Tarih boyunca kölelik denildiğinde zihinlerde beliren sahneler benzerdir: zincirlerle bağlanmış bedenler, prangalarla sürüklenen insanlar, kırbaç darbeleriyle itaat ettirilen zavallılar ve pazar yerlerinde alınıp satılan canlar… O dönemin köleleri, neyi kaybettiklerinin farkındaydılar; özgürlüklerinden, iradelerinden ve insanca yaşama haklarından mahrum bırakıldıklarını biliyorlardı. Fakat modern çağın köleliği, artık o kadar görünür değildir. Zincirler kaybolmuş, prangalar çözülmüş, kırbaçların yerini daha rafine yöntemler almıştır. Bedenler özgür görünürken, zihinler ve kalpler görünmez ellerin elinde esaret altındadır.
Bugün kölelik, daha sinsi, daha kuşatıcı ve daha derinlikli bir şekilde sürmektedir. İnsanlar, özgür olduklarını iddia ederken bile, aslında başkalarının kurduğu düzenin ve görünmez bağların mahkûmudur. “Ben özgürüm” diyen kişi bile, farkında olmadan kendi sözlerini değil, sistemin ona söylettiği cümleleri dillendirmektedir.
Modern köleliğin ilk ve en yaygın biçimi borç köleliğidir. Bankaların kredi sistemleri, kredi kartlarının bitmeyen taksitleri, ödenemeyen faturalar insanı bir zincir gibi kuşatmaktadır. Borçlanarak alınan evler, bir ömür boyu ödenen taksitlerle aslında sahibine değil, borç verenlere aittir. Öyle ki, kimi zaman insan öldükten sonra bile borcun gölgesi mirasçıların hayatını karartmaya devam eder. Kazandığı paranın daha cebine girmeden eridiğini gören insan, sürekli çalışır ama özgürleşemez. Çalıştıkça köleliği derinleşir, emeği sermayenin değirmenine akar.
Bir diğer kölelik türü, iş hayatının tahakkümüdür. Sabahın erken saatlerinde uyanan, gün boyu patronunun hayallerini gerçekleştirmek için ter döken, akşam ise tükenmiş halde evine dönen insanlar… Kendi hayatlarını yaşadıklarını sanırlar. Oysa gerçekte başkalarının düzenini ayakta tutan dişlilerden başka bir şey değillerdir. Modern kapitalizmin çarkında insan, özne değil araçtır; emeğiyle sisteme hayat verirken kendi ruhunu törpüler, hayallerini yitirir.
Köleliğin bir başka yüzü ise tüketim kültürünün köleleştirici gücüdür. Reklamlar, sosyal medya, sahte ihtiyaç üretimi, insanları sürekli daha fazlasına sahip olmaya çağırır. Sanki yeni bir telefon almadan, marka bir kıyafete sahip olmadan ya da gösterişli bir arabaya binmeden değerli olunamazmış gibi bir algı pompalanır. Seküler ölçütler insanı şöyle tanımlar: “Paran kadar insansın, makamın varsa adamsın; araban yoksa hayatın kıyısında yürüyen bir yaya olarak kalırsın.” Bu anlayış, insanı eşya karşısında değersizleştirir; tüketim köleliği, bireyin varlığını mala ve metaya endeksler.
En sinsi kölelik biçimi ise dijital köleliktir. Saatlerini ekran başında tüketen, algoritmaların yönlendirdiği bir hayat yaşayan insan, kendi kararını verdiğini sanır. Oysa görünmez eller, tercihlerini şekillendirmekte, seçimlerini yönlendirmektedir. Ali Şeriati’nin ifadesiyle, modern insan “kapitalizmin sağılan ineği” haline gelmiştir. Dijital dünyada özgürlük illüzyonu, en derin esarete dönüşmüştür.
Ali Şeriati, modern insanın en büyük trajedisini, özgürlük yanılsaması içinde köleleşmesi olarak tanımlar. Ona göre, zincirlerin yokluğu esareti ortadan kaldırmamış, yalnızca görünmez kılmıştır. İnsan, farkında olmadan kendi sömürüsünü onaylayan bir varlığa dönüşmüştür.
Albert Camus ise “sömürgeleştirilmiş insan” kavramıyla, bireyin kendi kimliğinden koparılarak başkalarının inşa ettiği bir dünyada yaşamaya mahkûm bırakıldığını anlatır. Sömürgeleştirilen insan, tıpkı köleleştirilen insan gibi, kendi hayatını başkasının idealleri, çıkarları ve düzeni uğruna tüketir. Camus’nün sömürge metaforu ile Şeriati’nin kölelik anlayışı birleştiğinde, modern insanın dramı bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar: İnsan, kendi hayatını yaşadığını sanırken, aslında başkalarının tasarladığı bir düzenin esiri olmuştur.
Modern kölelik, geçmişin köleliğinden daha acımasızdır. Çünkü dün bedenler esir alınırken, bugün zaman, zihin ve kalpler zincirlenmiştir. İnsanlar, zincirlerini özgürlük; esaretlerini ise kendi seçimleri sanmaktadır. İşte modern çağın en büyük trajedisi budur: Özgürlük söylemleriyle süslenen bir kölelik düzeni.
Engin GÜLTEKİN
Eğitimci-Yazar-Sosyolog

