Dr. Ali YALÇIN

Tarih: 28.05.2018 03:48

Dinamik Bir Toplum İnşasında, Namazın Yanındaki Zekat

Facebook Twitter Linked-in

Dinamik toplumdan kasıt nedir?

Adaletin öncelendiği, zayıf olanın korunduğu, tüm toplum bileşenlerinin, güven ortamında, üretime katkıda bulundukları bir toplum? Toplam üretimin toplam gelir dağılımına payında, adil olana ahlaki olanın da etki ettiği toplum...

Üretim planlamalarında hiçbir hak kaybı olamayan, emeğin, alın terinin severek ve isteyerek toplumun kalkınmasına katkı verdiği bir toplum için Kur´an temelli, birlikte zikredilen iki pratik ortaya çıkmaktadır: Namaz ve Zekât.

Namaz ve Zekât dinamik toplumu belirleyen en somut dini unsurlar olduğu için birlikte zikredilirler.

İkisinde de süreklilik var.

İkisinde de arınma var.

Ruhen arınmanın yanı sıra, maldan ahlaki artışın yolunu açmak için, onu yükünden arındırmak, temize çıkarmak? Malı ziyadeleştirmek? Tezkiye etmek?

Tezkiye üreme, üretme manalarında da kullanılmıştır? Üretim diye günümüze uyarlamak mümkündür.. Malı tezkiye etmek, maldaki üretimi arttırmak? Çağa uygun üretim yaparak mesafe almak?

Zekât, hemen her namazdan sonra arınmış ruha sahip insanları, mallarındaki arınmaya yönelten somut fedakârlıktır. Onda pay sahibi olanları gözetmek, onlar da üretim yapabilecek duruma gelsinler diye teşvik etmek? Onlar da zenginleşip zekat verebilsinler diye maldan/nakitten vermek gibi akıl desteği, tecrübe desteği vermek?

Zekât, her namazdan sonraki hassasiyetin ve namaz sıklığında canlı tutulan bir hassasiyetin adı olmaktan çıkınca; toplumda, yıllık süreç ve sürüncemelerde dinamizm oluşturucu etkisini kaybetmektedir. Zekatı ?İslam Devleti? ön şartına bağlayanlar  İslami olmayan toplumlardaki dinamizmi sekteye uğrattıklarını çoğu kez görmemektedirler. Örnekleyecek olursak Ma´un Süresi´nin sosyal hayat ve namazla beraber toplumun yetimleri de dahil mahrum kesimlerinin nasıl gözetildiğini görebiliriz. Mâ´ûn, yardım ve zekât demektir. Yetimin hayatın dışına itildiği, yoksulun görmezden gelindiği bir toplumda o namaz kılanlara veyl olsun çünkü onların namazı fonksiyonel değildir. Dahası ekonomik yardımlaşma ve dayanışmayı da baltalayıcıdır, engeldir. Bu yüzden Allah´ın anlama yüklediği haliyle namaz, bu namazın kılınması ve kılınmış/eda edilmiş/ikame edilmiş namazın etkisiyle yüzlerin /gözlerin topluma çevrilmesi? Yetimin, yoksulun, mağdurun ve mahrumun görülmesi? Darda olanın, zorda olanın, ilim tahsil edenin görülmesi?Aksi durumda, ?veyl? o namaz kılanlara!

Ma´un Suresi Mekki´dir üstelik!

Tüm mesele topluma inanarak dinamizm katmak. Arı misali çalışmak? Namazı hakkıyla ikame etmek ve yardımlaşmayı aktif bir organizasyonel sisteme oturtmak?

Ve üretmek? Yoksul yetim, fakir, mağdur, mahrum, muhtaç? vs. vs... kalmasın diye üretmek? ?İhtiyaçtan arta kalanı? vermek? Toplum lehine çağdaş ihtiyaçlar oluşturarak medenileşmek? Yeni medeniyetler için temeller atmak? Bunun için şimdiden vermek, bir yılı beklemeden vermek?

Bazı durumların zekatı için bir yıl beklenecekse de sabırla/şevkle beklemek?

Namazla ilintisine dönecek olursak?

Namazdan sonra planlayıp vermek? Bir sonraki vakte bırakılacaksa vakti yaklaşan diğer namaza hazırlıklı olmak bilinciyle beklemek, yani program gereği az ileriye bırakmak, planlama bitmediği için bırakmak?

Daha çok üretim yapabilmek için daha çok çalışmak? Daha çok ürettikçe daha çok vermek! Namazda arındırdığı ruhuna benzer, malını da arındırmak? Daha çok zekât verebilmek için üretimhaneler kurmak, fabrikalar kurmak, kurumsallaşmak, markalaşmak? Dünya marka ve kalite rekabetinde yerini almak, yetinmeyip en üst sıralara tırmanmak? Kesintisiz üretici, kaliteli tüketici olmak? ?Dışa? bağımlı olmamak, ?dışarının? tüketicisi olmamak?

Bu yapılamıyorsa çöküntü başlamış demektir. Çöküntü, yani depresyon!

Sürekli üretim, yenilenme ve mükemmelliğin habercisiyken, üretmeyen veya üretemeyen toplumlarda da tıpkı üretemeyen insanın durağanlaşması ve depresyona girmesine benzer bir ?toplumsal depresyon? gelişir.

Sonra ne olur?

Geçmişe özlem.

Doğal bir sonuç olarak  üretmeyen depresyonlu birey ve toplumlar geçmişlerine özlem duymaya başlarlar.

Geçmiş güzel günleri yâd etme kısır döngüsü, üretime ait en küçük umudu da kırarak depresyonun dozunu derinleştirir.

Müslümanlar bugün geçmişteki medeniyetlerinin ihtişamından günümüze, bir türlü, gelemiyorlarsa bunun başka izahı yoktur?

İslam Toplumu adlı, belli bir coğrafya ile müsemma toplum da artık derin bir depresyondadır. Geçmişe duyulan özlem, bir tuzak olarak, bu müzmin hastalığın seyrini sürekli kötüye götürmekte ve hiçbir güncel sorun aktif bir enerji ile çözüm bulamamaktadır. Sonuçta geçmişe özlem, geçmiş güzel günlerin yüceleşmesi ile toplum kısırlaşmaktadır.

Toplum , geçmişi yüceltme aşamalarından geçerek günümüzün gerçekliğine bir türlü ulaşamamaktadır.

Üretkenliğini yitirerek kendini cezalandırmış olmaktadır. Ekonomik kısırlık üzerinden cezalandırılma?

Üretememe sorunu  toplumu daha diplere çekerek ?sömürülmeye müsait? hale getirmektedir.

Yine de aklı geçmişin güzel günlerinde!

Çağdaş İslam Toplumu  geçmişin medeniyet ve kalkınmışlığını yüceltirken, farkına varmadan, güncelden koptuğunu görememektedir. Dolayısıyla geçmişe ve günümüze ait yargıları da git gide gerçekten uzaklaşmaktadır. Düşünde yaşadıkları güzel günlerin neden son bulduğu üzerinde kafa yormak bile ağır bir yüktür. Bu hal cidden acınacak bir durumdur.

Fakat inadına kafa yormak gerekmektedir.

İyi bir sistemin dinamik toplum oluşturan sistem olduğuna kafa yormak, sağlam temeller üzerine oturmuş iyi bir sistemin kötüleri, ehil olmayanları saf dışı bırakacağına kafa yormak gerekmektedir.

Dinamik bir toplumun nasıl inşa edilebileceğinin izlerini her zaman için dinamik yorumlara kapı aralayan Kur´an´dan ulaşabiliriz.

Adı üzerinde: Dinamik toplum.

Sürekli üreten tolum.

Doğru bir bakış?

Boş kalmaya, boşta olmaya, boş şeylerle uğraşmaya zerre fırsat vermeyen ve bir işte yorulunca da, yorgunluğu, başka bir işe atılarak gidermeye endeksli ve rağbeti tamamen Allah´a yönelten bir bakış.(bkz: İnşirah-7-8)

Yeniden konumuzun en başına dönecek olursak, doğru bakış üzerinden yol almaya devam etmemiz halinde, toplumu dinamik hale getiren iki ayrılmaz faktörü daha net anlayabileceğiz. Bilindiği üzere bu iki ayrılmaz faktör namaz ve onun daima beraberindeki zekâttır.

Birlikte zikredilen namaz ve zekat.

Sürekli olan namaz gibi sürekli olan zekât... 

?Zekat da namaz gibi süreklidir? söylemi samimiyetle benimsenmelidir.  Zekatın sürekli hale getirerek, toplumu maddeten temizleyen pratiğin ortamı için çaba sarf edilmelidir? Namazdan sonra sosyal hayatın içine dağılarak ihtiyaç sahiplerine, imkan dahilinde, vermek; toplumsal ihtiyaçların maddi boyutlularını gidermek için organizasyonlar yapmak? Tanıdık bir ifadeyle, cami ve benzeri yerlerde cem olurken aidat ödeme bilincini canlı tutmak? ?İhtiyaçtan  arta kalanı vermek?, ?namazdan sonra ihtiyaç sahiplerini bireysel veya toplumsal eminlik hali üzere gözetmek?,? devlet olma durumunda da zekatı, tüm temel kaynaklar ışığında, çağa uyarlayarak toplayıp dağıtmak??

Hayırlarda yarışacak toplumu ve bireylerini inşa etmek?

İki günü bir olmamak için yarışmak?

Dinamik bir toplum olmak, vesselam?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —