İsmail Hakkı Güleç

Tarih: 22.04.2023 18:56

BAYRAMSA BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Facebook Twitter Linked-in

Yeni bir bayrama daha kavuştuk...

Bir aylık Kuran, Tevhid, Tevbe, diriliş, direniş, mücadele, mücahade, nefis terbiye ve tezkiyesi ayı olan mübarek Ramazandan sonra, bir hak ediş ve bir ödül olarak Rabbimiz (cc) bu Bayramı bizlere ihsan ve ikram  etmiştir...

Bayramlar; insanların bir araya gelip, iyilik ve güzelliklerin paylaşıldığı, sevgi, saygı ve muhabbetlerin çoğaltılıp acı, hüzün ve ızdırapların ise, dindirilmeye çalışıldığı müstesna günlerdir...

Bayramlar, Mü'minlerin küslerinin barıştığı, insanların birbirlerine ziyaretlerde bulunduğu, sevinç, huzur ve mutluluk günleridir...

Müslümanların iki tane temel bayramı vardır...

Bunlar Ramazan ve Kurban bayramlarıdır...

İnsanlar ve toplumlar, kendi öz, kök ve kültürlerini koruyup, kolladıkları, yaşatıp ve yeşerttikleri oranda huzurlu, medeni ve gelişmiş bir toplum ve de ümmet olabilirler...

Bu bayramlar, dünyanın her yerinde tüm olumsuzluklara rağmen müslümanlar tarafından coşku, iman, itina, önem, özen, ilgi ve iştiyakla kutlanır... Özü, mesajı, misyonu ve manası idrak edilmeye ve bu güzellikler yerine getirilmeye  çalışılır...

Ama ne yazık ki; Bugün bütün islam coğrafyası paramparça, perme perişan, açlık, yokluk, kıtlık, fakirlik, çaresizlik, çözümsüzlük, dağınıklık, tefrika, iç kavga, karışıklık ve savaş gibi tüm olumsuzluklardan kurtulamadıkları için, bir türlü arzulanan, istenen, beklenen, özlenen, hayal edilen, olması gereken, ideale yakın bir seviyeye bir türlü gelinememektedir...

Bundan dolayıda bayramlar kardeşçe, sevgi, muhabbet, vahdet, birlik, beraberlik içerisinde kutlanamamaktadır...

Yine İslam coğrafyasının, bu şekilde kavga, kaos ve karmaşa  içerisinde olmasının temel sebeplerinden birkaçı ise, ırkçılık, bölgecilik, mezhepçilik, grup fanatizmi ve empati yoksunluğu, sevgi, hoşgörü, hikmet, feraset, basiret ve ortak akıldan uzak, her şeyi çatışma, kamplaşma, kavga, güç ve şiddet ile çözme eğilimi, ben merkezci kendini merkeze koyan sağır, sığ, kör, kaba ve bedevice bir düşünce, anlayış ve kültürün hakim olmasından dolayıdır...

Ümmet coğrafyasının her yeri kan, gözyaşı, zulüm içerisinde, kadınlar dul, çocuklar yetim, yaşlılar çaresiz ve yine insanlar aşsız, ekmeksiz, susuz, çaresiz ve çözümsüz bir şekilde iken, bizler nasıl bayram kutlayabiriz ki...!

Ümmet coğrafyasını yeniden  (tarihte olduğu gibi) bir araya getirecek ve onları kardeş kılacak, her hususta onları özgürleştirecek, emperyalistlerin aldatmaca, tahakküm, tasallut ve zulümlerinden kurtaracak, yine onları dirlik, birlik, huzur, sükun, kardeşlik ve birlik beraberlik içerisinde, maddi ve manevi olarak müreffeh hale getirecek, ümmeti yeniden ayağa kaldıracak, akan kanı durdurup dindirecek, yine akan gözyaşını silecek, yürekleri onaracak, akıl ve irade ve imkanları harekete geçirecek, safları sıklaçtırıp ve ümmete yeniden yeni bir ruh, kimlik, kişilik, özgüven, umut ve ufuk açıp, aşılayacak bir güçlü, hikmet, basiret, feraset, donanım, ehliyet ve liyakata haiz bir önderliğe acilen ihtiyaç var...

Bugün, Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram (Kabe) işgal altındayken, Müslüman kadınların ırzına geçilirken, bizlerin bayram yapması ne kadar bayram olabilir ki..!!

Ümmet paramparça olmuş yetimler, dullar, muhacirler milyonları bulmuşken, bizlerin bayram yapması ne kadar doğru olabilir ki..!

Hiçe sayılıyor bak din-i islam,
kan gölüne döndü bak afganistan,
bayram mı olurmuş göz yaşlarından?
bayramsa bayramınız mübarek olsun.

Onulmaz yaralar merhem beklerken,
ayasofya mahkum feryat ederken,
kudüs boynu bükük masum bakarken,
bayramsa bayramınız mübarek olsun.

Derdim anlatmaya yetmiyor lisan,
esaret altında köle müslüman,
bak bülbüller sustu bahçe perişan,
bayramsa bayramınız mübarek olsun.

Gurbete gelmişiz vatandan ırak…

İslam unutulmuş, yuvalar harab,
bize gerçek bayram nasip et ya rab,
bayramsa bayramınız mübarek olsun.

Modern, seküler, beşeri, tağuti, ideoloji ve sistemler toplumların kök, kültür, inanç, ruh, duygu ve düşüncelerinin özünü, içeriğini, anlamını, mesajını ve maksadını her şeyde olduğu gibi yok edip, her şeyin içini boşaltmış öz, mesaj, maksat, mana ve ruhundan  uzak bir şekilde bayramlar kutlanır hale gelmiştir...

Eskisi gibi bayramlar içten, doğal, derinlikli, sade ve samimi bir şekilde eda edilemez olmuştur...

Kimse kimseyi aramaz, sormaz, ziyaret etmez olmuş vaziyettedir...

Herkes akıllı (!) telefonundan kısa bir mesaj ile anne babasının ya da akrabalarının mesajını kutladığını zannediyor...

Bugün, Bayram dendiği zaman, sıla-i Rahim, dost, akraba ziyareti, yetim, öksüz ve fakirlerin ihtiyaçlarının giderilip, yüzlerinin güldürülmesi ve toplumsal yaraların sarılması yerine, lüks, israf, sefahat ve sefalet ile geçen, lüks tatil beldelerinde beş yıldızlı otellerde geçirilen tatilizm, konforizm ve hevaizm anlaşılmaktadır...

Bayramlarda ki asıl mesaj;

İnsanların insanlara, yüreklerin yüreklere dokunması, gönüllerin alınması, yaşlı, yetim, öksüz kimsesiz ve fakirlerin sevindirilip, onurlandırılıp, izletlendirilmesi ve ziyaret edilmesi iken, bugün insanlar birbirinden kopuk, ilgisiz, alakasız, duygusuz, ruhsuz, sorumsuz ve de sevgi, saygı, muhabbet, dostluk, kadeşlik ve de kaynaşmaktan uzak bir şekilde bayramlar kutlamaktadırlar...

Bu minvalde her şey sanal, sahte ve suni olmuş durumdadır ...

Gerçeğin yerini yalan, samimiliğin yerini sahtelik, sadakatin yerini gösteriş, hasbiliğin yerini hesabilik, dostluğun yerini düşmanlık, adaletin yerini zulüm, imanın tevhidin yerini şirk, tevazunun yerini kibir, haya, ahlak, ve edebin yerini arsızlık, iffetsizlik, hayasızlık, fedakarlığın, cömertliğin, paylaşmanın yerini cimrilik, bencilleşme, bireyselleşme, sevginin yerini kin ve nefret, birlik beraberlik ve vahdetin yerini tefrika, dostluğun yerini düşmanlık, tolumsallığın yerini bireysellik, ruhun, özün yerini şekil, kabuk, beden, keyfiyetin kemiyyet, ahiretin yerini dünya vb.şeyler almıştır...

Kapitalistleşen, bireyselleşen, bencilleşen, nefsanileşen, dünyevileşen, ilim, irfan, kültür, sanat, edep, adap, ahlak ve adaletten sapan insan, "ben bana yeterim" benim kimseye ihtiyacım yoktur! şeklindeki  şeytani, nefsani bir duygu ve düşünce ile her şeyden ve herkesten soyutlanmış, hem  kendine hemde diğer insanlara zulmeden, ahlak, vicdan, anlayış, hoşgörü ve paylaşmak gibi insani tüm meziyetlerini yitirmiş demektir...

İnsan, ne zaman ki, belli bir mal, makam ve güç sahibi olduğu olur işte o zaman gerek Rabbine, gerekse de diğer insanlara karşı müstekbirleşebilmekte, kendini ulaşılmaz, erişilmez, güçlü, kuvvetli ve kudretli ve de hiç kimseye muhtaç olmayan biri halinde görebilmektedir...

Bu hususta Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç şöyle demektedir; insanın tokundan, hayvanın açından korkun...

Ayağı yerden kesilen ve çeşitli nimetlere kavuşan insan, geçmişini, yaşadıklarını, çektiklerini, dostlarını ve çevresini hemen unutabilmekte, onları çizebilmekte insanlığını, merhametini, aşkını, arınmışlığını, ahlakını ve adaletini kaybedebilmekte, vahşi, ahlaksız, merhamet, adalet ve ahlaktan yoksun bir canavar haline gelebilmektedir...

(Mal) toplayıp onu bir kapta/kesede/kasada/banka hesabında (biriktireni).
(70/Meâric Suresi, 18)

Bu zihniyetteki insanı durduracak ve yeniden onu rafine edip öz, söz, ruh, kimlik, kişilik, karakter, kalite, kök, kulluk, adab, ahlak, edeb, ilim ve irfanına yeniden döndürecek bir güç de görünmemektedir...

İnsan, bu dünyanın bir imtihan ve sınav yeri, çok kısa ve geçici bir yer olduğunu, asıl varılacak durak, mekan, makam ve de yerin ahiret olduğunu idrak edip, buna yürekten, samimi ve yakıni bir şekilde iman ettiği takdirde, kendisini sorgulayacak ve de olduğundan fazla büyütüp, abarttığı bu dünyadan bir nebze de olsa kendini ayırıp, arındıracak bir sürece girebilecektir...

Bugün, üretmeden tüketen, haz ve hız peşinde koşan, eşyayı insandan önce, önde ve üstün gören, günübirlikçi, çıkarcı, bencil, menfaatçi, kendi ego, arzu ve isteklerinin tatmini peşinde koşan bireylerden oluşan niteliksiz, köksüz, kimliksiz, ruhsuz insan yığınları haline gelmiş durumdayız...

Bayramlarda sevgi, hoşgörü, saygı ve paylaşmak esastır...

Reulü Ekrem Aleyhisselam;

"Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız, iman etmeden de cennete giremezsiniz" buyurmaktadır...

Yine Rabbimiz.(cc) Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz. Hucurat /10... Buyurmaktadır...

Sevgiyi, aşkı, merhameti, adaleti, ahlakı ve de maneviyatı yaşatıp, yeşertip, yükselttiğimiz zaman, yeniden yeni bir medeniyet ki, her şeyi ile bize ait, bizi temsil eden, insanı merkeze koyan, fıtrata uygun insanın huzur ve mutluluğunu her şeyin önünde ve üstünde gören yeni bir medeniyet oluşturabilir ve yeni bir huzur toplumu oluşturulabiliriz...

İşte kardeşliğin, birlik ve beraberliğin, kardeşlik ve kaynaşmanın, ümmet olmanın, vahdet içinde, birlik ve dirliğin kuvvetlendirilip, sağlamlaştırıldığı, güçlendirildirilip ve de yeşertildiği günler olan ki(ne yazık ki bunları tümü ile kaybettik) bayramların yeniden asli hüviyetine, fonksiyonuna, maksadına, mesajına, misyonuna, özüne ve de ruhuna uygun bir şekilde kutlanılan günlerin bugünler olması temennesi ve duası ile "bayramsa bayramınız" mübarek olsun...

Selam ve dua ile...
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —