Âdem’den yola çıkmayı, düşmeyi ve kalkmayı, imkânsızlıktaki imkânı;
İbrahim’den hakikat yolunda ardına bakmamayı, müminin yurdunun yolu ve yoldaşları olduğunu;
Yusuf’tan olayların yorumunu yapabilmek için öncelikle buna hazırlıklı olmayı; dolayısıyla her koşulda okumayı ve okudukları üzerinde tefekkür edebilmeyi;
Musa’dan köleliği içselleştirmiş bir toplumu korkularından kurtarmanın ve özgürleştirmenin inceliklerini;
Davut’tan egemenin en zayıf yerinin madunu izlemek için kendisini unutan bakışın bu zaafındaki çıplaklığın olduğunu;
Süleyman’dan bir sistemin zaafının en güçlü zannedilen yerinde zuhur ede(bile)ceğini;
Sokrates’ten dostluğun politik bir yoldaşlık olduğunu; dostluğun olduğu yerde adaletsizliğin, adaletsizliğin olduğu yerde ise dostluğun olamayacağını;
İsa’dan silahsız bir peygamberin fütuhatının imkânını, asıl fethin kalpleri fetih olduğunu;
Muhammed’den toplumları değiştiren ilahî şiddetin, kanlı bir yıkım değil, sözün gücü olduğunu;
Ali’den mazlumun da en azından zalim kadar zulmün sorumlusu olduğunu;
Hasan Basrî’den, sorumlu olanın özgürlüğünü ve özgür olanın sorumluluğunu;
Ömer bin Abdülaziz’den nebevî siyasetin “şura sistemi” olduğunu ve adalete dayanan bir siyaseti;
Ebu Hanife’den düşünmenin erdemini, toplumun devlete önceliğini, içtihattaki cehdi;
Yunus’tan savaşları durduran ve yurtları kuran sözü, yürekleri fetheden şiiri, ozanın kalbinden zuhur eden iklimin içkinliğini ve rahmetin yerden de yağabileceğini;
Kierkegaard’dan yeterli ve yürekli bir çabanın, yenilenmiş bir kendiliği vücuda getirebileceğini;
Nietzsche’den silahlara tevessül etmeyen bir kahramanlığı;
Heidegger’den aklımızla övünürken neden hâlâ düşünemediğimizi;
Şeriati’den söz ile savaşmayı, cesaretle düşünmeyi, düşünerek yapmayı, zira atılan ilk adımın son adımı belirleyeceğini;
Seyyid Kutub’dan fıkhın hareketi değil, hareketin fıkhı belirleyeceğini;
Gandi’den yüreği pervasız olanın silahlara tenezzül etmeyeceğini, gerçek bir savaşımın da ancak o zaman verilebileceğini;
Malik bin Nebi’den sömürüden kurtulmanın ilk şartının kendi nefsindeki sömürge oluştan kurtulmak olduğunu;
Malcolm X’ten bir insanın bütün hayatının tek bir kitapla değişebileceğini;
Garaudy’den ataların ocağına sadık kalmanın, ataların ocağından külleri değil ateşi taşımakla mümkün olacağını ve bir ırmağın ancak denize doğru akarak kaynağına sadık kalabileceğini;
Cevdet Said’den günümüzdeki toplumsal mücadelelerde silahlara başvurmanın (kanlar dökmenin) abesliğini;
Walter Benjamin’den toplumları değiştiren ilahî şiddetin kan dökmeyen bir tecelli olduğunu;
Cemil Meriç’ten şiddetin şiddeti doğuracağını, amaçların araçları meşrulaştıramayacağını;
Humeyni’den amacımızın hükûmete değil, marifetullaha ulaşmak olduğunu;
Abdulgaffar Han’dan gerçek kurtuluşun şiddet yoluyla değil, özgürlük mekteplerinde öğrenilebileceğini;
Aliya’dan düşmanlarımızın öğretmenlerimiz olamayacağını ve yurdunu başkalarıyla paylaşabilmeyi…
Kaynak: farklı Bakış