“Masalsı dünyalarda yaşamak kolaydır. Önemli olan bunaltıcı gerçekliklerle yüzleşebilecek bir irade oluşturmaktır…”
(Atasoy Müftüoğlu)
İnsanoğlu için hayat, son iki yüzyıla kadar çok düşük bir ritimde süregeldi.
Bu son yüzyıl o kadar hızlı gelişimlere sahne oldu ve teknolojik gelişim o kadar büyük oldu ki uzay çağı olarak adlandırılmayı hak etti.
Öyle ki, atlar kağnılar ok yay ve meşalelerle yüzyıllar geçiren insanlık son yüzyılda deyim yerindeyse çağlar atladı.
Ve yaşanan değişimin hızı geleceği tahmin edebilmeyi bugün her zamankinden çok daha zorlaştırdı.
Geçmişte insanoğlu için yaşanan her gün aynı seyirde giderken; siyaset, teokratik krallıkların küçük soy değişimleri beraberinde işliyor, krallar ordularını güçlü kılmak için sağlıklı erkekler toplayıp besili atlar istifliyor, halkın büyük bölümü çiftçilik yapıyor ve insan ömrü 40 yıl ortalamasını pek geçemiyordu.
Din adamları kutsal metinleri mabetlerde okurken, çiftçi aileler yeni yetişen nesillere tarım yapmayı gösteriyor, asker aileleri çocuklarına kılıç kalkan kullanmayı öğretirken medreselerde talebeler geçmiş asır ulemasının klasik eserlerini ezberleyip tekrar edip duruyordu.
Ve insanlığın yüzyıllar boyu bu beceriler dışında farklı bir yeteneğe fazlaca bir ihtiyacı da yoktu.
***
Geçmişte, bilgi ulaşılması zor bir kaynaktı.
Örneğin Osmanlının küçük bir kasabasında yaşıyor olsaydınız, dünyanın geri kalanının nasıl bir yer olduğunu tahmin edemezdiniz.
Seyahat imkânları olmayan reayanın başucunda saklayabileceği bir kutsal kitaba sahip olması dahi çok zordu.
Matbu eserlerin olmayışı beraberinde ilkel koşullarda basılan kitapların satın alınması zor koşullar gerektiren bir uğraştı.
Tabi bu sadece Osmanlı’ya özgü bir şey değildi.
Aynı şeyler dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan tüm insanlar için de geçerliydi.
Hayat, savaşlar ve salgınlar dışında tekdüze bir yaşam alanıydı insanlık için her asırda…
Eğitimin yaygınlaşıp okuryazarlık oranının artışı bugünkü teknolojik gelişimin nedeni aslında…
Ve bugün bizim için artık değil bir asır; on yıl sonrasını tahmin edebilme şansımız dahi hiç kalmadı.
Gelecekte yeni nesillerin hangi iş kollarında çalışacağı, ülkelerin nasıl yönetileceği, orduların güç gösterileri için neye ihtiyaç duyacağı ve hatta kadın erkek ilişkilerinin nasıl olacağını dahi bilemiyoruz.
Sağlık alanındaki medikal yenilikler, biyomühendislik ve bilgisayar teknolojilerinin gelişimi gibi konulardaki hızlı değişim geleceğin nasıl şekilleneceği hakkında bir öngörüde bulunmayı neredeyse imkânsız kılıyor.
Bilgi inanılmaz hızla akarken dünyanın hangi kasabasında hangi köyünde yaşarsak yaşayalım sadece akıllı telefonlar yardımıyla her şeye kolaylıkla ulaşabiliyoruz.
Teknolojik devrim maalesef örf adetlerimizi kültür kalıplarımızı insani ilişkilerimizi tahrif ederek kutsallık algımızı da hızla değiştiriyor.
Yeni nesiller neredeyse bugün çoğu alanda bu teknolojik gelişim nedeniyle geçmiş asırların en bilgili insanlarından kat be kat daha fazla bilgiye sahip.
Ve eğer biz Müslümanlar yeni kuşaklar için bugüne dair kapsamlı bir öngörü geliştiremezsek, geleceğimiz, dini dışlayan yok sayan ellerde şekillenecek.
Çünkü değişimin hızı her geçen gün insan olmanın anlamını değiştirmeye başladı bile.
Şüphesiz yenidünya sanal bir dünya olacak ve gelecekle ilgili emin olabileceğimiz tek şey her şeyin değişebileceği gerçeğidir.
Ve dinin bu hengâmede sadece ahlaklı olmayı ifade edebilecek olması en büyük sorunumuz…
O çok güvendiğimiz ve sık sık tekrarladığımız: “Tüm dünya İslam’a koşuyor…” mottosu şimdilerde hiç kimseyi tatmin etmiyor.
Din, binlerce yıl peygamberler şairler ve müntesipler üzerinden insana kendini tanıması için yol göstermişken şimdi insanlık elit bir kesimin kontrolündeki yapay zekâyla rekabet etmek zorunda.
Bugün sadece çocuk ve gençlerimiz değil hepimiz; tüm dünya halkları büyük manipülasyon operasyonların hedefi halindeyiz.
Akıllı telefonlarımız, bilgisayarımız, banka hesabımız ve attığımız her adım birilerinin kontrolü altında.
Tıpkı bilgisayarların hacklenmesi gibi yeni nesillerimizin beyin ve ruh dünyası da düşünsel hacklemenin hedefi…
Şu an bile bizi izliyorlar…
Nereye gittiğiniz, neyi satın aldığımızı, kimlerle görüştüğümüzü biliyorlar.
Aldığımız nefesi hatta kalp atışlarımızı dahi takip ediyorlar.
“Big Data” adını verdikleri bilgi bankaları ile biriktirdikleri kişisel verilerimizle bizi her gün daha da yakından tanıyorlar.
Hareketlerimizi isteklerimizi arzularımızı mahrem duygularımızı biliyor, cinsel tercihlerimizi dahi yönlendirebiliyorlar.
Bütün bunlar hepimizin gözü ününde gerçekleşirken hiçbir şey yapmadan, sadece pasif kalmak, uyum sağlayarak onların bizden istediklerini yerine getirmek şimdiki genel tercihimiz.
Ve hayat üzerindeki kontrolümüz git gide sonlanırken “neo emperyal” rol modellerin bizi çekmek istedikleri yöne doğru her geçen gün daha emin adımlarla yürüyoruz…
Selam ve dua ile…