Enes TARIM

Tarih: 08.01.2018 11:54

Bir Sömürü Aracı Olarak Din

Facebook Twitter Linked-in

?Gri göğün altında, tozla kaplı geniş bir ovadayım. Ne bir yol ne bir çimen ne bir diken ne bir ısırgan otu? Kamburları çıkmış vaziyette yürüyen bir grup insana rastladım. Sırtlarında bir un çuvalı ya da kömür torbası ağırlığında birer canavar taşıyorlardı. Ama bu canavarlar öylesine bir yük değillerdi. Tersine hamallarını sarıp sarmalayan güçlü kaslarıyla korkunç pençelerini insanların göğüslerine saplamışlardı.

İnsanlardan birine sordum, nereye gittiklerini öğrenmek istedim. Bir şey bilmiyordu. Ne o ne de ötekiler. Ama bir yere gidiyorlardı muhakkak çünkü, karşı konulmaz bir yürüme ihtiyacı içindeydiler.

Şaşırtıcı bir şey: Bu yolcuların hiçbiri hallerinden şikâyetçi görünmüyordu. Boyunlarına asılan, sırtlarına yapışan bu canavarı bedenlerinin bir parçası gibi kabullenmişlerdi. Yorgun ve ciddi yüzlerde bir umutsuzluk yoktu. Sürekli mahkûmların teslim olmuş edasıyla melankolik bir göğün altında, en az o gökyüzü kadar kederli bir arazide ayakları toza batmış olarak ilerliyorlardı?? (Baudelaire, Chacunsa chimere- 1869) 

Charles Boudelaire´nin Paris sokaklarında gördüğü ezilen, sömürülen insan figürlerini şiirsel bir anlatımla kaleme aldığı kısa hikâyelerden oluşan eserinden bir alıntı okuduklarımız.

Baudelaire, Marx´la aynı dönem Avrupasında yaşamış; eserlerinde işçilerin sömürülmesi ve din ilişkisini irdelemişti. Ve her ikisine göre de ezilenler için bir anestezi idi din ve dindarlık. İtiraz etmeden katlanılan, yadırganmayan bir kölelik?

Afyon, eroin, esrar gibi bir alışkanlık. Unutmak için, katlanılamaz bir hayata tahammül etmek için kullanılan birer uyuşturucu...

Marks din düşmanı değildi ama dini duyguların devlet ve kilise tarafından sömürülmesini sindiremiyor; insanların haksızlıklar karşısında susturulmasında, dinin önemli bir rol oynadığını düşünüyordu. Bu yönü ile din, ona göre ezilenlerin ideolojisiydi. Ve aslında onun eleştiri/reddedişi, Tanrı ya da Allah kavramına değil, bu inancın bir sömürü aracı olmasına idi.

***

Dünyevileşmiş/sekülerleşmiş bir dinin, ruhani bir muhtevaya bürünerek kendisini ifadeye kalkışması, yine en çok dine zarar verdi tarih boyu. Peygamber (sav) sonrası Muaviye ve Yezide biat etmeyi meşrulaştıran da o dönemin sözü geçen din büyükleri ve bazı sahabelerdi.

Bugün de yine küfür sistemlerini İslami cilalarla parlatan, meşrulaştıran din önderleri, hocalar ve kanaat önderi bolca bulunmakta etrafımızda.

Özelde Türkiyeli Müslümanlar olarak bizler, kendimizi İslam´a nispet etmekle birlikte her geçen gün ideallerimizi yitirip; seküler sistem ve dünyevi emellerin metaı halinde birer canlı mumyaya dönüşüyoruz.

Hepimiz dar görüşlülük ve bencilliklerle çepeçevre kuşatılmış etnik/ mezhepçi/hizipçi düşüncelerin ortasında ritüel aşırılıklar yaşarken; kendimizi samimi dindar zannediyor, gayri İslami sistemleri kutsarken cennet hayalleri kuruyoruz. Dünyayı ve zamanı ulusçu / milliyetçi ve etnik bakışlarla yorumluyor; Allah´ı hesaba katmayan gelecek planlamaları ile farkında olmadan müstağnileşiyoruz. Her şeyi Müslümanca düşünmek ve her gelişmeyi Ona arz etmemiz gerekirken, heva ve heveslerimize uyarak sağımızı solumuzu güncel ve modern putlarla doldurup duruyoruz.

***

Son dönemlerde yaşadıklarımız geçmiş tüm emeklerimizi heba etti; farkında değiliz, Tüm özgürlük ve adalet iddialarımızı yitirdik ve kendi dünyevi iktidarımızı ebedileştirmek adına etrafımızda yaşanan haksızlık, zulüm ve göz yaşlarına suskun kalarak elimizdeki son cephane olan ?merhameti? de kafamıza sıkarak tükettik. Dini söylem ve iddialarımıza güvenerek yanımızda yer alacak, bizi dinleyecek, düşüncelerimizi paylaşacak hiç kimse kalmadı artık?

Ülkemizde Protestan bir devrim gerçekleşiyor ve bunun tüm müsebbibi de dini dünyevi çıkar ve menfaatlerimiz için bir sömürü aracı olarak kullanan bizleriz. Dini eğitim iddiaları ile açmış olduğumuz okullar, dershaneler ve yurtlarda uyduruk/ din dışı/ mesiyanik argüman ve iddialarla körpe dimağları zehirleyerek hayatlarını mahvettik.

Özgürlük, adalet ve eşitlik iddiaları ile muktedir olup; Firavunları, Samireleri, Hamanları, Belamları değil; İsrailoğullarını yaşananlardan sorunlu tutarak cezalandırdık.

Tüm bunları, dindar kimliğimizle din adına, dindarlar olarak yaptık ve yeni Karl Marx´ ların, dini reddedenlerin, dini sömürü aracı görenlerin doğum sancılarına ortak olduk.

Geldiğimiz noktada artık hatiplerimizin içli vaazları, bizleri tevhidten, özgürlükten ve adaletten uzaklaştırarak bir yanımızı putlara bir yanımızı Allah´a adadığımız birer kutsal ayin niteliğinde?

***

Dinin sömürü aracı olarak kullanılmasını İslam tarihinde ilk ?Sıffin savaşı ve hakem olayı?nda görmüştük. Hz. Ali taraftarlarına ?Aramızda Kuran hakem olsun!? diye bağıran Amr bin el As´ tı. Ve Allah´ın kitabını insanları kandırmak, kendi iktidar ve yönetimini meşrulaştırmak için ilk kullanmaya kalkışan da Muaviye bin Ebu Sufyan idi.

Sonrasında İslam dünyası tek adam rejimlerine mahkûm olmuş; güçlü İslam kralları, emirlerindeki belam din adamlarının desteği beraberinde yüzyıllarca dini tüketip durmuştu.

Ve bizler için bu yüzyıl bir ümit ışığı idi aslında. Sömürgeci kolonyalistlerin topraklarımızı paylaşımı ve zulmü karşısında tevhidi düşüncenin yüzyıllar sonra hâkimiyeti için bir fırsattı belki son dönem okumalarımız ve davet çabalarımız.

Ama olmadı yine maalesef?

Üşütük bir Mesih artığı vaiz, tüm emekleri yerle bir ederek dinin yine sömürü aracı olarak nasıl kullanışlı olabileceğini örneklerle göstererek ümitleri tüketti. Onun sümük salya anlattığı vaazlara kanan ve dini ütopik vehimlerden ibaret sanan koca bir nesil böyle heba edildi.

Bu yaşananlar belki yüzyılın en büyük din sömürüsü idi ve beraberinde diğer tüm İslami çevrelerin bu kandırılan, beyni vehimlerle iğfal edilen zavallı insanlara verdiği merhametsiz, acımasız ve empatiden yoksun tepki, her şeyi bitiren son halka idi zaten.

Merhum Ali Şeriati´ nin de dediği gibi: ?Eğer bir din, yetimi korumuyor, kimsesize sahip çıkmıyor, ezilenlerin sesi ve soluğu olmuyorsa yalandır ve afyondur. Bunlar olmadan kılınan namaz, tutulan oruç, gidilen hac, kesilen kurban, ihya edilen kandil geceleri, ziyaret edilen türbeler vesaire? Ebu Cehil´ in hacılara su verip te, yetimi ve yoksulu görmemesi gibi yalandır, afyondur??

Selam ve dua ile?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —