Toplumsal, Psikolojik Kısa Bir Analiz Ve İnsanın Madenlere Benzemesi
Üç çeşit insan vardır!
Birinci çeşit insanlar; Ekmek ve Su gibidirler.
Onlara her zaman ve her yerde ihtiyac vardır.
Onlarsız yaşam olmaz.
İkinci çeşit insanlar da; İlaç gibidirler.
Onlar da ihtiyaç anında lazım olurlar.
Sıkıntı ve zor zamanlarda onları arayıp bulmak lazım.
Bir diğer çeşit insanlar ise; Mikrop gibidirler.
Onlardan kaçmak ve uzaklaşmak lazım.
Lakin insan her ne kadar onlardan uzak dursa da, onlar insanı arayıp bulurlar ve mikropluklarını bulaştırırlar...
İnsanlar madenlere benzerler. Eğitim ve din, onlardaki madeni işler ve iyi bir şekle getirmek ister. Madeni elmas olan, işlenmiş elmas olur; madeni altın olan, işlenmiş altın olur. Madeni kömür olan ise, kömür işletmelerinde işletilen kömür gibi olur. Mayası, huyu, suyu bozuk olanlar, kötü madenlere benzerler.
Hayat, zaman, olaylar ve insanlar her zaman içlerindeki cevherleri ortaya çıkardıkları gibi, içlerindeki pislikleri de dışa vururlar. Bu metafor, insan doğasının psikolojik ve ahlaki açıdan iki yönlü yapısını anlamak için güçlü bir başlangıç noktasıdır.
Bu hakikati en acı şekilde Bozova’da gördük. 15 yaşındaki bir çocuk, bir tamir atölyesinde elleri bağlanarak yüksek basınçlı kompresörle işkenceye maruz kaldı ve tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Olayın ardından serbest bırakılan H. Aksoy, ailenin kararlı itirazı ve halkın yoğun tepkisi üzerine yeniden gözaltına alındı. Bu gelişme, adaletin yalnızca kanun maddeleriyle değil, toplumsal vicdan ve etik değerlerle de şekillendiğini gösteren somut bir örnektir.
Psikolojik açıdan bakıldığında, bu tür şiddet davranışları birkaç faktörün birleşimiyle ortaya çıkar. Birincisi, empati kaybı ve sadistik eğilimlerdir. Araştırmalar, empati yoksunluğunun ve kontrolsüz öfkenin, bireyin diğer insanlara yönelik zarar verici davranışlarını artırdığını göstermektedir. İkincisi, güç ve otoriteyi yanlış yorumlama eğilimidir. Bazı bireyler, hiyerarşik yapılarda kendilerini üstün hisseder ve bunu başkalarını ezerek teyit etmeye çalışır. Üçüncüsü, cezasızlık algısı ve hukuki yaptırım eksikliğidir. Fail, eyleminin ciddi sonuçları olmayacağına inanıyorsa şiddetin eşiği düşer. Bu psikolojik faktörler, toplumda yanlış güç hiyerarşisinin normalleştiği, çocuk işçiliğinin göz ardı edildiği ve şiddet olaylarının kanıksandığı ortamlarda birleştiğinde, trajik sonuçlar kaçınılmaz olur.
Toplumsal açıdan olay, eğitim, dini değerler ve ahlaki eğitimin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. İnsanların içindeki cevherleri açığa çıkaracak mekanizmalar—merhamet, adalet, sorumluluk bilinci—güçlü değilse, kömür gibi bozuk maden işlenmeden bırakılır ve çevresine zarar verir.
Bozova’daki vaka, sadece bireysel bir suç değil; aynı zamanda toplumsal yapının, değerlerin ve hukuki denetimin sınavıdır. Ailenin kararlı itirazı ve halkın tepkisi, adalet mekanizmalarının toplumsal denetimle nasıl etkileşime girdiğini gösteren bir örnek olarak değerlendirilmelidir.
Bu bağlamda Bozova olayı, psikoloji ve sosyoloji perspektifinden şu dersleri verir: İnsan doğası, cevheriyle ve karanlığıyla birlikte değerlendirilmelidir. Eğitim ve dini değerler, sadece bireyin içindeki cevheri ortaya çıkarmakla kalmaz; aynı zamanda bozuk eğilimleri kontrol altına almak için de gereklidir. Hukuk ve toplum vicdanı ise, bu sürecin denetleyici unsurları olarak işlev görür.
Sonuç olarak, Bozova’daki trajedi bize hatırlatıyor ki, insan işlenmediği sürece maden gibidir: Elmas da altın da, kömür de işlenmeden değerini gösteremez. İçimizdeki karanlık kontrol altına alınmazsa, bedelini en çok masum olanlar öder. Çocuklar, toplumun geleceği ve insanlığın aynasıdır; onları korumak, sadece hukuki bir görev değil, psikolojik, ahlaki ve toplumsal bir zorunluluktur.
Kaynak: urfaninnabzi.com

