Ramazan DEVECİ

Tarih: 08.05.2025 13:28

Aksa Tufanı, AK Parti İslamcılığı ve Amerika’nın Gücü

Facebook Twitter Linked-in

7 Ekim 2023’te Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonu, yalnızca İsrail-Filistin çatışmasında değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel siyasi dengelerde de önemli kırılmalara yol açtı.

Şehit Yahya Sinvar’ın ifadesi ile Gazze tam bir turnusol kağıdı oldu. Birçok kimsenin gerçek kimliğini Filistin davasındaki samimiyetinin ortaya çıkmasına vesile oldu.

Türkiye’de iktidarda olan AK Parti’ye yakın duran İslami STK ve cemaatler iktidarın Filistin konusunda çok konuşan ancak fiili olarak hiçbir iş yapmayan tavrı karşısında doğru bir duruş sergileyemediler. Ak Parti’nin iktidardan düşüp sahip oldukları imkanları kaybetme korkusu ile iktidarın bu tavrını nasıl meşrulaştırabiliriz arayışına girdiler.

Ak Parti iktidarının bu tavrını eleştirme iradesini gösteremedikleri gibi, Filistin davasına, Aksa Tufanı direnişine sahip çıkarak gerçek anlamda destekleyen, bu yolda ciddi bedeller ödeyen direniş cephesini, destekleyemedikleri gibi itibarsızlaştırmaya çalıştılar.

AK Parti, 2002’den bu yana iktidarda olmasına rağmen Filistin meselesinde retorik düzeyde söylemde güçlü destek vermesine karşın pratik desteği her zaman siyasi ve insani yardımla sınırlı kaldı. Öyle ki Aksa Tufanı sürecinde İsrail’i soykırım yapmakla suçlamasına rağmen diplomatik ilişkilerini bile sonlandırmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” söylemi ve zaman zaman İsrail'e yönelik sert açıklamaları, AK Parti’nin İslamcı tabanını mobilize etmekte kullanılmış kitlelerde Filistin’e tek sahip çıkan ülke Türkiye imajı oluşturulmaya çalışılmış bunda da başarılı olunmuştur.

Ancak İsrail ile ticaretin artarak devam etmesi Aksa Tufanı sürecinde ticaretin önce inkar edilip sonra İsrail ile ticareti sonlandırdık deyip bu ticaretin dolaylı yollardan devam ettirilmesi, diplomatik ilişkilerin hiçbir zaman tamamen koparılmaması, Bakü-Ceyhan boru hattından Azerbaycan petrolünün İsrail’ e gitmesinin devam etmesi, limanların İsrail bağlantılı gemilere kapatılmaması bu söylemlerin çoğu zaman iç siyasete yönelik hamleler olduğunu göstermektedir.

Ak Parti iktidarının Filistin davasındaki bu söylem-eylem farklılığı Ak Parti İslamcılarını bu tutarsızlığı nasıl meşrulaştırırız çabası içerisine sürüklemektedir.

Büyük Şeytan Amerika, yıllardır Orta Doğu'daki hegemonyasını askeri ve diplomatik yollarla sürdürüyor. Amerika’nın Orta Doğu politikasının temelini İsrail’in güvenliği ve İsrail’e koşulsuz destek, oluşturuyor. Aksa Tufanı sonrasında bu durum daha açık ve net bir şekilde görüldü. Büyük Şeytan Amerika tarafından soykırımcı İsrail’in bütün katliamları koşulsuz bir şekilde desteklendi ve İsrail’e sınırsız bir askeri, ekonomik destek verildi.

Direniş örgütleri ve direniş cephesi İsrail ile mücadele etmenin savaşmanın Amerika emperyalizmi ile mücadele etmek ve savaşmak olduğunu biliyorlardı. Gerçi tüm dünyada biliyordu ama bir kez daha çok açık ve net  bir şekilde görülmüş oldu.

Yahya Sinvar “Diken ve Karanfil” isimli esrinde şöyle bir olay anlatır:

Biri Hamasçı, biri el-Fetihçi iki kardeş İsrail'e karşı yapılan eylemleri tartışıyorlar. El-Fetihçi kardeş "bu eylemler biraz daha devam ederse, İsrail'in hışmına sebep olursunuz, evlerimizi başlarımıza yıkarlar" diyordu. Hamasçı kardeş "şimdi farklı bir şey mi yapıyor? Her gün evlerimizi başlarımıza yıkmıyor mu? Çocuklarımızı, kadınlarımızı, yaşlılarımızı hunharca öldürmüyor mu? Gençlerimizi on yıllarca zindanlarında çürütmüyor mu? Ayrıca biraz daha ileri giderse, Araplar, Müslümanlar dünyayı İsrail'in başına yıkarlar" diyordu.  Bu sahneyi okuduğumda tüylerim ürperdi şehit Yahya Sinvar’ın umutları boşa çıkartan Müslümanlar olarak büyük bir utanç duymamız gerektiğini düşündüm.

Aksa Tufanı, Hamas’ın askeri kapasitesinin yanı sıra, Filistin halkının İsrail işgaline karşı süregelen direniş iradesini ortaya koydu. Ancak öyle sanıyorum ki o dönemde Hamas’ın Gazze lideri olan Yahya Sinvar ve Kassam Tugayları liderliği Aksa Tufanına karar verirken işgalci İsrail’in katliamları arttırması durumunda Arapların ve dünya Müslümanlarının ayağa kalkacaklarını ve dünyayı İsrail’in başına yıkacaklarını düşünmüşler. Direniş Cephesi dışındaki Müslümanların kınamak ve insani yardım dışında bir şey yapmadıklarını görünce şehit Yahya Sinvar ve arkadaşları büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olmalılar.

Geçtiğimiz aylarda Hayat Vakfında Selahattin Eş Çakırgil’i dinlemiştik. Bize Aksa Tufanı sürecini anlatmıştı. Bir saati geçen konuşmanın sonunda Selahattin abiye şöyle bir soru yönelttim. “Türkiye’de iktidar söylem olarak Filistin davasına sahip çıkıyor İsrail’i en sert şekilde eleştiriyor sürekli olarak batıya ve İslam Ülkelerine seslenerek söz değil eyleme geçme zamanı diyor ancak kendide eyleme yönelik hiçbir şey yapmıyor. Soykırımcı İsrail ile ticaret önce inkar edildi Aksa Tufanının başlamasından altı ay sonra Mayıs ayında yasaklandı ancak şuanda dolaylı yollardan ticaret devam ediyor. Bakü-Ceyhan boru hattından İsrail’e giden Azerbaycan petrolü kesilmiyor, diplomatik ilişkiler devam ediyor limanlarımız İsrail bağlantılı gemilere kapatılmadı neden” dedim. Selahattin abi 1990 lı yıllardaki Cezayir darbesinden başladı 28 Şubattan devam etti. Özetle İktidarın bunları yapması durumunda Amerika’nın başımıza getireceği belalar var dedi. Bende ne yani abi Amerika’ya teslim olalım kurtulalım mı diyorsun abi dedim. Selahattin abi yok tabiî ki Amerika’ya karşı mücadele edeceğiz dedi ama ben alacağım cevabı almıştım.

Geçtiğimiz günlerde bir İslamcı STK’da bazı İslamcı arkadaşlarla yine bu konuları konuşurken yine Ak Partiye yakın ve İslamcılığı ile bilinen bir hocamız arkadaşımız iktidarın bu söylem eylem farklılığını Amerika’nın gücü ile izah ediyor ve özetle Amerika’nın gücüne erişmeden yapacağımız bir şey yok diyordu. Bende hiçbir zaman Amerika’nın gücüne erişme ihtimalimiz olmadığına göre yapacak bir şey hiçbir zaman olmayacak dedim. Orada bulunan kimse bir şey demedi.

Başka ikili sohbetlerde de gördüğüm anladığım o ki Ak Parti İslamcıları Amerika’nın gücüne teslim olmuş durumdalar. Amerika’nın gücü ve ödeteceği bedel devlet olarak Gazze’deki iki milyon insanın yaşadığı zulüm karşısında, Gazze’deki çocuk, kadın masum sivilin soykırıma uğratılmasına sadece söz söyleyip hiçbir şey yapmamayı meşrulaştırıyor.

Amerika’nın gücü bahanesi ile Gazze’de hem hiçbir şey yapmıyor hem de çok şey yapıyor gözükmek istiyoruz. STK’larımız cemaatlerimiz zarar görmesin diye iktidarı eleştirmekten korkuyoruz. Oportünist bir yaklaşım içerisindeyiz. 

FETÖ lideri Fetullah Gülen bundan 20-30 yıl önce Amerika’nın gücünü görmüş ona teslim olmuştu. Oportünist bir mantıkla Amerika’nın gölgesi altında kendince İslami bir faaliyet yapıyor kendi ifadesi ile güneşin doğup battığı her yere Peygamberimizin adını mesajını ulaştırmaya çalıştığını iddia ediyordu.

Bence Ak Partili İslamcı STK’lar esasen FETÖ lideri Fethullah Gülen’in 20-30 yıl önce yaptığını yapıyorlar tek farkla, FETÖ lideri Fetullah Gülen’in Amerika’nın gücüne teslim olurken anti Amerikancı gözükmek gibi bir derdi yoktu. Ak Partili İslamcı STK’lar oportünist bir mantıkla hem Amerika’nın gücüne teslim olup hem de anti Amerikancı gözükmek istiyorlar.

2011 yılında Suriye yıkım projesi Amerika tarafından hayata geçirildiğinde, Suriye iç savaşı çıkarıldığında sonucun en fazla İsrail’e yarayacağını anlamak için çok zeki olmaya gerek yoktu. Ortadoğu’daki tüm zalim yöneticilere karşı silahsız mücadele teşvik edilirken neden İsrail karşıtı duruşu ile bilinen Esed’e karşı silahlı mücadele teşvik edilmişti düşünmek gerekiyor. İşte bugün13 yıllık iç savaş sonunda Esed yıkıldı peki gerçekten kazanan Suriye halkımı oldu. Suriye’de iç savaş çıkartılırken ödenecek bedellerin hesabını yapmayanlar, bugün Suriye’de Gazze’nin iki büyüklüğünde yer işgal eden İsrail’e karşı savaşmak için, ödenecek bedellerin hesabını yapıp sessiz kalıyorlar. Amerika’nın gücüne teslim olanlar bu sessizliği de meşru görüyorlar. Dün zalim Esed’e karşı cihad çağrıları yapanlar, on binlerce insanın cihad diye Suriye’ye gelip Suriye yıkım savaşına katkı sunmasına destek olanlar nedense bugün soykırımcı İsrail karşısında sadece ekonomik boykot çağrıları yapmakla, insani yardım çağrıları yapmakla çok şey yaptıklarını sanıyorlar.

Elbette ekonomik boykotta Gazzelilere yapılan insani yardım çağrıları da çok önemli ve yapılması gerekiyor ancak bunlarla birlikte İslamcı STK’ların iktidarlara soykırımcı İsrail’e karşı somut ve etkili adımlar atması için toplumsal baskı yapması gerekiyor.

Soykırımcı İsrail zafer sarhoşluğu içerisinde Gazze, Lübnan ve Suriye’de pervasızca saldırılar yaparken, İsrail’e sadece Yemen’in yalın ayaklı yiğitleri Ensarullah onurluca karşı çıkıyor bizim canlarımız Gazzelilerin canından daha değerli değil diyerek Sünni Gazze için ölmeyi göze alıyorlar.

Direniş cephesi bütün bileşenleri ile Amerika ve İsrail’e karşı onurlu bir mücadele verdi, bazı bileşenleri ile vermeye devam ediyor.  Bölge ülkeleri ve birçok İslamcı bilinen STK cemaat bölgesel çıkarlar yada başka nedenlerle Amerika’nın hesaplarına yardımcı olmayıp direniş cephesine yardımcı olsalardı, Amerika’yı da İsrail’i de yenilgiye uğratmak mümkündü. 

Bugün Aksa Tufanı sonrasında Suriye’yi İsrail’in rahatça at koşturacağı bir alana dönüştürüp direniş cephesinin kolu kanadı kırılınca Amerika ve İsrail’in zaferi konuşuluyor. Ancak bunun nedeni Amerika ve İsrail’in gücünden çok bölge ülkelerinin iradesizliği Müslüman halkların ferasetsizliğidir.

Rabbim dünya Müslümanlarına feraset versin. Direniş cephesini Hamas’ı İslami Cihad’ı Ensarullah’ı Amerika ve soykırımcı İsrail karşısında muzaffer eylesin inşallah… Muhakkak ki gerçek güç sahibi sadece Allah’tır.

 

Kaynak: hertaraf.com


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —