Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


BİR İNTİHAR VE SOSYOLOJİK YÜZLEŞME:

Engin Gültekin'in "yeni" yazısı...


Günümüz Üniversitelerinde mahremiyet krizine ve gençliğin inanç buhranına şahit olmaktayız.

Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi'nde 21 yaşındaki bir öğrencinin intiharı, ülkemizin gençlik yapısında giderek derinleşen bir buhranı yeniden gözler önüne serdi. Medyada ve sosyal platformlarda bu olay, çoğunlukla duygusal ve trajik boyutuyla ele alındı. Oysa böylesi vakalar yalnızca duygusal bir sahne değil, aynı zamanda sosyolojik, ahlaki ve inançsal bir çöküşün aynasıdır.

Haram bir İlişkinin ardından mutlaka üzüntü verici bir olaylar gerçekleşir. Bu intihar, haram bir ilişki sonrasında gerçekleşmiş görünüyor. Elbette bu genç yaşta hayatına son veren her birey için insan olarak üzülmek gerekir. Ancak üzüntüyle birlikte asıl yapılması gereken, bu tür vakaların arka planına eğilmek ve toplumsal, ailesel, kurumsal ve bireysel düzeyde sorumlulukları sorgulamaktır.

Bu noktada, ailelerin kız veya erkek çocuklarını "okutma" adı altında hangi çevrelere ve tehlikelere bıraktıklarını düşünmeleri gerekir. İslami kimlik iddiasındaki bireylerin, laik sistemin kurumlarında nasıl bir savrulmaya uğradığı açıkça görülmelidir.

Malesef dindar görünen kurumlarda bile mahremiyet sorunu var.

Dini eğitim verdiğini iddia eden okullarda, cemaatlerde, vakıf yurtlarında dahi mahremiyet ihlallerine ve suistimallere tanıklık ediliyor. Mahremiyetin ihlal edildiği ortamlarda yaşananların çoğu, kaleme bile alınamayacak derecede derindir. Öğretmen-kız öğrenci ilişkileri, rehberlik kisvesi altında kurulan samimiyetsiz bağlar, aslında gençliği felakete sürükleyen yolların ta kendisidir.

 

İslamcı İktidar ve Sekülerleşme Kıskacı:

Çeyrek asırdır İslam ve Müslümanların lehine olduğu varsayılan siyasal iktidarın varlığına rağmen, gençliğin bu denli savrulmuş olması, ılımlı İslam projesinin neyi hedeflediğini açıkça göstermektedir. Laikleşen ve bireycileşen bir toplumda İslami söylemin içi boşaltılmış, sadece kültürel bir aksesuar hâline gelmiştir.

 

Gençliğin İnançsızlığı ve Mahremiyetsizlik:

Gençlerin zihin ve kalp dünyasında bir çatışma yaşanıyor. Bugünün genç kızı ya da erkeği; günahı ne tam olarak reddediyor ne de kabul ediyor. Kalbinde Allah’a ait bir yer kalmış olabilir ama davranışları, tercihleri ve çevresi tamamen başka bir yönü gösteriyor. Utanma duygusu kaybolmuş, mahremiyet yerini teşhire bırakmıştır.

> "Erkekle arandaki mesafe, Allah’la arandaki mesafeyi gösterir. Yaklaştığın her haram, seni Allah’tan bir adım daha uzaklaştırır."

Bu cümle, gençlerin içsel ve dışsal çatışmasını özetlemektedir. Kalp hâlâ Allah’ı hatırlasa bile, çevresel baskı, medya, sosyal hayat ve eğitim sisteminin dayatmaları bireyi o kalbin sesinden uzaklaştırmaktadır.

 

Sosyal Medya ve İntihara Romantizm Yüklemek:

İntihar olayının ardından sosyal medyada yapılan paylaşımlar, çoğu zaman farkında olmadan bir "özendirme" ve "romantikleştirme" etkisi taşımaktadır. Oysa bir ölüm, eğer doğru anlatılmazsa, ibret değil, özenti olur. Paylaşımlar duygusal bir boşalım değil; bilinçli bir uyarı, vicdanlı bir sorgulama, ahlaki bir sarsılma içermelidir.

 

Vicdan, Tevbe ve Bilinç İnşası:

İntihar, hem psikolojik hem de imanî bir kırılmadır. Psikolojinin tek başına açıklayamayacağı bir ruhi derinlik ve inançsızlık boşluğu barındırır. Bu tür hadiselerde gençlere verilecek mesaj, sadece "üzülmek" değil; "uyanmak ve uyandırmak" olmalıdır.

> "Allah’ı unuttukça kendini unutursun. Kendini unutan için, can emanetinin artık kıymeti kalmaz."

Bu noktada yapılması gereken, gençlere tekrar hayâ, mahremiyet, iman, sorumluluk ve kendine emanet edilen can bilinci kazandırmaktır.

Bu tür hadiseler toplumsal felaketlerin küçük ama etkili habercileridir. Üniversitelerdeki karma eğitim düzeni, mahremiyetin ihlali, seküler yaşam tarzının baskınlığı ve ailelerin kör bakışı, gençleri felaketlere sürüklemektedir.

Bir genç öldü, evet. Üzüldük. Ama daha çok üzülmemiz gereken, yaşayan ama ölü gibi dolaşan, içi boşalmış, inançsızlık girdabına sürüklenmiş binlerce gencin hâlidir.

Ölüm konuşulmalı; fakat duygusal romantizmle değil, ahlaki bir sarsıntı ve toplumsal bir vicdan muhasebesiyle...

 

Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR