“Bir topluluğun karakter ve kaderi bir çok zamanlar onun kötü elemanlarınca belirlenir."(Eric Hoffer)
Yukarıdaki sözün hakikatle ilgisinin olmadığı aşikar. Lakin insanlık tarihinin bir okuması olduğu, izzet ve şeref sahibi insanın kendisini düşürdüğü kötü durumun bir ifadesi olarak görmek yanlış olmaz. İnsanın tercihlerinden, niyet ve eylemlerinden doğan sonuç; insanlığın kötülük bilgisiyle haşir neşir olduğu, bunun sonucunda toplumların başında olanların nefsi zafiyetlerinden dolayı güç ve iktidar alanı içinde şımardığı, toplumunda bu durumdan ya hoşnut olduğu ya da ses çıkarmadığı için kendilerinin bozulduğu bir toplumsal yapıyı ortaya çıkmaktadır.
Kur'an'ın ifadesiyle "Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte bu, Kitab’ın ayetleridir. Ve Rabbinden sana indirilen haktır. Fakat insanların çoğu iman etmezler." (1) ayeti; kötü karakterli insanların varlığına dair bilgi verirken, iyi karakterli insanlara bir uyarı niteliğindedir. Bir toplumun karakter değişimi için eğer mesele çokluk ise iyi karakterli insanların bu çokluğa erişecekleri noktasında tarihi bir bilgi yoktur. "Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile." (2) ayeti çokluğa değil; iyilikten yana ve de iyi karakterli insanların gayretleriyle toplumun gündemindeki kötülüğün rengini iyiliğe doğru renk değiştirtmesini ifade etmektedir. Yani “Bir topluluğun karakter ve kaderi bir çok zamanlar onun kötü elemanlarınca belirlenir." sözü yerine, “Bir topluluğun karakter ve kaderi bir çok zamanlar onun iyi elemanlarınca belirlenir." sözü tarihteki yerini alacaktır.
Bunun olabilmesi için iyi karakterli insanların kötülüğün etki alnını azaltması, kendi zaaf noktalarını terbiye etmesi, okumaya-bilgiye-yazmaya önem vermesi, hikmeti ve irfanı öncelemesi, iyiliğe dair çağrıyı yüksek perdede dile getirmesi, hakka-hukuka-adalete dair taleplerinden taviz vermemesi, özgürlüğe dair umutları insanların geleceğine ekmesi gerekmektedir. Bu noktada "Hastalığın doğru teşhisini ehliyetli doktorlar yapar. Bizim sorunumuzun doktorları alim ve aydınlarımızdır. Alim, sadece kitap okuyan, dini bilgiler konusunda uzman kişi değil, içinde yaşadığı toplumu tanıyabilen ve onun sorunlarına çözümler üretebilecek kapasiteye sahip olan kişidir. İtiraf etmek gerekir ki bu vasıfta âlimlerimizin sayısı oldukça azdır."(3) tespiti çok ehemmiyetli bir konudur. Dikkate almakta fayda vardır.
Her toplumsal yapı, iyi ya da kötü bu ihtiyacını giderebilecek tipte insanlar üretir. Eğer bir toplum iyiliğe niyet etmişse, o toplumun huzuru ve mutluluğu pek uzak değildir. Hakikate olan iman, o toplumun kurtuluşudur. İşte o zaman o toplumda yaşayan insanlar iyi veya kötü olsun hayır ve bereketi müşahede edeceklerdir. Bu durum güneşin zalim ya da mazlum farketmezsizin herkese her gün bıkmaksızın doğduğu an gibidir.
Eğer bir toplum kötülüğe duçar olmuşsa, tercihlerinde, niyet ve eylemlerinde pişmanlığa, iyiliğe, hayra doğru bir kıpırdama yoksa; "Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: 'Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."(4) ilahi düstur devreye girecektir. Kargaşa, huzursuzluk, güvensizlik, zulüm ve günah o toplumun kaderi haline gelir.
Dahası... O toplum kendi elleriyle yaptıklarından dolayı daha da kötülüğün ve günahın içine sürüklenecek ve bu durum üzerinde kalmaları kaderleri haline gelecektir. Kendi niyet ve eylemlerin sonucunda; " Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz." (5) ayetinde geçen mesaja muhatap olurlar.
Rabbim payımıza-payınıza iyiliğe dair bir şeyler düşürsün...Vesselam...
1- Ra'd Suresi 1.Ayeti
2- Saff Suresi 8. Ayeti
3- Mehmet Cömert, Birlik Olma İdealimiz (İttihad-ı İslam);Çıra Yayınları
4- Yûnus Suresi 102. Ayeti
5- İsrâ Suresi 16. Ayeti