MUSTAFA AYGÜN

Tarih: 22.01.2023 18:14

DİN ve GENÇLİK

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’de gençlerin dinden hızla uzaklaştığı ile ilgili ciddi bulgular var. KONDA yakın bir dönemde yaptığı araştırmada, son 10 yılda kendisini dindar muhafazakar olarak adlandıranlar gençlerin oranının yüzde 28'den yüzde 15'e gerilediğini açıkladı. Nitekim bu konuda duyarlı kişi ve kurumlar, Türkiye'de inançsızlığın yaygınlaştığının ve dindarlığın azaldığını sesli olarak dillendirmeye başlayınca durumun abartıldığının söylenerek geçiştirilmeye çalışıldığını gördük.

Türkiye'deki resmî sayımlarda dinsiz kişiler sayılmadığı için ateist veya agnostiklerin sayısını saptamak güçtür. Araştırmalara göre Türkiye'deki dinsizlerin %85'inin 35 yaşının altında olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, gençler üzerinde araştırma ve çalışma yapmayı gerekli kılmaktadır.

Zamanın değişmesi ile dine yaklaşımın değişmesi ön görülemeyecek bir şey değildir.  Nitekim Türkiye, tarım ağırlıklı toplumdan sanayi ve hizmet ağırlıklı topluma doğru bir değişim/dönüşüm süreci geçirmektedir. Bu süreçte aileden ve yakın çevreden aktarılan, çoğu efsanevi hikayelere dayanan, din yerini çevre ve okuldan öğrenilen dine bırakmıştır. Tarım toplumundan bilgi toplumuna geçiş olarak adlandırılan bu süreçte toplumsal bağlar zayıflamış, bireysel alan nispeten özgürleşmiş, örnek alınabilecek kişiler değişmiş, medyanın etkisi artmış, fikirlerin paylaşıldığı ortamlar genişlemiş, bireylerin eğitim düzeyleri yükselmiş, uluslararası bilgi ve düşünce paylaşım imkanları artmıştır. Bütün bu etkilerin, gençlerin inanç dünyası üzerinde olumlu olduğu kadar olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Elbette gençlik insan hayatının özel bir dönemidir. Özellikle çocukluktan gençliğe geçiş aşaması değişim ve yeniliğe en açık dönem olması bir yana duyguların en yoğun yaşandığı, telkin ve şekillendirmeye en müsait zaman aralığıdır. Bu dönemin etkisi çoğu zaman ölünceye kadar devam eder. 

Gençler hızla dinden uzaklaştığı bir realite. Dindarlığın, muhafazakârlığın, solculuğun veya milliyetçiliğin olduğu gibi inançsızlığın da deizm, ateizm, agnostizm, panteizm ve materyalizm gibi farklı kategorileri bulunmaktadır. Ateistlerin de inançları olduğu, özgürlüğe, adalete, akla, bilime inandıkları yönünde etkili bir propaganda, gençler arasında inanç eksenli keskin tartışmalara zemin hazırlamaktadır.

Gelelim gençlerin dinden uzaklaşma nedenlerine;

Kişilerin din ile ilgili algılarını ailelerinin tutumu ile yakından ilgilidir. Ama bunun her zaman geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Dindar, muhafazakar aile yapısının şehirleşme ile birlikte değişime uğraması, ailenin söylemleri ile yaşantısının farklı olması, değer sıralamasında mal, mülk ve paranın en önemli unsur haline gelmesi, boşanma oranlarının artması gibi nedenlerle, aile geleneksel kültür aktarımı rolünü gerçekleştiremez hale getirmiştir. Ailenin yerini çok bilmiş sosyal medya fenomenleri, film yıldızları, mafya babaları vb. almaya başlamıştır. Burada aile içi iletişim kanallarının açık olması, gence fikir ve düşüncelerini açıklayabileceği özgür bir ortam oluşturulması, ailenin dini tartışmaları yönetebilecek bilgi birikimine sahip olması gerekmektedir. Lakin yoğun iş yaşantısı bu iletişimin önündeki en büyük engeldir. 

Gençlerin din ile ilgili düşüncelerini etkileyen kurumların başında okullar gelmektedir. Eğitim kurumları hala sekülerizmin girdabındadır. Okullarda bilimsellik adı altında gençlere seküler değerler aşılanmaktadır. Kutsala bu anlayışta yer yoktur. İmam hatip okulları bile bu anlayış hakimdir. Okullarda din, bir yaşayış tarzı ve hayata anlam katan bir değerler silsilesi değil de bir ders olarak okutulmaktadır. Verilen din eğitimi hem yetersiz hem de taşıdığı anlamdan uzaktır. Din kültürü öğretmenlerinin kendilerine biçilen rolü benimsemeleri, hayat ile ilgili bağlantı kurma noktasında zayıf olmaları da gençlerin din algısı üzerinde önemli bir etkendir. Bir çok öğrenci için din öğretmeninin diğer öğretmenlerden ayırt edici özelliği bulunmamakta, sınav yapan, not veren bir konumdan öteye geçememektedirler. Diğer taraftan bir çok din öğretmeni hem seküler akımlar (ateizm, agnostizm vb.) hem de dünya dinleri ve anlayışları hakkında öğrencilerin sorularını cevaplayabilecek potansiyele sahip değildir. Bir çok gencin kafasında olan “tanrı iyi ve her şeyi bilense dünyada neden bu kadar kötülük var” sorusuna tatmin cevabını verebilecek din öğretmeni sayısı bir elin parmaklarını geçmez. 

Camiler ve cami hocalarının gençler üzerindeki etkisi günden güne zayıflamaktadır. Cami gençlerin gözünde namaz kılma mekanlarından öteye geçememektedir.  Geleneksel hale gelmiş yaz tatilinde çocukları camiye gönderme uygulaması ise cami hocalarının pedagojik formasyona sahip olmamaları, çocuklara kaba ve kırıcı davranmaları, geleneksel öğretim yöntemlerini kullanmaları vb. nedenlerden dolayı tam tersi bir etki yapmaktadır. Bu etki gençlik dönemine de yansımaktadır. 

Gençlerin dinden uzaklaştıran etmenlerin arasında Konbassan Yimpaş, ihlas finans, jet fadıl gibi dini ticarete alet edip insanların paralarını iç eden firmaların etkisi de yadsınamaz. Babasının emeğine dini kullanarak çöken bu yapıları gören genç, Müslümanlar üzerinde nasıl olumlu düşünebilir. Diğer yandan fakirlere yardım için kurulan derneklerin yöneticilerinin vatandaştan topladıkları paraları ceplerine indirmeleri ve bunun medyaya yansımasının da gençleri etkilemeyeceğini söylemek çok ütopik olacaktır. 

Manevi açlık duyan insanların arayışları sırasında karşılarına çıkan Fötö, işid, el kaide gibi yapıların İslam ile ilişkilendirilmesi de gençlerin dine bakış açısını etkilemektedir. Yine bu gibi örgütler vasıtası ile gençlere aktarılan ve dinin özü gibi sunulan hurafeler, İslami kaynaklara kadar sızmış olan İsraliyat din üzerine araştırma yapan gençleri dinden uzaklaştırmaktadır. Şu bir gerçek ki geçmiş nesilleri etkileyen olağanüstü olaylar şimdinin gençlerini etkilememektedir. Bugünün gençliği km’lerce uzakla görüntülü iletişim kurmakta, uçaklarla havadan seyahat etmekte, dua ile iyileştiği söylenen hastalıkların ilaçlarla tedavi edildiğini görmektedir.   

Din ile siyaset arasında olması gereken ince çizginin aşılması gençler üzerinde olumsuz etkiye sahip olmaktadır. Dindarlığını pazarlayan siyasinin gayri ahlaki tutum, davranış ve söylemleri yine dine mal edilmektedir. Diğer taraftan din iktidarla buluşup kamu kaynaklarını kullanmaya, askere polise hükmedip topluma baskı uygulamaya başlayınca iktidarlar ve onların temsil ettikleri değerler haliyle yıpranıyor. Bu da gençlerin kafasındaki İslam ve Müslüman imajını zedeleyerek dinden uzaklaşma eğilimlerini güçlendiriyor.

Bu arada, Batının Müslümanlarla ilgili olumsuz propagandasının gençler üzerinde etkisi olmadığını söylemek safdillik olur. Özellikle ABD’deki Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırı sonrası, Batı Müslümanlarla ilgili yeni bir yol haritası benimsemiştir. Bu doğrultuda Batı, romanlardan filmlerine kadar her platformda, İslam’ı terörizm, Müslümanları ise terörist gibi gösterilmektedir. İslam ülkelerinin tamamına yakınının ekonomik gelişmesini tamamlamamış olması, tek adama dayalı rejimlerle yönetilmesi, hukukun üstünlüğü yerine güçlülerin hukukunun egemen olması, bu noktada Batılı devletlerin işini kolaylaştırmaktadır. Bu propagandanın etkisi ile hayatında bir tane bile Müslüman bir şahıs tanımamış bir Batılı, İslam dinini el kesme, adam asma, kadınlara hayatı zehretme mekanizması olarak görmektedir. 

Bütün bunlara rağmen, anketlere göre deistlerin, ateistlerin, agnostiklerin ve diğer bağımsız kişilerin nüfus içindeki payına ilişkin kesin tahminler farklılık gösterse de Türkiye'de İslam baskın inançtır ve dinsizler azınlık oluşturmaktadır.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —