Bay vekil, 30 Milyon civarındaki Kongo nüfusunu yaptığı katliamlarla 9 Milyonun altına düşüren Belçika Kralı II. Leopold’un meclisinde, sen bir diktatörsün diyebilir miydi? Bay vekil, 1924’te Lenin’den sonra iktidara gelen, Ukrayna’da 10 Milyon insanı açlıktan öldüren, kendisini 32 dişini göstermeden alkışlayan delegeleri bile öldürten, sonrasında Sovyetler Birliği’nde 30 Milyon insanı öldürten, Türkleri Sibirya’da toplu katliama tabi tutan Josef Stalin’e sen bir diktatörsün diyebilir miydi?
Bay vekil, 2. Dünya Savaşı’nda Çin’de ve Güneydoğu Asya’da 5 Milyon insanın ölümüne sebep olan Japon Başbakanı Hideko Tojo’nun meclisinde kendisi için sen bir diktatörsün diyebilir miydi? Bay vekil, Yabancı dil bilenleri ve gözlük kullananları ülkeyi terk etmeye zorlayıp 2 Milyondan fazla insanın ölümüne sebep olan Kamboçya Komünist Lideri Pol Bot’un meclisinde acaba o gözlüklerini takabilir miydin, sen diktatör bozuntususun diyebilir miydin? Diyemezdin, bırakın demeyi aklından bile geçiremezdin.
Biz bu diktatörü (!) seviyoruz kardeşim. Sen sevilen diktatör gördün mü? 15 Temmuz Hain Darbe girişimini, o diktatör (!) dediğin adama olan sevgi boşa çıkartmıştır. Sizinkiler darbecileri alkışlarken, selâ okunan camileri basıp hocaları döverken, Ona olan sevgi kahpe Amerikalılara “Bizim çocuklar başaramadı.” dedirtmiştir.
Bizim diktatör (!) milletinin acısında, cenazesinde yanında, yanı başında olmuştur. Biz onu katıldığı cenazede tabutu el atarken, cenaze sahipleriyle birlikte gözyaşı dökerken gördük. Bir taziye evinde Kur’an okurken gördük. Kendisine evinin penceresinden sevgi gösterisinde bulunan ablaya “Çay var mı çay?” diye soran bir diktatörü (!) biz çok seviyoruz. Yeni Kapı sahilinde iftar için yer sofrası kuran vatandaşların sofrasına çat kapı oturan diktatörü (!) biz çok sevdik. Dünyanın en büyük Hava Limanı’nın temel atma töreninde oturduğu yerden kalkıp tekerlekli sandalyede oturan kızımızın yanına gidip diz kırıp çömelen ve onun derdini dinleyen diktatörü (!) çok sevdik. Sizin bilinçli bir şekilde bizlere unutturduğunuz tarihimizi yeniden bizimle buluşturan bu diktatörü (!) biz çok sevdik. İngilizlere olan muhabbetinizden dolayı milletimizden 100 yıl gizlediğiniz Kut’ul Amare Zaferi’ni de bize bu diktatör (!) öğretti, nasıl sevmeyelim? İstanbul’un Fethi’nin sembolü Ayasofya Camii ibadete açıldı, milletçe çok sevindik ama siz çok üzüldünüz. Sahiden siz hangi millettensiniz? Ayasofya Camii’ni yeniden ibadete açarak milletini sevindiren, bir asırlık hasrete son veren diktatörü (!) biz çok sevdik. Orada ibadetten mahrum bıraktıklarınızın vebali boynunuzdadır. Bu vebalden asla kurtulmazsınız. Milletimizi, Batı karşısındaki eziklikten ve aşağılık kompleksinden kurtaran bu diktatörü (!) biz çok sevdik. Türk’ün tarihine utanç damgası vuran Boraltan Köprüsü Faciası’ndan sonra Dağlık Karabağ’ı işgalden kurtarıp asli sahibi olan Azerbaycanlı kardeşlerimize teslim edilmesi milletimize bayram yaptırırken siz buna bile sevinemediniz. Sahi siz hangi millettensiniz? Dağlık Karabağ’ın fatihi olan bu diktatörü (!) biz çok sevdik. Bugün, Osmanlı bakiyesi topraklarda yaşayanların ne diline ne ırkına ve ne de dinene bakmayıp Ata Ocağı- Ana Kucağı merhametiyle onların yanında olan diktatörü (!) biz çok sevdik. Bir zamanlar Avrupa’dan gelenler, “Bizim Avrupa’da, bizim Almanya’da, bizim Fransa’da, bizim Hollanda’da” diye başlayan ve oralara güzelleme yapan cümleler kuruyordu. Bugün Türkiye’mizi o ülkelerle boy ölçer hale getiren diktatörümüzü (!) çok seviyoruz. Anıtkabir’deki bayrak direğinin ipini biz yaptık diye haber yapanlar, Savunma Sanayimizin muhteşem eserlerini görmezden geliyorlar. Siz görseniz de görmeseniz de bu milletin neler yapabileceğini tüm dünyaya gösteren bu diktatörü (!) biz çok sevdik.
Böyle bir diktatörün (!) yaptıklarını saymak bu yazının konusu değildir. Siz sadece Samanı, Patatesi, Soğanı görün, onlarla mutlu olun. Tabi olabiliyorsanız. Aslında her şeyi görüyorsunuz, biliyorsunuz, anlıyorsunuz; fakat içinizdeki hasetlik dürüst olmanıza fırsat vermiyor. Diktatör bozuntusu diyen kardeşine sahip çıkarken, kardeşim niye diktatör bozuntusu diyorsun, diktatör desene diyen Engin Altay’a: “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim.” dedirten diktatörü (!) biz çok seviyoruz.
Abdülhamit Han’dan sonra bize Reis’imiz gibi bir diktatör (!) bahşeden Rabbimize hamdolsun. Reis’imiz var olsun, berhudar olsun.