ESAT HOCALAR

Tarih: 02.06.2025 18:53

Diyanet’e "Meal Yasaklama Yetkisi" Verilmesi Meselesi Üzerine

Facebook Twitter Linked-in

Diyanet’e "Meal Yasaklama Yetkisi" Verilmesi Meselesi Üzerine

Diyanet’e “mealleri yasaklama yetkisi” verilmesi bana makul gelmedi. Üstelik henüz ortada resmî olarak yayımlanmış bir "Yasa Tasarısı" da yok. Ancak medyaya yansıyan bilgiler üzerinden bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Bu konuyu ele alan hemen hemen tüm yazarlar, çizerler ve aydınlar, yazılarında ve sosyal medya paylaşımlarında yalnızca “Bu bir yasakçılıktır” söylemini tekrar ediyor. Oysa dikkat çeken husus şu: Hiçbiri bu “yasakçılık” eleştirisinin gerekçelerini açıkça ortaya koymadığı gibi, yanlış ya da kötü niyetli mealler karşısında ne yapılması gerektiğine dair herhangi bir somut öneride de bulunmuyor.

Diyanet’in görevi; insanlara din, İslâm ve şeriat açısından doğru olanı göstermek olmalıdır. Bu doğru bilgiyi de başkalarına tebliğ edebilmelidir. Peki bu noktada Diyanet’in işlevi ne olmalıdır?

Eleştiride bulunanların çoğu, Diyanet’in işlevi hakkında neredeyse hiçbir şey söylememektedir. Sadece “yasakçı zihniyet” diyerek konuyu geçiştirmektedirler. Bazıları ise meal tanımlamaları üzerinden Diyanet’i hedef alarak hangi meal doğrudur şeklinde sataşmalarda bulunmaktadır. Bu tarz yaklaşımların doğruluğu, yanlışlığı ya da hakkaniyeti konusunda burada bir değerlendirme yapacak değilim.

Meclise sunulduğu söylenen yasa tasarısı hakkında da, bana göre pek çok kişi yeterince derinlikli konuşmamakta, çoğu da isabetsiz konuşmaktadır. Elbette bu konuda benim de bir kanaatim var; fakat bu kanaatim ne mevcut sorunu çözecek bir teklif sunmakta, ne de öngörülen yasağın getirilmesini savunmaktadır. Çünkü yasağın kendisi, başlı başına bir çözüm değildir.

Bununla birlikte, Diyanet’in bu noktada bazı sorumlulukları olduğu da açıktır.

Dün bu konuda bir makale kaleme aldım; henüz yayınlamadım. Ancak burada birkaç noktaya değinmek isterim:

Diyanet, Kur’an-ı Kerîm’in orijinal metninin muhafazasıyla ilgili denetim yetkisine sahip olmalıdır. Nitekim geçmiş yıllarda bu konuda dikkat çekici uygulamaları da olmuştur. Örneğin Edip Yüksel’in hazırladığı bir Kur’an meali ilk çıktığında, Berâe Sûresi’nin son iki âyetinin yer almadığı görülmüş, Diyanet bu eksikliği onaylamamıştır. Zira Kur’an-ı Kerîm’in iki âyetini çıkaran ve bunların Kur’an’a ait olmadığını iddia eden bu tavır karşısında Diyanet, gerekli uyarıyı yaparak böyle bir yayının dolaşıma girmesine karşı çıkmıştır. Bunun üzerine Edip Yüksel, söz konusu iki âyeti mealin ilgili yerine eklemiş, ancak dipnotta bunların Kur’an’a ait olmadığını düşündüğünü belirtmiştir. Böylece Diyanet’i aşabilmek için âyetleri meal metnine dahil etmek zorunda kalmıştır.

Diyanet, bu tür müdahaleleriyle Kur’an-ı Kerîm’in metnini korumakla yükümlüdür. Fakat mealleri toplamak, yasaklamak, onay vermemek veya tefsirlerin bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmek Diyanet’in görevi değildir ve olmamalıdır.

Ancak Diyanet’in, mealler ve tefsirlerle ilgili olarak Kur’an’a dair ilmi ve tarihî bilgileri denetleyecek, değerlendirecek bir komisyonu olmalı; bu komisyon, gelen sorulara şeffaflıkla cevap verebilmeli, rehberlik yapabilmelidir. Mealleri yasaklama, tefsirlerin engellenmesi ya da Kur’an-ı Kerîm’le ilgili tarihî bilgilere sansür uygulanması doğru bir yöntem olmaz.

Makalem yayınlanıncaya kadar bu konudaki genel kanaatlerimi özetlemiş oldum. Ayrıntıları ise yazımda daha kapsamlı bir şekilde ele alacağım.

Yazının maba'dı var.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —