23.04.2025 günü Pakistan’ın başkenti İslamabad’dan Afganistan’ın başkenti Kabil’e gitmek için uçakta yerimizi alıyoruz… Afganistan sınırlarına girince uçağın penceresinden Afganistan’ın yalçın dağlarını hüzünle izliyorum… Yıllarca farklı İslam coğrafyalarından cihad coşkusuyla bu dağlara gelen, işgalcilere karşı yiğitçe direnen, bu toprakları kanları ile bereketlendiren ümmetin yiğit evlatlarını düşünüyorum…
Evrensel İslam kardeşliğinin ve mücadelesinin mayalandığı bu toprakları şimdi bizler uçakla süzülerek, güvenlik içinde başkent Kabil’e iniyoruz… Bu günleri borçlu olduğumuz şehidlerimizi anımsıyorum…
Abdullah Azzam’ın cihad mektebinin feyizli kokusunu alıyorum…
Evet, bu topraklarda nice destanlar yazıldı, nice ocaklar söndü, nice filizler toprağın bağrına ekildi…
Bugünlere kolay gelinmedi… Az bedeller ödenmedi… Yarım asra varan bir direniş yurdunun misafiriyiz…
Derin bir tefekkür yürüyüşü ile dünden bugüne Afganistan’ı ve bu coğrafyanın yarınlarını düşlüyorum…
Direniş sınavını yüz akı ile verebilenler, devlet sınavında başarılı olabilecekler mi?
Afganistan İslam Emirliği henüz yolun başında, kendi ayakları üzerinde özgür ve özgün duruşu ile durmaya çalışıyor… Devlet sürecinde hiçbir dış güce yaslanmadan çok zor şartlarda mücadelesini veriyor…
Bir asırdır “İmparatorluklar mezarlığı” olan bu toprakların insanları özgürlüğün, onurun ve inancın semeresi olan yeni sürecin hakkını verebilmek için geceli-gündüzlü bir gayretin içindeler…
Henüz modernizmin fazla kirletmediği, teknolojinin tahribatına çokça maruz kalmamış, seküler rüzgârların toplumsal dokuyu ileri boyutlarda bozmadığı doğal bir dünyadayız… Duruşları sağlam olan kardeşlerle birlikteyiz…
Sade bir yaşamın modern zamanlarda mümkün olabileceğini kanıtlamış durumdalar…
Afganistan çok çetin kışlardan sonra şimdi baharını yaşıyor… Şunun da farkındalar; Afgan baharını kışa çevirmek için pusuda bekleyenlerin bilincindeler…
Herkesle siyasi ve ticari ilişkiye hazırız ancak herkes bilsin ki, Afganistan’ı asla satmayız… Satmak isteyenleri de affetmeyiz, diyorlar.
Evet, tüm dünya Afganistan’ın yeni dönemini merak ediyor… Dostları dua ile, düşmanları ise kin, nefret, kumpas ve tuzak ile…
Demokrasi adına bu topraklara musallat olan ceberrut güçlerden geriye kalan travmatik dramı yerinde görmek lazım… Milyonlarca yetim, öksüz, dul, sakat, muhacir, mağdur, mazlum, engelli, dilenci…
Demokrasinin karnesi… İnsanlığın yüz karası, baş belası Batı’nın gerçek siması Afganistan’da sergilenmiş durumda…
Tüm olumsuzluklara rağmen yıkılmamışlar, ye’se yenik düşmemişler… Dünya kapılarını kapatmış olsa bile karamsarlığa prim vermemişler… Kalkınmanın kararlılığını sergiliyorlar…
Ekini ve nesli ifsad edenlerin enkazı üzerinden yeni bir ülke inşa ediliyor… Temkinli gidiyorlar, geçmişin hatalarını tekrar etmeden yol almak istiyorlar…
En temel sorun, güvenlik sorununu büyük oranda çözmüş görünüyorlar…
Asayişi sağlamada ciddi mesafeler almışlar… Dahası 4 milyon insanın hayatını doğrudan etkileyen uyuşturucu bataklığını kurutmuş durumdalar, hem de henüz dördüncü yılını doldurmadan… Batı dünyasının uyuşturucu hevesi ve hesabı kursaklarında kalmış durumda…
Görünen o ki, bu topraklarda eşkıya, haydut ve harami taifesinin hesapları bozulmuş durumda… Allah’ın yeryüzünde planı işliyor, kâfirler istemese de… Biliyoruz ki, Allah, planını salih kullar eliyle sürdürmeyi murat ediyor…
Geliniz sorumluluk bilinci ile Afganlı kardeşlerimizin başlarına sardıkları kocaman sarıklara ve ayaklarındaki terliklere takılı kalmadan Afganistan tecrübesini doğru tefekkür edelim, kendimizle ilgili hikmetli çıkarımlarda bulunalım ve bu zorlu süreçlerde o kardeşlerimize nasıl katkıda bulunabiliriz?
Afganistan İslam Emirliğini terörize ve karikatürize edenlere karşı kardeşlik hukukunu hayata geçirmek zorundayız…
Kaynak: Milat Gazetesi