Suudi Arabistan, doğudan Umman, güneyden Hint Okyanusu (Aden Körfezi), batıdan Kızıldeniz`le çevrilidir.

Yemenin iç sorunları ve geri kalmışlığı bölgeyi dış müdahalelere açık hale getiriyor. Arap Yarımadasının Akdeniz kısmını İsrail eliyle kontrol eden ABD üst kısmını Yemen'de nüfusunu artırarak denetlemek istiyor.

Yemen bölgenin etkin güçleri olan Mısır, Suudi Arabistan ve İran'ın nüfus savaşlarına sahne oluyor. Bölge ölçeği bu, küresel olarak da ABD'nin okyanusları, Kızıl denizi, Arap Yarımadasını ve Babü'l Mendep Boğazını kontrol etme arzusu

Yemen'de ve bölgede bulunan diğer bir unsurda Şii nüfustur. Öncelikle İran bu mezhebî ortak payda üzerinde bölgede etkin olmak istiyor. İran olası bir saldırıya karşı bu unsurlarla kurduğu bağlar vesilesi ile top yekün karşı koyma stratejisi güdüyor.

Suudi Arabistan`ın liderliğindeki altı ülke (Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman) KİK`in barış planı; görevi yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi`ye devretmesi halinde, Salih ve akrabalarına yargı muafiyeti getiriyor. Ayrıca seçimler öncesinde Yemen`de bir ulusal birlik hükümeti kurulması da öngörülüyor. 10 Kasım`da Sana`ya giden Bin Ömer(BM temsilcisi), plan üzerinde yoğun müzakereler yürütmüştü. Salih`in ısrarla barış planına yönelik anlaşmayı imzalamayı reddetmesi ise Yemen`de aylarca siyasi krizi tetiklemiş, yaşanan kaostan dolayı ülkenin ekonomisi de çökmüştü. 

Krizinin en önemli nedenlerinde biri de Ali Abdullah Salih'in pragmatik kişiliğidir. Salih resmen iktidarı devrettiği halde yapılan antlaşmalara sadık kalmayarak değişik entrikalarla oğlunu ülke yönetiminin başına getirmektir. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin zayıf kişiliği, Salih'in cinliğine fırsat vermiştir. Salih'in iktidar şehveti ülkeyi adeta kendi mülkü veya babasının çiftliği gibi görüyor. O açıdan bir an da olsa kaptırdığı o mülki almak için her yol O'nun için artık mübah ve meşrudur.

Yemen'de güçlenen Islah Hareketi dış güçleri endişelendiriyor. Bu nedenle seçimler yedi  yıldır yenilenmiyor. Seçimler olsa Islah Hareketinin desteklediği partinin iktidara gelmesi kesin gözüyle bakılıyor. Bu durum tüm bölge ülkelerinde ki İhvan kökenli hareketlerin iktidara gelmesini tetikleyebilir. Mevcut azınlık yönetimleri bu duruma karşı iktidarlarının sürdürmek için dış güçlerle omurgasız ilişkiler kuruyorlar.Yemen`de; İslâm`ı devlete hâkim kılmaya çalışan hareketlerin başında Müslüman Kardeşler`in bu ülkedeki devamı sayabileceğimiz Islah hareketigelmektedir. Islah Hareketi 1943'te Hasan El Benna'ın girişimiyle Abdullah bin Ahmar tarafında kuruluyor. 1967'de Islah Hareketinin lideri Şeyh Muhammed Mahmut Zübeyri; Yemen'in özgürleşmesi için tüm emeği geçenlere müteşekkir olduklarını söyler. Sonra der ki: Kim ne derse desin Yemen'in anayasası en kısa zamanda İslam olacak, Yemen halkı ve biz bunun gerçekleşmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Tekrardan insanlar Sana'dan Hadramud'a kadar hiçbir korku olmadan imanın emniyet ve güveni ile seyahat edecek, bizim mücadelemiz bunun için” der. Zübeyriyi bir suikast sonucu şehit ederler. Yanında bulunan Zindani de yaralanır. Fakat Islah Hareketi ve Yemen halkı bu idealden vazgeçmez.

Bu sorunların Yemen'deki temel nedenleri şunlardır;Cehalet, Üretimsizlik, Gelir dağılımdaki adaletsizlik ve yolsuzluk, Halkın yönetimde temsil edilmemesi, dikta yönetimler, Komşularla çözülemeyen sınır problemleri, Ülke içindeki etnik çatışmalar ve gelişmişlik farkı, Kadın ve çocuğun eğitimi…

İran yetkililerinin beyanlarına göre; Yemen'i işgale hazırlık: Husiler ne olurlarsa olsunlar İran'ın vekilleri değiller. Husi hareketi baskı sonucu ortaya çıkmış bağımsız bir politik aktördür. Husiler'i İran maşası olarak adlandırmak sahada ispatlanmış bir şey değil ve bu yaklaşım Yemen tarihini ve siyasetini görmezden gelmeye dayanıyor.”

Husi hareketi karşıtı ABD ve Suud düşmanlığı Husiler'i karşıt bir denge oluşturmak için faydacı olarak İran'a döndürdü. Wall Street Journal'ın değerlendirmesi; Yemen'in başkentini kontrol eden Husi militanlar ülkenin azledilmiş cumhurbaşkanına verilen Batılı ve Suud desteğini dengelemek amacıyla İran, Rusya ve Çin ile ilişki kurmak istiyorlar.”

Wall Street Journal'ın 6 Mart'ta yazdığına göreyse İki üst düzey Husi yetkilisine göre Husiler'in geçici hükümeti akaryakıt desteği sağlamak için İran'a ve enerji projelerinde yatırım imkânı aramak için Rusya'ya delegeler gönderdi.”

Husi hareketinin temasları sonucu İran ve Yemen 2 Mart'ta günlük uçuşlara başlayacaklarını ilan ettiler. Bu Husi hareketi için önemli, hayati bir destek kanalı mesabesinde.

Yemen doğuştan bölünmüş bir ülke değildi. El Kaide'nin Suudi Arabistan ve ABD tarafından beslenmesine rağmen gerçek bir Şii-Sünni çatışması ve gerginliği yok. Suudiler ve ABD Yemen'in bağımsız olmasını engellemek amacıyla ve ülkede Şii-Sünni ayrılığı doğsun diye mezhepçiliği desteklediler.

20 Mart'ta intihar bombacıları El Bedr ve el Haşhuş Camiine ikindi namazı esnasında saldırdılar. Üç yüzden fazla insan öldü.

2013 yılında New York Times Libya, Suriye, Irak ve Yemen'in bölünmesini teklif etmişti… Gazete aynı zamanda Güney Yemen'in tamamı daha sonra Suudi Arabistan'ın parçası olabilir. Neredeyse tüm Suudi ticareti deniz yoluyla gerçekleşiyor ve Arap Denizine olan doğrudan bir ulaşım hattı Fars Körfezi'ne bağlılığı ve İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kesme…” diye yazmıştı.

İran yanlısı yayınlar yukarıda tırnak içinde verdiğimiz değerlendirmelerde bulunsalar da; Yemen Halkı'nı % 70'ni teşkil eden Ehli Sünnet ve yine %30'nu teşkil eden Zeydiyye Müslümanları'nın hem siyasi partiler, STK'lar ve aşiretler nezdinde herhangi bir desteğin bu Husi ve Abdullah Salih ittifakına söz konusu değildir.

İran için acı ve talihsiz olan; Abdullah Salih gibi siyaset fahişesi ve Zeydiyye Mezhebinden devşirme Caferi Mezhebi müntesiplerinden %3'lere tekabül eden Husiler'den oluşmuş bir koalisyonun desteklenmesidir. İran bu gibi siyasi tutumlarıyla Ehli Sünnet Müslümanlarla kendi arasına büyük mesafeler koyuyor. Büyük çoğunluğu teşkil eden Ehli Sünnet Müslümanları Suudi gibi rejilerin insafına terk ediyor.

Yemen'le ilgili sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Tunus'dan başlayan domino etkisi göstererek Libya, Mısır, Suriye, Irak, Lübnan, Bahreyn ve Yemen'i de kapsayan statükoya isyan eden geniş kitleler; ekmek, adalet ve onur (özgürlük) sloganlarında somutlaşan yeni ve daha kuşatıcı düzen talebi, mevcut düzene rağmen daha insani bir düzen ile değişimini öngörüyordu.

Bu öngörü ve talep; isimleri yukarıda zikredilen her bir ülkede farklı direnç veya sorunla yüzleştiler. Yemen bağlamından yaşananları özetle söylemek ve bugün itibarıyla Yemen halkının yararına olabilecek şeyleri önermek kendilerini nasıl badireler bekliyor, bunu tespit ve işaret edebilmektir.

Yemen diğer Körfez Ülkeleri gibi geniş ve zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip değildir. Doğal kaynakları kendilerine yetecek kadar rezervlere sahiptir. Kendilerini bekleyen ana sorun mezhepçilik, kabilecilik, fakirlik, cehalet, bencillik ve bölünmüşlük ruh hali, adil olmayan tarafgirlik değerlerimizi felç etmekte ve kaynaklarımızı tüketmektedir.

Yine Yemen bağlamından şunu açıkça işaret ediyoruz; Yemen, İran ve Suudi Arabistan gibi iki mezhep fanatizminin baskın olduğu ülkenin çatışma alanı konumundadır. Yemen'de diğer bir ifadeyle vekâlet savaşı sürdürülmektedir. Hâlbuki Yemen'in Ehli Sünnet ve Zeydiyye'ye mensup Müslümanları asırlardır bir arada yaşamayı başarabilmişler. Yaşadığımız zamanın en önemli imtihanı olan ve her an bir fitneye de sebep olabilecek sıcaklıkta olan bir meseledir mezhep çatışması bu böyle biline…

Yemen'deki son çatışmalar ve Suudî öndeliğindeki hava saldırılarını Müslümanlar olarak ilkesel bağlamdan tasvip etmemiz mümkün değildir. Müslüman çoğunluğun iradesine ipotek koyan bu hain Abdullah Salih ve Husi işbirliğinin işgalci tutumunu da tasvip etmemiz mümkün değildir. Husi'lerin örgütü olan Ensarullah eğer İslam adına bir iddiası varsa asırlardır bir arada yaşayan aynı camilerden ibadet eden mutedil Müslümanların temsilcisi olan Islah Hareketiyle bir yol tutabilirler. Diğer anlamdaki hiçbir tutumu tasvip etmemiz veya kabullenmemiz mümkün değildir. Tüm sorumluları aklıselime davet ediyoruz.

Haber Duruş Sitemiz; İnşallah uzun ömürlü olur. Bu tabii ki birbirimizi sahiplendikçe mümkün olacaktır. Bu bağlamdan tüm kardeşlerimizi sorumlu davranmaya çağırıyorum. Siteye emeği geçen Cihad Yıldırım ve ekip arkadaşlarına teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum. Haydi, ümmete hayırlı olsun. 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —