Engin GÜLTEKİN

Tarih: 11.02.2021 13:51

CİNSİYET EŞİTLİĞİ PROBLEMİNİ ÇÖZMEDEN YENİ ANAYASA YAPMAYA KALKMAYIN

Facebook Twitter Linked-in

Problemler formüller ile çözülür. Nasıl ki matematik ve fizik gibi ilimlerde problemler çeşitli formüllerle çözülüyorsa, toplumsal problemler de çeşitli formüllerle çözülür. Doğru formül, doğru sonuca götürür.

Toplumsal problemlerin çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenler bulunup; gerekli ve doğru çözüm sunulmayan toplumlar bozulmaya, dağılmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Toplumun dağılmasını önleyen, onu ayakta tutan, birden çok temel unsur vardır. Bunlardan en önemlilerini öncelik sıralamasına göre üçe ayırabiliriz.

Bunlar: Adalet, Ahlak ve Aile Kurumu’dur.

Buna 3A formülü de diyebiliriz. Bu formül toplumun huzur ve refahını sağlar. Eğer bir toplumda bu üç kurum sağlıklı olarak işliyorsa o topluma huzur ve güven hâkim olur.

“Adalet mülkün temelidir.” Adalet toplumun temel direğidir. Bir toplumda adalet yoksa mülk yıkılır.
Ahlak ise adaletin topluma sirayet etme biçimine göre şekil alır. Adaletle yapılan her iş “ahlakidir.” Hiçbir fiil yoktur ki ahlaki olduğu halde adil olmasın. Ahlakın topluma sirayeti ve toplumda maya tutması, adaletli yönetim anlayışları ve adalet kurumunun işlemesiyle sağlanır.

Allah Resulü ‘’Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.’’ buyurmuştur. Bundan daha güzel ahlakı tanımlamanın yolu yoktur. Dünyanın sonuna kadarda olmayacaktır. Yine Allah’ın Elçisi ‘’Kızım Fatma olsa bile onun da elini keserim.’’ Diyerek Adaletin uygulanmasında makam, kariyer ve konumun hiçbir öneminin olmadığını vurgulayarak adaletin zirvesini bize göstermiştir.

Adalet eşitlik demek değildir. Eşitlik, iki şeyin birbirine benzemesi, birinde olan özelliğin diğerinde de mevcut olması demektir. Birine verilenin aynısının diğerine de verilmesidir.

Adalet ise; farklılıkları hikmetle yerli yerinde kabul eder, insana ve eşyaya hak ettiği yeri verir. Herkes eşit olanı değil, hak ettiğini alır. Zira Allah(c.c) hiçbir şeyi eksik ve kusurlu yaratmamıştır.

‘’Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.’’(Maide;8)

Konuyu Cinsiyet meselesine getirmek istiyorum. Daha doğrusu toplumda böylesi bir problem oluşturup önerilen çözümün kendisinin problem haline getirilmesine.

Bir kere probleme konu olan kavram(cinsiyet kavramı) eşitlik kavramıyla bir araya getirilerek batı emperyalizmi tarafından bir problem olarak oluşturulmuştur. Eğer bu problemi onların formülleriyle çözmeye kalkarsak x eşittir y diyerek problemi çözmenin mümkün olabileceğini bize kabullendirmeye çalışacaklar.

Yani kadın eşittir erkek, zaten cinsiyet eşitliğinden de kast ettikleri budur.

Cinsiyet dediğimiz şey kadının kadın, erkeğin erkek olarak yaratılış görev ve sorumluluğunda olma halidir. Eğer cinsiyetlerin eşit olduğunu iddia ederseniz; kadını kadın olmaktan, erkeği de erkek olmaktan çıkarırsınız. Yani bu, kadını ve erkeği görev ve sorumlulukları noktasında öldürmek demektir. Aile kurumunu yok etmek demektir. Batı kendi medeniyetinde yok ettiği aile kurumunu şimdi de İslam toplumlarında yok etmek istiyor.

Kadın ve erkeğin tasavvurunu değiştirerek, kapitalist ve seküler olarak devam ettirmek istediği hayatın malzemesi yapmak istiyor. Aile kurumunu dişlerinin arasına alarak öldürmeye çalışıyor. Bu dişleri kırmak Müslüman bireylerin temel görevlerindendir. Yoksa bundan birkaç yıl sonra yeni nesli kadın erkek karışımı, eşitlenmiş bir varlık olarak görebiliriz. İslam’ı kendine din olarak kabul etmiş bir birey bunu kabul edemez.

Cinsiyet eşitliği fıtrata müdahaledir. Allah’ın insanı yaratma amaç ve gayesini saptırmadır. Kadın annedir, erkek babadır. Annenin görev ve sorumluluklarını alır babaya verirseniz veya bir babanın görev ve sorumluluklarını alır anneye verirseniz toplumu da bu minval üzere şekillendirilseniz bunun adı zulüm olur.

‘’Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar.’’(Nisa;34)

‘’Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.’’(Hucurat;13)

Batı emperyalizmi İslam ve İslam medeniyet kodlarını içinde barındıran toplumları bölmek, parçalamak ve yutmak istiyor. Bunu gerçekleştirmek için plan ve projeler geliştiriyor.

2012 yılında yapılan ve maalesef Türkiye’nin de imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerini okuduğumuzda bunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Batı emperyalizminin İslam toplumlarına biçtiği bu gömlek deli gömleğidir. Bu gömlek bize uymaz.

Cinsiyet eşitliği, İslam kültür ve medeniyet tasavvurunun altına sokulmuş bir bomba hükmündedir. Bununla yapılmak istenen ateist ve deist bir nesil oluşturmaktır.

Okullarda uygulanmak istenen; cinsiyet eşitliği, plan ve projesi ile gençliğin getirilmiş olduğu uçurumun kenarından kurtarma değil, uçurumdan aşağıya atmak olacaktır.

Cinsiyet eşitliği ailelerin parçalanması, dağılması ve ailesiz bir toplum oluşturma plan ve projelerinin de bir parçasıdır. 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi ile toplum İslami değer ve yargılarından hızla uzaklaştırılıyor.

Bir an önce bu toplum üzerinde oynanan oyunların farkına varılmalı ve batı emperyalizminin uyguladığı plan ve projeler yırtılıp atılmalıdır.

Yeniden İslam’ın kadim değerlerine dönülmeli, bu değerler çerçevesinde plan ve programlar yapılmalıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —