Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


 BİR TEKFİR İDEOLOJİSİ OLARAK HARİCİLİK

Yusuf YAVUZYILMAZ; İşin en karmaşık yanı, Hz. Ali’nin tabiriyle “hak sözle batılı hedeflemeyi” ilke edinen bir anlayışa karşı mücadele etmenin zorluğudur


Tarihte gerçekleşmiş acı tecrübelerin, aradan yüzyıllar geçmesine karşın bugün niçin sıkça tekrarlanıp değerlendirildiği sorgulanabilir. Ancak bilinmelidir ki, tarihte oluşan müspet veya menfi hiçbir olay boşuna olmamıştır. Kuran’da anlatılan kıssalar gibi tarihsel olaylarda bizim için birer işaret taşları olarak zamanla tekrarlanabileceğini gösterir. Zaten önemli olan kıssa veya tarihsel olaylarda anlatılan olaydan çok bu olaylardan bütün zamanlar için çıkarılabilecek evrensel değerlerdir. Kıssalar için önemli olan her dönem için onlardan yararlanılacak sonuçların çıkarılıyor olmasıdır. Bundan dolayı kıssalarda yer ve zamandan çok olaydan alınacak ders üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Eğer onlardan hiçbir şekilde yararlanılmayacaksa meydana gelmelerinde ve günümüze aktarılmalarında yarar yoktur. Ancak Kur’an, yeryüzünde gezip dolaşmamızı geçmiş kavimlerin başına neler geldiğini öğrenmemizi ve bunlardan ders almamızı öğütlemektedir. Demek ki, tarihte gerçekleşen hiçbir olay boş, anlamsız ve saçma değildir. Benzer durumlarla karşılaşıldığında aynı trajik durumlarla karşılaşmamak için yeni bir bilinç geliştirmeye yardımcı olur. İşte haricilik ve hariciliğin temsil ettiği zihniyette bunlardan biridir. Haricilik, Kur’an’ı sloganlaştırarak yanlış yorumlayıp fitne çıkaran ve Müslümanları birbirine düşüren çarpık bir anlayışın anatomisidir; bundan dolayı her çağda değişik biçimlerde karşımıza çıkabilecek bir sosyal olgudur. Ayrıca Hz. Ali’nin böyle bir durumda gösterdiği tavır, Müslümanlara benzer durumlarda yol gösterecek niteliktedir.

İşin en karmaşık yanı, Hz. Ali’nin tabiriyle “hak sözle batılı hedeflemeyi” ilke edinen bir anlayışa karşı mücadele etmenin zorluğudur. Zira karşınızda anlaşmazlığa düştüğünüz grupta Kur’an’ı temel aldığını savunmaktadır. Ali Şeriati’nin “dine karşı din” diye adlandırdığı durum tamda budur. Şeriati’ye göre dine karşı dinin savaşı, İslam’a hiçbir şeyin veremeyeceği kadar zarar vermiştir. Karşı karşıya gelen iki grubunda Kur’an’ı temel aldığını iddia etmesi gerçekten çözülmesi en zor ve en karmaşık durumlardan birini ortaya çıkarır. Bu açıdan bakıldığında Haricilik, gerek ortaya çıkışında, gerek gelişiminde, gerekse sonuçları açısından değerlendirildiğinde ibret verici bir olaydır.

Harici sözcüğünün etimolojisi hakkında TDV İslam Ansiklopedisi şu bilgileri veriyor: “ Harici, ‘çıkmak, itaatten ayrılıp isyan etmek’ anlamındaki huruc kökünden ‘ ayrılan, isyan eden’ manasında bir sıfat olan haric kelimesine nisbet ekinin ilave edilmesiyle meydana gelmiş bir terim olan topluluk ismi için hariciye ve havaric kullanılır.”

Hiç şüphe yok ki, Haricilerin tarih sahnesine çıkışı Sıffin savaşında takındıkları tavırdan kaynaklanmıştır. Sıffin Savaşı sırasında ortaya çıkan Hakem olayını kabul etmeyip Hz. Ali’nin ordusundan ayrılan bir topluluk, tarihin en ilginç mezhebi olan Haricileri ortaya çıkarmıştır. Ancak yine de haricilerin ortaya çıkışını Hz. Osman döneminde ortaya çıkan olaylara kadar geri götürmekte fayda vardır. Zira hiçbir sosyal olay birdenbire ortaya çıkmaz. Her sosyal olayın oluşumunu tetikleyen başka toplumsal olayların varlığı reddedilemez bir vakıadır.

Hariciliğin ortaya çıkışında merkezi hükümete isyan etme psikolojisinin de etkisi vardır. Çünkü bedeviler, gerek yaşadıkları ortam gerekse bilgi birikimleri bakımından siyasi otoriteyi tanımaya elverişli kimseler değillerdi.

Bilindiği gibi Hz. Ali ile Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşında Hz. Ali kazanmak üzere iken, Arap dahilerinden olan Mısır Valisi Amr b. As müthiş bir manevra ile Kuran’ın hakem olması fikrini ortaya attı. Hz. Ali bunun bir hile olduğunu fark etse bile, ordusunda meydana getirdiği kafa karışıklığının etkisiyle tarihe “hakem olayı” olarak geçecek olan anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı. İşte Hariciler “ Hüküm Allah’ındır” ayetini sloganlaştırarak hakem tayinine karşı çıktılar. Hariciler katı anlayışlarından vazgeçmeleri yönündeki bütün teklifleri reddettiler ve tutumlarını taviz vermeden sürdürdüler.

Hariciler Hakem olayına katılan bütün tarafları kafir ilan etmeden çekinmediler. Allah’ın hükmümü kabul etmeyen Muaviye ve Hz. Ali kafir olmuştur.

 ‘Hüküm Allah’ındır’ ayetini gerekçe göstererek ordudan ayrılıp İslam tarihinin en büyük fitnesini çıkaran Haricilerin çarpık mantık anlayışını Hz. Ali şöyle değerlendiriyor: “ Biz insanları değil Kur’an’ı hakem kabul ettik. Kur’an, iki yaprak arasına yazılmış, dil ile konuşmayan bir kitaptır. Ona bir tercüman gerek. Onu söyleyenler ancak insanlardır. Bu topluluk bizden, Kur’an’ı hakem tayin etmemizi istediğinde noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın kitabından yüz çevirenlerden olmadık. O şöyle buyurmuştu: ‘Bir şey hakkında çekiştiğinizde o işi Allah’a ve Resulüne döndürün.’(4/59) Allah’a  döndürmeniz, onun kitabıyla hükmetmeniz; Resulullah’a dönmeniz ise, onun sünnetiyle hükmetmenizdir. Allah’ın kitabıyla doğrulukta hükmedilecekse, biz buna diğer insanlardan daha layıkız; Resulullah’ın sünnetiyle hükmedilecekse biz buna insanların en ehlinden daha layıkız. Ama niçin hakeme razı olarak mühlet verdin? derseniz, cahil bunu öğrensin; alim olan da bilgisini artırsın diye yaptım Allah, belli bir uzlaşmayla ümmetin arasını düzeltir, bunu da, gerçeğin açıklanmasına, fitne ve azgınlığın ortadan kalkmasına vesile kılar diye umdum. Allah katında insanların en efdali, kazancını azaltsa, onu kedere, meşakkatlere sürüklese bile hakka uyup amel eden, onu her şeyden çok seven kişidir. Nereye bakakaldınız? Bu, size nereden geldi. Yoldan çıkan; kitabın hükmünü anlamayan, doğru yoldan ve adaletten sapan, zulme sarılan, hakkı görmeyen, ona uymakta şaşkınlaşan kavme karşı savaşa hazırlanın Siz ne güvenilecek kişilersiniz, ne de dostluk edilecek, bağlanılacak yoldaşlarsınız? Savaş ateşini tutuşturacak kötü kişilersiniz. Yazıklar olsun size! Sizi yardıma çağırdığım gün de nice belalara uğradım. Bugün savaşa, dayanışmaya çağırıyorum; ne çağırdığıma sadık ve vefalısınız, ne de sır söylediğimde güvenebileceğim kardeşlersiniz”(1)

                Hz. Ali Haricilerin bütün kışkırtmalarına karşın son ana kadar onlarla vuruşmamaya gayret etmiştir. “ Hz. Ali Cuma namazında, minberden halka hitap ederken mescidin bir köşesinden Havaric (bir grup Harici) ayağa kalkarak ‘ Hüküm ancak Allah’a aittir’  diye bağırmaya başladılar. Hz. Ali sözünü kesti, onlara dönerek ‘Söz doğru ama söylenenlerin maksadı hak ve doğru değil. Sizin mescidimize girip orada Allah’ı anmanızı, ibadet yapmanızı engellemeyiz, gücünüzü düşmana karşı bizim gücümüze eklediğiniz sürece sizi ganimetten mahrum etmeyiz, bize karşı savaşa girmedikçe de sizinle savaşmayız’ dedi ve kaldığı yerden hutbesine devam etti.”(2) Öyle anlaşılıyor ki, Hz. Ali son ana kadar onlara müdahale etmemeye kararlıdır. Hz. Ali’nin konuya bu kadar özenle yaklaşmasının nedeni kardeşkanı dökülmemesi konusundaki hassasiyetinin bir sonucuydu. Ancak Hariciler her türlü kışkırtmaya başvurarak ortalığı karıştırmaya gayret sarf ediyorlardı. Nitekim Hz. Ali’nin bütün iyi niyetine rağmen çatışmanın önü alınamamıştır.

                Hz. Ali, Sıffin savaşından sonra yenilgiye uğratılan ve büyük bölümü öldürülen Haricilerin ve temsil ettikleri düşüncenin kolay ortadan kalkmayacağına da işaret ediyor. “ Hayır; vallahi onlar henüz babalarının bellerinde, analarının rahimlerinde. Onlardan biri büyüdü mü, baş gösteren bir dal kesilir ve sonunda hırsızlığa, haydutluğa başlar”( 3)

Hariciliğin temel özellikleri şöyle sıralanabilir:

1)Hariciler kendi görüşlerini baylaşmayanları acımasızca din adına öldürüyorlardı. Burada dikkat edilmesi gereken nokta karşılarındaki kendilerinden farklı yorum yapan kimseleri kafir ilan etmede gösterdikleri fanatizmdir. Muhammed Ebu Zehra, Haricilerin tıpkı Fransız Devrimindeki Jakobenlere benzediklerini savunur. Haricilerde tıpkı Jakobenler gibi süslü sloganların ardına gizlenmeyi ve zülüm yapmayı çok iyi beceriyorlardı. “ Hariciler, düşünce ve anlayışlarına bir takım süslü kelimelerin hakim olması bakımından, Fransız devrimi sırasında en olmadık zulümleri işleyen ‘jakobenleri’ andırıyorlardı. Jakobenler akıllarını özgürlük, kardeşlik ve eşitlik gibi kelimelerle bozmuşlardı. Bu kelimeler adına insanları öldürüyor ve kan döküyorlardı. Haricilerde akıllarını ‘iman’, ‘Allah’tan başkasına hüküm verilmez’ ve ‘zalimden uzaklaşma’ gibi kelimelere takmışlar ve bunlar adına Müslümanların kanını helal saymışlardı. Bu amaçla saldırıya geçerek, her tarafı Müslüman kanıyla boyamışlardı.”(4)

2) Haricilerin bir diğer özelliği de görüşlerinden asla taviz vermiyor olmalarıdır. Bu durum yanlış da olsa kendilerine ne kadar güvendiklerini göstermektedir.

3)Din adına tek doğru yorumu kendilerinin yaptığını kabul ediyor ve bu yorumu kabul etmeyenlere yaşam hakkı tanımıyorlardı. Böylece ayeti değil yorumu kutsallaştırıyorlardı. Oysa yorum Hz. Peygamber hariç kim tarafından yapılırsa yapılsın vahiy karşısında mutlaklaştırılamaz hariciler yaptıkları yanlış yorumu mutlaklaştırarak çok sayıda cinayet işlemişlerdir. Nitekim Hz. Ali bir harici militan tarafından şehit edilmiştir.

4)Reislerinin hepsi Arap olan bu fırka bedevi Araplardan oluşuyordu. Çölün sertliği, yoksul olan bedevileri şiddete yöneltmiştir. Coşkun bir psikolojiye ve sert bir karaktere sahip olan haricilerin bütün eylemlerine bu özellikleri yansımıştır.

5)Kuran’da hiçbir tevil ve tefsire gerek yoktur. Tek doğru yorumu kendilerinin yaptığına o kadar samimiyetle inanmışlardı ki, bunun için ölmekten ve öldürülmekten asla çekinmiyorlardı.

6) Hariciler hilafetin Kureyş’ten olması gerektiği şartını da kabul etmiyorlardı. Önemli olan halifenin etnik kimliği değil, halife seçilmeye dair nitelikleridir

7)Halife seçimle işbaşına gelmelidir. Seçimle gelmeyen hiçbir halife meşru değildir. Bu yüzden hariciler İslam düşüncesindeki ilk demokratlar olarak adlandırılabilirler.  

8)Adaletsiz bir halifeye karşı ayaklanmak bütün Müslümanlar üzerine farzdır. Harici Nafi bin Erzak isyan konusunda şunları söylemektedir: “ İsyan etmek ne kadar iyi olurdu. Oysa çoktan beri ayaklanmıyoruz. Ayaklanıp yeryüzüne ışık tutmalıyız” (5)

9) Büyük ölçüde bedevilerden oluşan bu hareket son derece acımasızdı. Bir anlamda entelektüel ve irfani tabanı olmayan tepki hareketiydi. Bu anlamda sahabeleri Allah adına canice katletmekten çekinmemişlerdir.

 10) Günahla küfür arasında hiçbir ayırım yapmayan haricilere göre günah işleyen kafir olmuştur. Oysa günah her Müslümanın karşılaşabileceği ve insanı dinden çıkarmayan hatalardır. Küfür ise insanı din dışına çıkaran eylem ve Allah’ı, ahireti ve nübüvveti yok sayan düşünce biçimidir

11) Hariciler ibadetlere devam eden, sürekli Kuran okuyan, dünyaya meyletmeyen, hatta bazı rivayetlere göre alınları secde izleri belli olan takva sahibi insanlar olarak görünüyorlardı. Onlara göre ne kadar dindar olursa olsun Harici olmayan herkes kafirdir. Bu inançlarından dolayı da Hz. Ali gibi seçkin bir sahabeyi kâfir ilan etmekten çekinmemişlerdir.

Hariciler güzel konuşma, ikna etme, tartışma ve mantığı kullanmada son derece usta idiler. Bu konuda sahip oldukları kişisel özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

“1) Hariciler, güzel konuşmakla, dili güzel kullanmakla, ve söz ile etkilemenin yollarını iyi bilmekle tanınmışlardı.

2) Hariciler güzel konuşmalarının yanı sıra, keskin zekaları, hazırcevap ve atılkan ruhlu olmaları sebebiyle Kitap ve sünnet ilmini, hadis fıkhını ve Arap edebiyatını da öğrenmeye çalışıyorlardı.

3) Hariciler, tartışma, mücadele, şiir ve Arap deyişlerini okumayı severlerdi.

4) Tartışmalarına tam bir taassup hakim idi. Hariciler hiç bir delil ile  hasımlarına teslim olmazlar ve gerçeğe ne kadar yakın olursa olsun veya doğruluğu çok açık bile olsa, hiçbir düşünceyle ikna olmazlardı.

5)..Kur’an’ın zahirine sarılırlar ve bu zahir anlamdan(ayetin) asıl hedef ve maksadına, asıl konusuna gitmeye yanaşmazlardı. İlk bakışta onlara görünen(mana) ile yetinirler ve ondan asla şaşmazlardı.”(6)

Hiç şüphesiz “ herhangi bir mezhep yahut düşünce sisteminin doğru olarak anlaşılması ve yorumlanabilmesi, büyük ölçüde mensuplarının sosyal ve kültürel seviyelerinin tespitine bağlıdır. Çoğunluğu bedevi Arap kabilelerinden oluşan, dini düşüncelerini kabile taassubunun etkisi altında ve genellikle sertlik temayülü içinde nasların zahirine dayandıran Hariciler, muhalifleri bir yana kendi fırkaları arasında da birlik sağlayamamış ve birbirlerini tekfire yönelmişlerdir.” (7)

Son dönemlerde başta Güneydoğu’da(Hizbullah adı altında) ortaya çıkan ve şiddeti tek argüman olarak kullanan El Kaide, İŞİD, Bako Haram entegrist hareketler çağdaş Harici hareketlerdir. Her ne kadar İslam adına hareket ediyor gözükseler dahi yaptıkları son tahlilde Müslümanlara zarar vermekten başka bir işe yaramamıştır. Bu tip hareketlerin şiddeti Müslüman olmayanlara değil de Müslümanlara karşı göstermeleri de son derece ilginç bir ayrıntıdır. Bu nedenle çağdaş Harici hareketlerin verdiği zarar diğer hiçbir zararla kıyaslanmayacak kadar büyüktür. Tıpkı Hz. Ali döneminde olduğu gibi çok sayıda Müslüman bir hiç yüzünden öldürülmüş ve İslam’ın iç enerjisi heba olmuştur.

Kendinden başka doğru tanımayan, kibirli, Müslümanlara karşı acımasız, Müslüman olmayanlara karşı hoşgörülü davranan, Kuran’ın tek doğru yorumunu kendisinin yaptığına inanan,  İslamı yorumunda sadece Kuran’ı kaynak olarak tanıyıp Hz. Peygamberi devreden çıkarmaya veya en azından rolünü önemsizleştirmeye çalışan her harekette Harici unsurlar fazlasıyla vardır.

Harici düşüncenin politik değişmeyi etkilemesi konusunda Fazlurrahman şunları söylüyor: “ Neredeyse bir iman esası statüsüne yükselerek siyasi alanda uygulama imkanı bulan hoşgörüsüzlük, fanatiklik, kendinden olmayanlara kapıları kapatma ve acımasızca zora başvurarak politik değişmeyi etkileme, en eski İslam fırkası olan Haricilerin en belirgin özelliklerini oluşturmuştur. ‘Harici’ adı itikadi sapıklıkla bir ilgisi olmayıp, sadece ‘İsyancı’ veya ‘ İhtilalci’ anlamına gelir.” (8) Görülüyor ki, İslam dünyasında fanatizmin kökleri harici harekete kadar geri götürülebilir.

Harici tavır, ilim ve irfandan yoksun olan kör ve fanatik taraftarlığın, sevgisizlik ve hoşgörüsüzlükle birleştiğinde nasıl şiddeti mazur gösteren sahte bir dindarlık ürettiğinin tarihteki en açık örneğidir.

                                                                      

  1. Nehcü’l Belağa, Birleşik y.
  2. Hz. Ali Döneminde Muhalefet, Hayrettin Karaman, Yeni Şafak, 5 Temmuz 093
  3. Nehcü’l Belağa, Birleşik y.
  4. Mezhepler Tarihi, Muhammed Ebu Zehra, Yeni Şafak.
  5. Hariciler ve Hizbullah, Taha Akyol, Doğan Kitap
  6. Mezhepler Tarihi, Muhammed Ebu Zehra, Yeni Şafak.
  7. TDV İslam Ansiklopedisi, 16.     
  8. İslam, Fazlurrahman, Ankara Okulu y.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Sait al
22.09.2019 21:44:39
Bu kadar camiayı harici yaptın ama ıskaladığin bir şey hepsini resulullah düşmanı yaptın ama doğudaki müslümanların kutlu doğum başta olmak üzere resulullaha ne kadar bağlı sevgi ve muhabbet beslediğini kaçırdın çünkü bilmediğin insanlar hakkında yazı yazma emrine binaen yani çamur at izi kalsın son olarak eğer inanan biriysen iftiranın ne olduğu iyi bilmen lazım eğer inançlıysen.

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR