Seyfi Pınarbaşı

Tarih: 07.12.2019 13:07

GÖNÜL DÜKKÂNI

Facebook Twitter Linked-in

"Sizi toprak türünden yaratması, O'nun mucizevi işaretlerinden biridir; sonra siz (bir süreç içinde) beşer olarak gelişip kişilik kazandınız."Rum. 30/20.                                     

Yaratılış eğlenmek için değil, kendimizi geliştirip kişilik sahibi olmak içindir. Hakiki manada dost ise sizin bunu unutmanıza izin vermeyendir. Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki “Önce refik, sonra tarik”. Önce yolda arkadaş olacağız, sonra yol. Her şey gönülde cereyan ediyor. Bana göre İnsanları gönül olgunlaştırıyor. Gönül dostları onun için ayrı oluyor ve bu nedenle gönül dostlarının çoğu iyi yol arkadaşı oluyor. Birlikte düşünüp, birlikte konuşup, birlikte müdahale edip, birlikte dimdik durmak şart.                                                                                     

Son dönemde yaşadığımız kutuplaşma ikliminin bir sonucu olarak, ahlak ve adaletin çökmesiyle vicdan da çöktü! Çünkü küresel sistem haklıyı değil, güçlüyü besliyor. Vicdansızlık çok hızlı yayılan bulaşıcı bir hastalığa dönüşmüş durumda. Güçlünün kurallarının adaletin yerini alması insanlık için dünyanın yaşanmaz hale gelmesine yol açmıştır. Şu an insanlığın çoğunun yaşadığı hayat esaret, ağır bir mahpus hayatı. İnsanların durumunu anlaması ve kendisini bundan özgürleştirmesi gerekiyor. Yapacağımız en iyi iş Allah’ın sözüne kulak vererek kendimizi bilinçli olarak yetiştirmektir.                                                                                                                                                                                                        

"O kullarım ki, söylenen her sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte Allah'ın dosdoğru yola eriştirdiği bunlardır ve gerçekten de aklı başında olanlar bunlardır."Zümer. 39/18 Akıl, sahibine lehte ve aleyhte olan her şeyi gösterir. Hevâ ise, sahibine sadece lehinde olanları gösterip aleyhinde olanları göstermez. Başına gelebilecek kötülükleri ondan gizlemeye çalışır. Hevâ tamamen zevk veren şeylere meyyal olduğundan dolayı hayatı tek boyutlu algılar. Hayatı tek boyutlu algılamaksa insanın kendisini aldatmasından ve hüsrana uğramasından başka bir şey değildir. "Gerçekte, bana uyarıcı, hatırlatıcı mesaj geldikten sonra, beni (Allah'ı) hatırlamaktan o uzaklaştırdı! Zaten, Şeytan (işte böyle) yalnız ve çaresiz bırakır insanı."furkan.25/ 29                                                                                                                                                                                              

Canlı olmak gibi büyük bir imkânın, bir imtihan olduğunu unutmamalıyız. Her imkân, bir imtihandır. Bu imtihandaki başarımız bu imkânı nasıl ve hangi yönde değerlendirdiğimiz sorusuna, eylemlerimizle ortaya koyduğumuz cevapta saklıdır. Canlı olmak, yaşamaktır, gelişmektir, olgunlaşmaktır farkında olmaktır farkında olan ise sorumludur. Farkında olmayanlara ulaşmakla, anlatmakla, gelişmeye davet etmekle insan yetiştirmekle sorumludur. Dallanıp budaklanıp, meyve vermek, canlı olmaya işarettir. Bilinçli tembellik yapıp yerimizde sayarsak, kendimizi bulamayız, hayata kendimize katkı sağlayamayız, canlılığımızı kaybeder ve yaşarken ölmüş oluruz. Tarihle, geçmişle olan bağımızı hatırda tutmamız gerekiyor. Geçmişini bilmeyen geleceğini tasarlayamaz. Kendi kültürünü, parçası olduğu içinde yaşadığı topluluğu kötüleyen umutsuzca konuşan, bir insanın kendisine farklı davranması beklenemez. Yine Kendi içinde olduğu topluluktan umudu olmayan bir insanın, kendinden ne kadar umudu olabilir ki? Bir araya gelerek oluşturduğumuz kendi topluluğumuzun dedikodusunu yapan insanlar olmamalıyız.   

Kendimizi herhangi bir yerelliğe, ufuksuzluğa ve hizip adamı olmaya mahkûm etmeden evrensel bir ufka, bilince ve duyarlılığa sahip olarak yolumuza devam etmeliyiz. Yaşadığımız çağın en ağır basan özelliği tüm insanları göçmen yâda azınlık haline getirmesi, maalesef köklerimizin dayandığı yaşam tarzına benzemeyen bir hayatı yaşamaya zorlanıyoruz. Bu sebepledir ki mekânlarımızı insanımızın fikre, görüşe ihtiyaç duyduğunda uğrayabileceği, ruhunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek alışverişlerde bulunabileceği bir GÖNÜL DÜKKÂNI haline getirmeliyiz. İnsan kendinde olmayanı başkasına veremez. Heybemizde bolca sevgi, saygı ve sabır, biriktirmeliyiz Yani elimizde olmayan, sevgi, saygı ve sabrı başkasına gösteremeyiz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —