Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


F. Yılmaz ALTUNÖZ


ADANMAK VE DADANMAK

Yazarımız F. Yılmaz Altunöz'ün "yeni" yazısı...


Adanmak ve dadanmak insanlığa yabancı kelimeler değildir. Adanmak kelime olarak olumluluğu ve iyiliği çağrıştırırken, dadanmak olumsuzluğu ve kötülüğü çağrıştırmaktır. Her çağda adananlar ve dadananlar var olmuştur. Adanmak inancı, hak ve adalet uğruna bedel ödemektir veya bedel ödemeye aday olmaktır. Adanmışlık; insanın bir hedefe doğru bütün duygu ve düşünceleri ile yoğunlaşması ve o hedefi yaşamanın tek anlamı olarak görmesidir. Onun içindir ki; adanmak asaletli, soylu ve kesin inançlı insanların özelliğidir.

Dadanmak; “tadını aldığı, hoşlandığı bir şeyi sık sık istemek; yarar, çıkar amacıyla veya alışkanlıkla bir yere sık uğramak.” Bu anlamda dadanmak; inançsız, niteliksiz, kişiliksiz, asalak, sünepe, kaypak, alın teri ve emek hırsızı kimselerin özelliğidir. Asla risk almazlar. Riskin bulunduğu yerlerde olmazlar.

Farklı kültürlerde bu tiplerin/dadanmışların değişik adlandırılmaları söz konusudur. Ancak İslam inanç, alın teri ve emek hırsızlarına münafık adını vermektedir. İslam tarihinde mücadele ve savaş alanlarından ayrılan ve kaçanların; bedel ödemeyenlerin hep münafık oldukları anlatılmaktadır. Öyle ki savaşta yoklar ama ganimet paylaşımında en öndeler.

Dadananlar/dadanmışlar dernek, vakıf, odalar, kulüpler de bulunmakla beraber daha çok siyasi partilerde yer alırlar/almaya çalışırlar. En zor şartlarda kurulan bu tip teşkilatlanmalar ve partiler; güç elde ettikleri, başarıya ulaştıkları ya da iktidar oldukları zaman; parasıyla, diplomasıyla, kariyeriyle ve referanslarıyla; nasılda partilere ve güç odaklarına doluştukları görülür; dadanmışların.

Adananlar genelde garibanlardır. Ve onlar omuzlarında yükselttikleri o kuruluşlardan içeri bile giremezler. Dadananlar ise sahip oldukları güçleri ile onların omuzlarına basarak; halkın inancını, ekmeğini, alın terini ve emeğini çalanlardır. 

İbni Haldun’un adanmışlık ve dadanmışlık sürecini anlatan sözlerini özetleyeyim; bir STK/Parti kuruluş devri onun ilk aşamasını teşkil eder. İkinci aşamada gücün şahsileşme/tekelleşme süreci başlar. Üçüncü aşamada sağlanan siyasi iktidarla birlikte elde edilen imkânlardan faydalanma dönemidir. Dördüncü aşamada; (inanca ve halka yabancılaşma) aşırı israf, savurganlık ve lüks yaşam sebebi ile sorunlarla baş edememe, tükenmişlik durumu ortaya çıkar.

Ve çatı çöker. Gemi batar. Ama önce fareler terk ettiği için; garibanlar/halkenkaz ve sular altında kalır.

Hani atalar der ya; “sürüye kurtlar dadanmış.”

Ama nitelikli insan; her şeye rağmen Adanmıştır ve adanmaya devam eder.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR