Bazı liselerin faaliyetlerinde “muhteşem performans” başlığıyla yapılan şiir ve başka başka nitelikte programlara ve paylaşımlara şahit olmaktayız. İlk bakışta bu faaliyetler kültürel bir canlılık gibi sunulmaktadır. Şiir okunmakta, salonlar dolmakta, protokoller alkışlanmakta, jüri değerlendirmekte ve kazananlar ilan edilmektedir. Ancak asıl sorulması gereken soru şudur:
Bu şiir hangi medeniyetin sesidir?
Ve daha önemlisi: Bu dil, hangi kökün devamıdır?
Paylaşımda yer verilen T.S. Eliot ve Cahit Sıtkı Tarancı alıntıları, bilinçli ya da bilinçsiz şekilde, Türkiye’de yaklaşık bir asırdır sürdürülen medeniyetten kopuk dil anlayışının güncel bir yansımasıdır. Dil, yalnızca estetik bir araç değil; bir medeniyetin hafızasıdır. Biz bu hafızayı kaybedeli bir asır oldu. Hafızasını kaybeden bir dil, güzel konuşabilir ama hakikati taşıyamaz. Hakikati kaybeden dili yaşatma çabası beyhude bir çabadır.
Bir şarkının dizelerinde dediği gibi; "Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz. Konuşuyoruz ama anlamıyoruz."
Dil var ama ruh yok…
Bugün fen liselerinde şiir okunuyor olabilir; fakat okunan şiir, İslam medeniyetinin ruhunu, kelime dünyasını ve varlık tasavvurunu taşımamaktadır.
“Dilimizin Zenginlikleri” adı altında yürütülen projeler, ne yazık ki dilin kök zenginliğini değil, yüzeysel estetik zenginliğini merkeze almaktadır.
Oysa bu toplumun dili; Kur’an’la yoğrulmuş, dua ile şekillenmiş, ilahi hitapla anlam kazanmış bir dildi.
Bugün gelinen noktada, Müslüman bir toplumun çocukları bu dili ve dolayısıyla sahih dini anlayışı kaybettiler.
Derslerinde başarılı ve %1-3'lük dilime girenlerin kümelendiği fen liselerinde bulunan gençliğin namaz kılma oranı %2'lerde. Bu nesil namaz kılmıyor. Kılanlarda Namazda okudukları en kısa surelerin bile anlamını bilmiyorlar.
Kur’an diliyle bağ kuramıyor, kendi medeniyetinin kavram dünyasına yabancı yetişiyorlar.
Diriliş nesli edebiyatı; uyuyan nesil, uyutulan nesil teolojisine döndürüldü. Dindar yetiştirme projeleri kindar nesile dönüşmüş durumda...
Başarılı öğrencilerin tercih ettiği fen liselerinde İngilizce, Almanca ve Fransızca müfredetta yer alırken ve seçmeli de olsa okutulurken Arapça ise “gereksiz”, “ağır” ya da “gerici” dil olarak görülmektedir. Bu tablo, bir ilerleme değil; köksüzleşmedir. İngilizce akademide belirleyici bir dil haline gelmiştir. Eğer İngilizcede belirli bir puan alamazsanız ''Allame-i cihan olsanız akademik çalışma yapamazsınız. Sadece bu gerçek bile dil sömürüsünün hangi boyutlara ulaştığının bir göstergesidir.
Bu kadar başarılı ve beyin öğrencilerin tercih ettiği fen liselerinde maalesef medeniyet yoksunu bir gençlik yetişmektedir. Bu liselerde uygulanan eğitim müfredatı İslam kültür ve medeniyet tasavvurundan fersah fersah uzaktır. Bu uzak mesafeyi ortadan kaldıracak bir müfredat bu okullarda uygulanmadan bilim ve teknoloji ile dini meczeden bir gençlik, dindar bir gençlik sadece hayal olur.
Fen liseleri, bilim üretmesi gereken kurumlar olmaktan çok, medeniyetle irtibatı koparılmış zihinlerin elit merkezleri haline gelmiştir.
Bilgi vardır; hikmet yoktur.
Başarı vardır; anlam yoktur.
Performans vardır; yön yoktur.
Bu okullarda yetişen gençler:
Atom parçalayabilirler, Kod yazabilirler, Uluslararası yarışmalara katılabilirler, hatta ödüller alabilirler ama niçin yaşadığını, kime karşı sorumlu olduklarını, hangi medeniyetin mirasını taşıdıklarını bilmedikten sonra bu yapılanların hiç bir önemi olmaz.
Şiir okuyan ama medeniyetinin sesini duymayan bir nesil inşa edilmektedir.
Protokol alkışları ile Hakikat susturuluyor.
Paylaşımlara bakıldığında, programlarda yer alan protokol üyelerinin, konumları gereği hakikati söyleme imkânlarının kalmadığı açıkça görülmektedir. Bunu görmemek için kör olmak lazım.
"Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır."
(Araf; 179)
Bu tür etkinliklerde gerçek bir muhasebe değil; karşılıklı memnuniyet, alkış ve “ne güzel işler yapıyoruz” söylemi hâkimdir.
Bir müdürün, bir bürokratın ya da bir danışmanın bu tabloyu sorgulaması, sistemin doğasına aykırıdır.
Çünkü burada aranan şey hakikat değil, uyumdur.
Eleştiri değil, onaydır.
Derinlik değil, gösteridir.
Duruş değil, konjonktürdür.
Bu nedenle yapılan paylaşımlar, çoğu zaman bir yalakalık dili, birilerine hoş görünme çabası ve vitrinde iyi durma arzusunun ürünüdür. Bu durum kişisel değil; yapısal bir hastalıktır.
Şiirle medeniyet olmaz, Medeniyetle şiir olur. Şiir, bir halkın konuşmasından doğar; doğru ama hangi halk, hangi konuşma, hangi hakikat?
İslam medeniyetinde şiir; tevhidle başlar, adaletle yürür. Hikmetle derinleşir ve ahlakla şekillenir.
Bugün okunan şiirler ise çoğu zaman: İnsanı merkeze alır ama Allah’ı dışlar, duyguyu över ama sorumluluğu yok sayar. Estetiği kutsar ama hakikati susturur.
Bu şiirler güzel olabilir; fakat bizim değildir.
Bizim olmayan bir dil üzerinden “medeniyet” inşa edilemez.
Hülasa paylaşımlar ve yapılan programlar başarı değil, yabancılaşmadır.
Ortaya çıkan tablo bir başarı hikâyesi değil; medeniyetinden koparılmış bir neslin fotoğrafıdır. Fen liseleri, İslam medeniyet tasavvurundan ve medeniyet kodlarından bu kadar uzaklaştıkça, bu toplum yalnızca teknik eleman üretir; şahitlik eden insan üretemez.
Şehitlerin en büyük şahitler olduğunu da unutmamak gerekir.
Şiir okuyan ama secdesi olmayan, secdede ne dediğini bilmeyen bir nesil, ileriye değil, geriye gider. Varoluşunu bulamayan bir nesil, kayıp bir nesildir. Ve biz bugün bu kayıp neslin muhatabıyız. Kaybolan bu gençliği ortaya çıkarmak, ruhunu kaybetmiş bir nesle diriliş amentüsü vermek. Uyutulan nesli uyandırmak, oyunda ve oynaşta olan bir gençliğe ideal kazandırmak için çok çalışılması gerektiğini bilmek ve bunun için çalışmak buna uygun plan ve projeler hazırlamak elzem ve gereklidir. Yoksa bize kurtuluş yoktur.
Bizi üzen ve en acı olan görüntü şudur: Kurtuluş yolunu aramak yerine, bu kayıplar ve ruhsuzluk “muhteşem performans” başlıklarıyla alkışlanmaktadır.
Selam ve dua ile...
Engin GÜLTEKİN
Eğitimci-Yazar-Sosyolog

