Osmanlı Yeniçeri Ocağı nasıl ki bir dönem devleti tıkamış ve radikal bir kararla kaldırılmışsa, CHP’nin bugünkü zihnî kilitlenmişliği de benzer bir “siyasî temizlik” sürecine işaret ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, kuruluşundan bu yana Türkiye siyasetine yön vermiş; bir dönemin devlet aygıtıyla neredeyse bütünleşmiş, aynîleşmiş Kamâlist ideolojinin taşıyıcısı bir yapıydı. Ancak bugün, partinin içinden geçtiği süreç, sadece bir "kriz" değil; derin bir zihniyet iflasının habercisidir. Bu yalnızca bir genel başkan değişimiyle açıklanabilecek bir dönüşüm değil; ideolojik koordinatları çökmüş, siyasi refleksleri donmuş bir yapının dağılma sürecidir.
Son yıllarda CHP, bir yandan "laikçi" gelenekten beslenmeye devam ederken, öte yandan muhafazakâr seçmene göz kırpan politikalarla kimlik krizine sürüklenmiştir. "Helalleşme", "İslamî kesimle barışma", "sağ açılımlar", "muhafazakâra göz kırpmalar" gibi adımlar, parti tabanında büyük bir kafa karışıklığı yaratmıştır. Ne tam bir sola yaslanabilmiş, ne de sağ seçmene gerçek bir güven verebilmiştir. Genel başkanın alenî bir şekilde İngilizlerden ve önüne gelen her güçten medet uman tavrı da sürecin hızlanmasına katkı sağlamıştır. Sonuçta herkese mavi boncuk dağıtan ama kimseye umut veremeyen küçük ve değersiz bir kitle partisine dönüşmüştür.
Bu çözülmeyi, tarihteki benzer bir hadise ile okumak mümkündür, o hadise de 1826’daki Vaka-i Hayriyedir. II. Mahmud, o dönemin “dokunulmaz” kurumu olan Yeniçeri Ocağı’nı bir gecede ortadan kaldırdı. Ocağın artık devlet için bir yük haline geldiğini gören Osmanlı yönetimi, bu radikal kararla hem iç güvenliği sağladı hem de modernleşmenin önünü açtı. Bugün CHP’nin yaşadığı çözülme de, kendi zihinsel “Yeniçeri Ocağı”nın tasfiyesi gibidir. Parti içindeki klikler, hizipler ve tutarsızlıklar artık sadece muhalefeti değil, toplumsal değişimi de tıkayan bir engel haline gelmiştir.
“Sistemi eleştiren ama sisteme alternatif üretemeyen” muhalefet
CHP, uzun zamandır iktidarı eleştirmekten öteye geçememektedir. Seçim vaatleri yüzeysel kalmakta; dış politika, ekonomi, eğitim gibi temel konularda somut çözüm önerileri sunulamamaktadır. 2023 seçimlerinde 12’li masa etrafında toplanan yapay birliktelik, ideolojik olarak tutarsızdı ve bu, seçim yenilgisiyle net biçimde ortaya çıktı. Partinin içinden “Kılıçdaroğlu kazanamazdı, zaten biliyorduk” diyenler bile çıktı. Bu kişilere şu soruyu sormak gerek: O halde neden desteklediniz? Sadece yer kapmak için mi?
Tıpkı Yeniçeri Ocağı gibi, CHP’nin içindeki birçok yapı da artık kendi mevcudiyetini sürdürmek dışında bir hedef gütmüyor. Ne reform istiyorlar, ne de gerçek bir iktidar hedefleri var. Parti içi kongreler, demokrasi değil bir tür hizip savaşı arenasına dönmüş durumda.
“CHP’nin Vaka-i Hayriyesi”, sadece CHP için değil Türkiye için de hayırlı bir fırsat
Bu noktada yaşanan çöküş, “felaket” değil; tam tersine bir arınma süreci olabilir. Zira Türkiye’de muhalefetin yeniden inşası ancak bu zihinsel tortulardan kurtulmakla mümkün olabilir. Yıllardır birbirine benzemeyen siyasi figürleri aynı çatı altında tutan yapay birliktelikler, bu topraklara özgü bir siyaset dili üretemedi. Halbuki bu toprakların mayasında hak, adalet, merhamet ve samimiyet var. Sahici bir muhalefet, Batı’dan kopyalanmış ideolojik şablonlarla değil; bu değerlerle inşa edilebilir.
Tarihî örneklerin gösterdiği üzere, çözülen her yapı aynı zamanda bir yeniden doğuşun da habercisidir. 1826’daki Vaka-i Hayriye, modern Osmanlı ordusunun doğuşunu mümkün kıldıysa; CHP’de yaşanan bu çözülme de, belki daha genç, daha sahici, daha halkın içinden bir muhalefet hareketinin doğmasına vesile olabilir.