Tarih egemenler tarafından sonradan yazılır. Kimi zaman gerçek kahramanlar hain, hainler de kahraman olarak yazılabiliyor. Düşünce dünyalarına göre ölçütler değişebiliyor.
Muhafazakârlar ve Trabzonlular Ali Şükrü Bey’i kahraman olarak görürken, milliyetçiler binlerce Rum’un, Ermeni’nin, Kürdün, Alevinin ve Ali Şükrü Bey’in katili Çete Reisi Topal Osman’ı kahraman olarak görür.
Bir katilden kahraman yaratmak geleneğinin mirasçılarıyız.
Birkaç hafta önce MHP lideri Bahçeli partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Giresunlu çete reisi Topal Osman’dan bahsederek “Türklüğün bıçkın ve korkusuz aslan parçası” Topal Osman’ın “vatan ve millet hizmetleri”nden dem vurarak iade-itibarı için 4 maddelik bir kanun teklifi verdirdi.
“Türk istiklal ve ikbali için kısa ömrüne asırları aşan fedakarlıklar nakşeden Türk evladı Topal Osman Ağa’nın itibarının hukuken iadesi ve hakkındaki Meclis kararının işbu kanunla kaldırılması…”
Topal Osman Ağa’ya iade-i itibarın Gazi Meclis’in “asil görevi”, “tarihi yükümlülüğü ve “tarihe karşı vicdan borcu” olduğunu vurgulayarak yeni bir tartışma başlatmış oldu.
Ne hikmetse, iktidarın büyük ortağı AK Parti cenahından bir açıklama gelmedi. Tam bir sessizlik hâkim. AK Parti’nin bundan memnun kaldığını düşünmüyorum.
Bahçeli’ni konuşmasının akabinde Giresun Valiliğine ait ve üzerinde Topal Osman’ın çetecilik dönemine ait fotoğrafıyla birlikte “Giresun size yeter” yazısının yer aldığı bir otobüsün Diyarbakır sokaklarında gezdirilmesi manidar.
Topal Osman Giresunludur. Balkan Harbi’ne gönüllü olarak katılıp diz kapağından yaralandığı için topal lakabı almıştır. İttihatçı idi. Teşkilat-ı Mahsusa’ya katıldı. 1914 sonunda teşkilatın emriyle 100 gönüllü topladı. Trabzon hapishanesini basarak 150 mahkûmu salıp bir çete kurdu. Bu çete, Ermeni ve Rum tehcirinde önemli rol oynadı.
1916’da Ruslara karşı savaşan orduya katıldı. Ancak firar edince Divan-ı Harp tarafında 50 sopa ile cezalandırıldı. Çürük raporu alıp memleketine döndü.
Giresun’a dönünce Belediye Reisliğini bölgede çok sevilen Yorgo Konstantinidis’ten gasp etti. Bununla yetinmedi; Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti reisliğine de el koydu ve şehrin yegâne hâkimi haline geldi.
Pontus Rum hareketiyle mücadele eden Ankara Hükümeti için oldukça kullanışlı bir kişilikti. Ağa’nın “Siz hiç merak etmeyin. Rumlara öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak” dediği rivayet edilir.
Topal Osman ve çetesi Pontus Rumlarına karşı paramiliter güç olarak kullanılır. Topal Osman’ın bu görevi nasıl başarıyla yürüttüğünü Falih Rıfkı Atay’ın satırlarından okuyalım.
“Bir ara Pontus Rum çeteleri altı yedi binden yirmi beş bine yükselmişti. Bunlara karşı koymak için de Kel Oğlan veya Topal Osman gibi halk kahramanları çıkmıştır. Topal Osman beş on kişi ile harekete geçti. Bir Türk evine karşı üç Rum evi yakmak, mezarını kendine kazdırıp diri diri adam gömmek, vapur kazanına kömür yerine canlı adam atmak gibi zulüm ve işkenceleri ile tanınmıştır. Sonunda Pontus Rumluğunu iyice yıldırdı idi.” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya s.278)
O tarihte çetecilik olayına karışan Rum sayısı 11.118 iken Rum çeteciler tarafından öldürülen Türk sayısı 1817’dir. 1914 Osmanlı Salnamesi’ne göre Trabzon, Sivas ve Kastamonu vilayetlerinde yaşayan 450 bin Rum’dan 86 bini Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’ya göç etmiş, 322.500’ü 1924 nüfus mübadelesiyle Yunanistan’a gitmişti. Aradaki fark olan 65-70 bin Rum’un 1916-1923 tarihleri arasında bir şekilde yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
1921 yılının 28/29 Ocak gecesinde, Rusya’dan ülkeye dönen, TKP üyesi Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının hançerlenerek Karadeniz’in karanlık sularına atılmasının sorumlusu Balıkçı Yahya ve adamları da Topal Osman’ın arkadaşlarıdır.
1921 yılında Koçgiri ayaklanmasını bastırmak üzere 550 adamıyla beraber Refahiye’ye gönderilir. Öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır. Topal Osman sadece ayaklanan Kürtleri değil; Ümraniye, Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa hattındaki Ermeni ve Rumları da katliamdan geçirir.
Konuyla ilgili olarak Dr. Nuri Dersimi şöyle yazar: “Başkaları hesabına av köpeği vazifesini yapmaktan zevk alan namus düşmanı bu barbar çete alayları, zapt ettikleri köylerde her çeşit zulüm ve kötülüğü yapıyordu. Masum Kürt çocukları, bu canavarlar tarafından ateşe atılıp yakılıyor ve tüyler ürperten bu manzara karşısında, Laz alayı adını taşıyan bu alçaklar zevk ve cümbüş yapıyorlardı.” (Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s.160)
Topla Osman, 1921 ilkbaharında Samsun’a geçer ve Samsun’da eşkıyalığa devam eder. Falih Rıfkı anlatımıyla;
“Yanındakileri iyice azıtarak dağa eşraf kaldırmak gibi haydutluklara başlamaları üzerine Samsun’daki Tümen Komutanı, Topal Osman’ı Ankara’ya aldırmak istemiş, Mustafa Kemal imzası ile bir telgraf uydurmuştur. Cumaları mızıka ile selamlık yapmak kadar kendini gözünde büyüten ve varlıklıyı haraca kesen Osman Ağa:
Komutan sabırlı davrandı. Kan gütme davasında çekindiği bir adamı kullanarak gitmesini sağlayabildiler. Sakarya savaşı arifesi idi. Mustafa Kemal, Osman Ağa ile çetesini muhafız kuvveti olarak yanına almakla onu hareketsiz kıldı. Fakat zaferden sonra bir milletvekili boğdurarak, Mustafa Kemal’in başına büyük dert açmıştır.” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya s:278)
Topal Osman bütün bu yaptığı insanlık dışı katliamlardan sonra Ankara’ya gelip Mustafa Kemal’in Özel Muhafız Taburu’nun başına getirilir.
Topal Osman’ın sonunu hazırlatan ise Ali Şükrü Bey olayıdır.
Bilindiği gibi Ali Şükrü Bey ilk Meclis’in önemli vekillerinden bir tanesiydi. Lozan görüşmeleri esnasında Hükümetin Musul politikasını ağır bir şekilde eleştirerek İsmet Bey’in diplomatik tecrübesinin yetersizliğinden yakınmıştı. Meclis’te gergin bir ortam hakimdi. 1 Nisan 1923 günü Meclis seçim kararı alır. Tam bu sırada Ali Şükrü Bey kaybolur.
Ali Şükrü Bey, 1884’te Trabzon Vakfıkebir’de doğdu. İngiltere’de deniz eğitimini görmüş, deniz kurmay binbaşısı iken son Osmanlı meclisine Trabzon Mebusu olarak katılmıştı. Bilahare yeni kurulan Büyük Millet Meclisi’nde de Trabzon milletvekili olarak yer aldı. Mustafa Kemal’e muhalefet eden İkinci Grup’un önde geleniydi.
Mustafa Kemal’in başını ağrıtan Ali Şükrü Bey, kaybolmadan önce Topal Osman’ın adamlarından Mustafa Kaptan’la kol kola görülmüştü. Kayboluşunun üçüncü günü kardeşi Şevket Bey Başbakan Rauf Bey’e başvurdu. Konu İkinci Grup üyeleri tarafından Meclis gündemine taşındı. Cesedi Çankaya yolunda yeni kazılmış bir çukurda bulundu. Avucundaki sımsıkı sarılmış bir sandalye hasırı parçasının da Topal Osman’ın evinde bulunan kırık sandalyeye ait olduğu tespit edilince, ele sağlam bir ipucu geçirilmiş oldu. Yakalanan Osman Ağa’nın adamı Mustafa Kaptan Ali Şükrü Bey’in kendisinin Topal Osman’ın evine götürdüğünü söyledi. Evde Osman Ağa’yla karşılıklı kahve içerken arkadan yanaşıp boğmuşlar.
Topal Osman’ın yakalanma işi nizami ordunun kıta kumandanlarından İsmail Hakkı Tekçe’ye havale edilir. Muhafız Taburunu toplayıp Topal Osman’ın bulunduğu Papaz Köşkü kuşatılır çıkan çatışmada Topal Osman öldürülür. Kafası kesilip gömülür. Daha sonra Meclis kararıyla ceset çıkarılıp Ulus meydanında ayağından asılarak üç gün teşhir edilir.
Mustafa Kemal, 2 Eylül 1924’te Giresun’a geldiğinde Ağa’nın oğluna “Baban Cumhuriyet şehidi oldu” demiş.
1981’de Giresunluların müracaatına, Türk Tarih Kurumu, “Heykelin dikilmesini gerektirecek bir kahramanlığı yoktur” şeklinde Afet İnan imzalı bir cevap verir.
1983’te darbeci Kenan Evren, Giresun ziyaretinde kendisinden övgüyle söz eder. 1987’den sonra da ulusal bir kahramana dönüştürüldü.
Veli Küçük, Giresun’da Jandarma Bölge Komutanlığı döneminde heykelini yaptırmaya karar verir. İstanbul’da yaptırdığı heykel, dönemin CHP’li belediye başkanı tarafından depoya kaldırılır.
Günümüzde Topal Osman Giresun’da, Ali Şükrü Bey de Trabzon’da kahraman olarak görülür.
Kaynak: farklı Bakış