Fatih Altaylı “Cumhurbaşkanını tehdit etmedim” diyor. Bazıları ise Altaylı'nın konuşmalarını normal görerek, “Bunda ne var, tarihî bir gerçeklikten bahsediyor” diyerek onu savunuyor. Oysa Altaylı, bu tarihî konuyu doğrudan Başkan Erdoğan üzerinden bugüne taşıyor.
Önce haberi olduğu gibi verelim:
Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün yaptığı “Türkiye Seçmen Eğilimleri Araştırması” başlıklı ankette seçmene, “Erdoğan’ın ömür boyu cumhurbaşkanı olması” fikri soruluyor. Katılımcıların %70’i bu fikre olumsuz yaklaşıyor. Tabii ben de olumsuz yaklaşıyorum.
YouTube kanalında bu anketi değerlendirirken Fatih Altaylı, öfkeli bir üslupla şöyle diyor:
“Bu millet padişahını boğmuş bir millettir… Hoşuna gitmediği zaman… suikaste kurban giden Osmanlı padişahı.”
Bu ifadeyle bugünkü “cumhurbaşkanını” kastederek, “Bu millet seni öldürebilir” anlamı doğuyor. Bu bir tehdit midir, değil midir? Tartışılması gereken husus budur.
Olayın bağlamı önemlidir. Altaylı, “Osmanlı’da padişahlar öldürülürdü” demiyor; doğrudan “bu millet” diyor. Bu da “milletin karakterini” bugüne taşıyor.
Oysa Osmanlı döneminde padişahları millet öldürmüyordu. Bu olaylar genellikle Yeniçeri Ocağı’nın etkili şahısları veya devletin içindeki bazı yetkililer eliyle gerçekleşiyordu. Yani o dönemdeki bu tür olaylarla milletin doğrudan bir ilgisi yoktu.
Altaylı’nın geçmişteki bazı çirkin ifadelerinin bir kısmına bakalım:
Başörtülü kadınlara yönelik ağır hakaretler:
1999 yılında Radyo D’deki “Babıâli Yokuşu” programında başörtülü öğrencilere yönelik şu ifadeleri kullandı:
“Bunlar fahişeler, aşağılık şerefsizler, satanistler… Bunları odunla döveceksin…”
Komisyon önünde bu sözlerini savundu ve “Yanımda olsalardı döverdim” dedi.
İnsan Hakları Derneği Başkanı için çirkin sözler:
Altaylı, İHD Başkanı Hüsnü Öndül için “maymun suratlı herif” gibi aşağılayıcı ve küfür içerikli ifadeler kullanmıştı.
İnsan Hakları Derneği sabık Başkanı Eren Keskin’e yönelik ifadeleri:
Altaylı, Mart 2002’de Radyo D’de yayınlanan “Babıâli Yokuşu” programında Eren Keskin hakkında şunları söyledi:
“Ben bu Eren Keskin’i ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim.”
“Keskin bana niye cinsel tacizde bulunmuyorsunuz demek istiyor, manyak mıdır nedir?”
“Eren Keskin geldiğinde bir taciz alacağı borcumuz var diye düşünüyorum… etmiyorduk ama edelim demek lazım hakikaten.”
Bu ifadelerle hem Eren Keskin’i hedef almış, hem de şiddet ve cinsel tacizi teşvik eder gibi beyanlarda bulunmuştur.
Bu olay nedeniyle Basın Konseyi tarafından “eleştiri sınırlarını aşan, aşağılayıcı ve şiddeti özendirici ifadeler” gerekçesiyle uyarılmış ve Eren Keskin’in açtığı tazminat davası da kabul edilmiştir.
Eşine yönelik iddialar:
Basında çıkan haberlere göre Altaylı’nın eşiyle yaşadığı bir tartışmada fiziksel şiddet uyguladığına dair iddialar mahkeme kayıtlarına yansımış. (Bu iddialar farklı kaynaklarda yer almakta olup, henüz kesin hüküm niteliği taşımamaktadır.) Bu konu hiç kimseyi ilgilendirmez. Burada Altaylı’nın çirkin üslubuna örnek verdim.
Genel Değerlendirmem şöyle:
Fatih Altaylı bugünkü açıklamasında Osmanlı dönemine atıfta bulunsa da, kullandığı “bu millet” ifadesiyle modern Türkiye’yi de kapsayan bir ima oluşturuyor. Bu durum, söz konusu ifadeyi salt tarihî değil, güncel bir yorum hâline getiriyor.
Geçmişteki söylemleri -başörtülü kadınlara yönelik ağır hakaretler ve tehdit ifadeleri- ile birlikte değerlendirildiğinde, bugünkü üslubunun bir dil alışkanlığı olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla hukuki açıdan bu tür ifadelerin değerlendirilmesi, özellikle “dolaylı tehdit” kapsamında ele alınması gerekebilir.
Sonuç
Altaylı’nın hem geçmişteki çirkin söylemleri hem de bugünkü üslubu göz önüne alındığında, bu konunun yalnızca “tarihî referanslı bir yorum” olarak değil, aynı zamanda güncel ve hukukî sınırları zorlayan bir söylem olarak değerlendirilmesi gerekir.
Altaylı, her ne kadar eski rejimin “yaramaz çocuğu” gibi davranmış olsa da, çok ciddi ve açık bir ifade kullanmadıkça mahkemeden ceza alması zordur. Nitekim bugün de ceza almayabilir, tutuklama da gerçekleşmeyebilir. Çünkü o, geçmişteki rejimin torpilli gazetecilerindendi.
Eğer geçmişte Fatih Altaylı hakkında hukuk daha kararlı ve etkili işlemiş olsaydı, bugün, belki de ağzı bozuk bir Altaylı olmayacaktı.
Bununla birlikte, Fatih Altaylı’nın tutuksuz yargılanması gerektiğini düşünüyorum. “Eski rejimdeki gibi torpil devam etsin” demiyorum ama bu tür suçlamalarda yargılamanın tutuksuz yapılması, hukuki açıdan daha isabetli olabilir.
Sonuç itibarıyla ben bir hukukçu değilim, sadece mantık yürüterek bu kanaate varıyorum. Sanırım hukukun da kendi içinde bir mantığı vardır; ben de o çerçevede böyle düşünüyorum.