Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


GAZZE: SINIRLARI AŞAN KOMŞULUK

Ömer Naci Yılmaz'ın "yeni" yazısı...


Komşuluk, insanın insanla kurduğu en eski, en sıcak bağlardan biridir. Aynı gökyüzü altında, aynı rüzgârın estiği, aynı ezanın yankılandığı, aynı toprağın kokusunun hissedildiği yerlerde komşuluk sadece mekânsal bir yakınlık değil; gönüllerin birbirine değdiği bir insanlık imtihanıdır. Evimizin duvarları ne kadar kalın olursa olsun, komşuluk kalın duvarları bile aşan bir gönül işidir. Çünkü komşuluk, mekânla değil, merhametle ölçülür.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Cebrâil bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, neredeyse onu mirasçı kılacak sandım.” (Buhârî, Edeb, 28) Bu ifade, İslam’da komşuluk hukukunun ne kadar önemli olduğunu gösterir. Komşu sadece evimizin bitişiğinde oturan kişi değil, hayatımıza şahit olan, iyi günde sevincimizi paylaşan, kötü günde el uzatan insandır.

Ancak çağımızda komşuluk, beton duvarların ve kalın kapıların ardına sıkışıp kalmıştır. Artık insanlar birbirinin acısını duymuyor, sevincine ortak olmuyor, hatta bazen kim yaşar, kim gider bilmez hâle geliyor. Hâlbuki Resûlullah’ın uyarısı açıktır: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Îmân, 74) Burada “komşu” tanımı, din, ırk, dil veya ülke sınırlarıyla sınırlanmamıştır. Peygamberimiz “komşu” demiştir; “Müslüman komşu”, “Arap komşu”, “kendi kabilesinden komşu” dememiştir. Çünkü merhamet, kimliğe değil kalbe aittir.

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyurur:“Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (4/ Nisâ, 36)

Bu ayet, komşuluk kavramını ikiye ayırır: “yakın komşu” ve “uzak komşu”. Bu ayrım, komşuluğun yalnız duvar komşuluğu olmadığını; insana, insan olarak yaklaşan herkesi kapsadığını gösterir. Yakın komşu, evimizin yanındaki olabilir; uzak komşu ise mahallemizde, şehrimizde, hatta başka bir ülkede yaşayan, ama acısıyla kalbimize dokunan insandır. Bu yönüyle komşuluk, mekânı aşar, yüreğe taşınır.

Bugün dünyanın neresinde olursa olsun, bir çocuk açsa, bir anne ağlıyorsa, bir mazlum zulüm altındaysa, o bizim komşumuzdur. Çünkü inancımız, coğrafyadan daha geniş bir sorumluluk alanı tanımlar. Bizim komşuluk anlayışımız “sınır” kavramını kabul etmez. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyruğu, sadece apartman dairelerine değil, bütün insanlığa hitap eder.

Gazze bu anlayışın en canlı sınavıdır. Gazze’de bir çocuk açsa, o bizim alt katımızdadır. Gazze’de bir anne evladını kaybetmişse, o bizim üst katımızdadır. Gazze’nin sokakları bombalanıyorsa, o bizim sokağımızdır. Gazze’nin evleri yıkılıyorsa, o bizim mahallemizdir. Gazze bizim köyümüzdür, şehrimizdir, ülkemizdir. Çünkü Gazze insanlığımızın aynasıdır. Gazze’nin enkazı, bizim vicdanımızın üzerine çökmüştür. Gazze’de susan vicdan, kendi komşusuna sırtını dönmüş vicdandır.

Komşuluk, sadece selamlaşmak, bayramda tatlı göndermek, ya da bir tabak çorba paylaşmak değildir. Komşuluk, acıyı paylaşmak, sessiz çığlıkları duymaktır. “Müminler birbirini sevmekte, birbirine merhamette, birbirine şefkatte bir beden gibidir. Bedenden bir uzuv hasta olursa, diğer uzuvlar da onun acısını hisseder.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66) Hadisinde belirtildiği üzere, komşuluk bedensel bir duyarlılıktır. Bir parça acı çektiğinde, diğerinin huzuru kalmaz. İşte bu yüzden Gazze’nin acısı bizim yüreğimizdedir; çünkü aynı bedenin parçasıyız.

Komşuluk sadece bir hak değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Peygamberimiz (s.a.s.) komşuya eziyeti en büyük günahlardan saymıştır. “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusuna eziyet etmesin.” (Buhârî, Edeb, 31) buyurmuştur. Bu hadis, komşuluk ilişkisinin imanın bir göstergesi olduğunu ortaya koyar. Komşusuna zarar vermemek, yalnızca bir toplumsal nezaket değil, aynı zamanda bir iman gereğidir.

Günümüz dünyasında ise zulüm, savaş, açlık, göç ve yoksulluk, komşuluk hukukunu yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor. Artık bir ülkenin sınırları, yüreğin sınırlarını belirlemiyor. Teknolojiyle küçülen dünyamızda, her mazlum komşumuz olmuştur. Sosyal medya bir çocuğun feryadını saniyeler içinde evimize taşıyorsa, artık “benimle ilgisi yok” deme lüksümüz kalmamıştır. Çünkü komşuluk, duymakla başlar; duyduğu hâlde sessiz kalmak ise insanlık sınavını kaybetmektir.

Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa adaleti titizlikle ayakta tutun. Zengin veya fakir olsun, Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse adaleti yerine getirirken nefsinize uymayın.” (4/ Nisâ, 135)

Bu ayet bize şunu öğretir: Adalet ve merhamet, kimliğe göre değil, hakikate göre ölçülür. Bu sebeple komşuluk da çıkar ilişkisiyle değil, vicdan bağıyla kurulur. Komşuluk, menfaatin değil, merhametin lisanıdır.

Sınırları aşan komşuluk, bir vicdan devrimidir. Komşuluğu duvarların ötesine taşımak, insanı kendi içindeki bencillikten kurtarır. Çünkü insanın kurtuluşu, başkasının acısını hissedebilmesindedir. Bu duyarlılığı kaybettiğimizde insanlığımızı da kaybederiz.

Peygamberimizin hayatı, komşuluğun örnekleriyle doludur. Mekke’de Müslümanlara eziyet eden komşularına bile sabırla davranmış, Medine’de Yahudi komşularının haklarını korumuş, onların hastalarını ziyaret etmiş, cenazelerine saygı göstermiştir. Bir gün komşusu olan Yahudi bir gencin hastalandığını duyduğunda onu ziyaret etmiş, bu incelik karşısında genç İslam’la tanışmıştır. Bu, komşuluğun tebliğden önce gelen bir insanlık dili olduğunu gösterir.

Bugün bizler de aynı mirasın emanetçileriyiz. Komşuluk, inancın hayata yansıyan ahlakıdır. Komşusunun derdiyle ilgilenmeyen, uzağı yakın bilmeyen bir Müslüman, Peygamber ahlakını yaşatamaz. Çünkü İslam, dar kalıplara sığmaz; geniş gönüller ister. Komşuluk, gönlün genişliğiyle ölçülür.

Gazze bugün o genişliğin sınavıdır. Gazze’ye kayıtsız kalmak, komşusuna sırt dönmektir. Gazze’ye el uzatmak, sadece bir yardım değil, imanî bir gerekliliktir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) “Müminler bir binanın tuğlaları gibidir; birbirini tutar, birbirine kenetlenir.” (Buhârî, Salât, 88; Müslim, Birr, 65) buyurmuştur. O hâlde Gazze’nin yıkılan duvarı, bizim duvarımızdır; Gazze’nin enkazı, bizim vicdanımızın üzerine çökmüştür.

 

 

Sınırları aşan komşuluk, yürekle kurulur. Bu komşulukta harita çizilmez, pasaport sorulmaz, milliyet sorgulanmaz. Bu komşulukta tek ölçü “insan olmak”tır. Çünkü insan olmak, komşuluk bilincinin ilk şartıdır. Kalbinde bir başkasına yer açmak, yeryüzünde Allah’ın rahmetini çoğaltmaktır.

Bugün insanlığın en büyük ihtiyacı, yeniden komşu olmayı hatırlamaktır. Yalnızlığı normalleştiren, bireyciliği kutsayan modern çağda, bir selam bile komşuluk köprüsüne dönüşebilir. Yalnız bir yaşlının kapısını çalmak, evinden duman tüten bir haneye dua etmek, uzak bir coğrafyadaki mazluma el uzatmak; hepsi komşuluk bilincinin tezahürüdür.

Komşuluk, yüreği diri tutar. Çünkü komşuluk, başkasının varlığıyla sınanır. Bir komşunun gülümsemesiyle huzur bulan bir insan, dünyaya merhamet gözüyle bakmayı öğrenir. Peygamberimizin komşuluğu bu yüzden evrenseldir; çünkü O, insanı insan olduğu için sevmeyi öğretmiştir.

Gazze bizim komşumuzdur; çünkü insanlığımız orada sınanmaktadır. Gazze’ye sırt dönen kalp, kendi sokağındaki aç komşuyu da göremez. Oysa iman, sınır tanımaz. Merhamet, coğrafya tanımaz. Yürek, duvar tanımaz. Bizim yüreğimizdeki komşuluk, dünyayı bir mahalleye, insanlığı bir aileye dönüştürebilir.

Sonuçta komşuluk, sadece yan yana yaşamak değil; birlikte yaşatmak, birlikte ağlamak, birlikte sevinmektir. “Kim bir mümine dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir.” (Müslim, Birr, 58) buyruğuyla Efendimiz bize bir komşuluk duası öğretmiştir.

O hâlde gelin, duvarların değil, yüreklerin komşusu olalım. Evimizin yanındaki evi, mahallemizi, şehrimizi, ülkemizi, dünyamızı bir “komşuluk halkası” içinde görelim. Gazze’ye bakarken sadece bir haber değil, bir kapı çalındığını hissedelim. Çünkü o kapı bizim kalbimize açılıyor.

Komşuluk sınır tanımaz. Sınır tanımayan komşuluk ise insanlığı yaşatır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR