Zenginliğin Huzur Getirmediği Ülke: VENEZUELA

Dış politika üzerine yazı çalışmaları bulunan yazarımız Engin Dinç´in Özgün irade Dergisi Şubat 2019 dönemi 178. Sayısında yayımlanan ?Zenginliğin Huzur Getirmediği Ülke: VENEZUELA ? başlıklı, konu ile ilgili analiz yazısı?

Zenginliğin Huzur Getirmediği Ülke: VENEZUELA

ABD´nin, Venezuela´da iktidar değişikliğine yönelik hamleleri dünya gündemine oturmuş durumda. Venezuela´da Devlet Başkanı Nicolas Maduro mu yoksa Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó mu ülkenin gelecekteki devlet başkanı olacak? 

Venezuela´da yaşanan iktidar savaşı güncelliğini koruyor. Ancak bundan daha çok petrol zengini bir ülkenin nasıl olup da dünyanın en fakir ülkelerinden biri olduğu gerçeği insanların merakını cezbediyor. Güney Amerika´nın en kuzeyindeki Venezuela´nın zenginlikle imtihanı ?Paran mı var, derdin var´ sözünü haklı çıkartıyor.

venezuela´da ekonomi ile ilgili görsel sonucu

Venezuela´da Ekonomik Durum

İspanyol kolonicilere karşı verilen bağımsızlık mücadelesinin ardından 1830´da kurulan Venezuela, 30 milyonu aşkın nüfusu ve yaklaşık 215 milyar dolarlık GSYİH ile orta ölçekli bir ülke olarak kabul edilebilir. Ancak ülke nüfusunun 3 milyonu yani 10´da 1´i şu anda komşu ülkelere göç etmiş ve yaşam savaşı veriyor. Venezuela´yı bugün dünya gündemine taşıyan olaylar dünyanın en zengin petrol rezervine sahip ülke olmasına karşın ?yüzde 1 milyonu´ aşan enflasyona sahip. 2012 yılına kadar dünyanın en fazla petrol rezervine sahip olan ülkesi Suudi Arabistan iken, 2012 yılı içerisinde Venezuela´da keşfedilen yeni kaynaklar ile 2013´ten itibaren dünya´nın lider petrol zengini ülkesi Venezuela olmuştur. 2018 yılı verilerine göre Venezuela 302 milyon varillik dünyanın en zengin petrol rezervine sahip ve dünyadaki rezervlerin yüzde 17,5´u bu ülkede. İkinci sıradaki Suudi Arabistan´ın petrol rezervi ise 26 milyon varil ve dünya üretiminin yüzde 15.4´ün karşılıyor.

Venezuela ekonomisi neredeyse tamamen petrol üretimi ve ihracatına dayanıyor. Dışişleri Bakanlığı´nın 2017 verilerine göre, ülke GSYH´sinin %30´u, ihracat gelirlerinin %95´i ve kamu gelirlerinin %56´sı petrol sektöründen geliyor. Venezuela´nın 2016 yılı için petrol üretimi 2,4 milyon varil/gün. Ancak ülkedeki ekonomik yetersizlikler nedeniyle bu rakam 2017 yılı sonunda 1,8 milyon varil/güne düşmüş durumda. Doğalgaz rezervi 5,7 trilyon metreküp ve doğalgaz üretimi 34,3 milyar metreküp.

Venezuela´da ekonomik sıkıntılar şu anda ülkeyi çok zor durumda bıraktı. Bunun birkaç nedeni var. Ekonomideki sıkıntılar ülkenin milli petrol şirketinde yaşanan sorunlarla başlıyor. Hugo Chavez, iktidara geldiğinde ülkenin milli petrol şirketi PDSVA´daki teknokratlarla sıkıntılar yaşıyor. The Inquiry´de yer alan bilgilere göre, PDVSA yöneticileri şirketin petrol üretimini artıracak teknolojilere yatırım yapmasını isterken Chavez petrol gelirinin sosyal programlara aktarılması fikrini savunuyordu. Bu gelişmeler sonucu 2002 yılında ülkede başarısız bir darbe girişimi oldu. Bu darbeyi atlatan Chavez, PDSVA üst yönetiminin yarısını kovdu ve yerlerine daha tecrübesiz isimleri aldı. Burada bir dengenin sağlanamaması üzerine teknolojiye gerekli yatırımın yapılmaması ve şirketten insan sermayesinin uzaklaştırılması düşen petrol fiyatları ile birlikte Venezuela´nın petrolden istediği geliri alamamasına neden oldu.

Gelir azalması dolayısıyla ülkede yolsuzluklar da artmaya başladı. Ülkedeki petrol gelirleri ordu ve ülkenin üst yönetimince paylaşılırken, sabit kur uygulaması ülkedeki ekonomiyi daha kötü hale getirdi. Bunun yanına bir de dolardaki fiyat düşüşleri eklenince ekonomi içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bugün ülkede asgari ücret 2,5 milyon bolivar. Yani 3 dolardan daha az. 

Ülkede petrol harici üretimden vazgeçilmiş olması ülkeyi neredeyse bütün sektörlerde dışa bağımlı hale getirdi. Ülkede daha önce kahve, kakao gibi alanlara yapılan yatırımların önü kesilip sadece petrole yatırım yapılması diğer sektörlerin ölmesine sebep oldu.

Ülkede ham petrol ihracatı 2017 ortasından beri her çeyrekte yüzde 10 geriliyor. 2011´de günde 3 milyon varil ham petrol üreten ülkenin 2018 sonu itibarı ile günde 1 milyon varil üretime kadar düşeceği tahmin ediliyor.

Ülkedeki gelişmeler nedeniyle temel tüketim ve sağlık maddelerinin temininde son dönemde büyük sıkıntılar yaşanıyor. IMF´e göre aşırı enflasyon geçen yıl yüzde 1,3 milyona ulaştı ve bu yıl yüzde 10 milyona ulaşabilir. 2003 yılından bu yana kapalı kambiyo rejimi uygulanan Venezuela ekonomisinin, 2016 yılında %16,5, 2017 yılında %12 oranında küçüldüğü tahmin ediliyor. Aralık 2017 itibariyle Venezuela´nın toplam dış borcu 185 milyar dolar civarında idi. Bunun 113 milyar doları devlet borçları. Devlet borçlarının 36,1 milyar dolarını tahviller, 28,1 milyar dolarını Çin Halk Cumhuriyeti´ne ve 9,1 milyar dolarını Rusya Federasyonu´na olan borçlar oluşturuyor. Diğer taraftan, Venezuela ulusal petrol şirketi PDVSA´yla bağlantılı borçlar ise 71,5 milyar dolar civarında. PDVSA, 1990 yılından bu yana ABD´de rafineri ve dağıtım sektöründe faaliyet gösteren Houston´da yerleşik Citgo´nun da sahibi. Citgo, Venezuela ekonomisindeki sorunlar nedeniyle içerisine düştüğü nakit sıkıntısını, hisselerinin %49,9´unu 1,5 milyar dolar borç karşılığı Rus şirketi Rosneft´e (RF) ipotek ederek çözme yoluna gitti.

Bugün gelinen noktada, bozuk ekonomik durumun nedenlerinden biri göründüğü kadarıyla günü kurtarmaya ve siyasal desteğini artırmaya çalışan bir yönetimin popülist girişimlerine dayanıyor.

ABD’nin ‘Arka Bahçesi’ Latin Amerika ile ilgili görsel sonucu

ABD´nin ?Arka Bahçesi´ Latin Amerika

Ülkede yaşanan kaosun Venezuela´daki Chavez ve Maduro iktidarlarınca oluşturulan kısmı böyle özetlenebilir. Olayların bir de ABD emperyalizmi bölümü olduğu şüphe götürmez. ABD´nin, Chavez´in ölümünden sonra iyice yoğunlaşan, çeşitli müdahalelerinin yarattığı sıkıntılar nedeniyle Venezuela´daki durum ortaya çıkmış görünüyor.

ABD´nin, "arka bahçesi" olarak gördüğü Güney Amerika´da sık sık darbe organizasyonlarına giriştiği biliniyor. ?Covert Regime Change: America´s Secret Cold War? (Örtülü Rejim Değişikliği: Amerika´nın Gizli Soğuk Savaşı) adlı kitabın yazarı ve aynı bu yazıyı hazırlarken Foreign Policy´deki makalesinden yararlandığım gazeteci Lındsey A. O´rourke, Soğuk Savaş sırasında Latin Amerika´da 18 ayrı gizli rejim değişikliğinin arkasında ABD´nin olduğunun belgelendiğini ve bunlarında 10´unda ABD destekli güçlerin iktidara geldiğini söylüyor.  Demokratik olarak seçilmiş lider lideri Jacobo Árbenz´i deviren 1954 Guatemala darbesi, 1961´de Domuzlar Körfezi müdahalesi, 1964 Brezilya askeri darbesi, Augusto Pinochet´in askeri rejimine neden olan 1973 Şili darbesi ve Reagan yönetiminin Nikaragua´daki Sandinista karşıtı güçlere desteği.

Venezuela´da da 15 yıl önce bir darbe girişimi yaşanmıştı. 2002 yılında Venezuela´da Chavez´e karşı ABD destekli olduğu iddia edilen bir grup asker darbe girişiminde bulundu. Askerlerin darbe girişimi Ulusal Bolivarcı Silahlı Güçleri tarafından bastırıldı Son olarak Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, hakkında ´kamu bankalarındaki kaynakları usulsüz harcadığı´ iddiasıyla başlatılan soruşturmanın ardından Brezilya Senatosu tarafından görevinden azledilmesi de Rousseff tarafından bir darbe olarak nitelendirilmişti. Dolayısıyla ABD´nin ülkelerin iç işlerine karışmak ve darbeler yoluyla iktidarları değiştirmek politikası şekil değiştirerek de olsa hâlâ sürüyor.

Venezuela Petrol Fiyatları Üzerinden Darbe Vuruldu ile ilgili görsel sonucu

Venezuela Petrol Fiyatları Üzerinden Darbe Vuruldu 

Bugün ABD, Venezuela´yı olduğundan daha güçsüz bir hale getirmek için ekonomi kartını daha güçlü bir şekilde kullanmış gözüküyor. ABD Başkanı Donald Trump, 20108 Kasım´ında İran´la ilgili yaptığı bir açıklamada "Yaptırım konusunda çok sert olmak yerine, petrolün bazı ülkelere gitmesinde sorun görmedik. Petrol fiyatlarının yükselmesini istemiyorum. Çok hassas bir pazar. Zaman içerisinde belki daha sert bir pozisyon alacaklar. Fakat dünya genelinde petrol fiyatlarının yükselmesini istemiyorum.? diye konuşmuştu. Bu sözler elbette sadece İran´ı değil, aynı zamanda Venezuela, Rusya ve ABD karşıtı petrol üreticisi ülkeleri zayıflatmak amacıyla kullanıldı. ABD, tıpkı doları bir silah olarak kullandığı gibi petrol fiyatlarını da bir silah olarak kullanıyor ve hasım gördüğü ülkelerin ekonomilerini çökertmeye çalışıyor.

 

Maduro mu, Guaido mu? ile ilgili görsel sonucu

Maduro mu, Guaido mu?

Ülkeyi 2013´ten beri yöneten Nicolas Maduro, Mayıs ayında yapılan, muhalefetin boykot ettiği ve katılımın resmi açıklamaya göre yüzde 45, muhalefete göre yüzde 30 olduğu bir seçim sonucunda devlet başkanlığına altı yıllığına bir kez daha seçildi. Maduro daha önce hiçbir Venezuela devlet başkanının yüzde 68 oyla seçilemediğini, kendisinin bunu başardığını da savundu. ABD, Venezuela´da iktidar değişikliğine yönelik çabalarını Devlet Başkanı Nicolas Maduro tarafından kapatılan Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó´yu geçici Devlet Başkanı olarak tanıdığını açıklayarak artırdı. 

Washington, ayrıca ülkenin en önemli gelir kaynağı olan petrol şirketi PDVSA´ya yaptırım kararı aldı. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ?Nicolas Maduro yönetiminin Venezuela halkının varlıklarını yağmalamasına engel olmak amaçlı´ olduğunu öne sürdü; Venezuela´ya ait 7 milyar dolarlık mal varlığına el konulduğunu söyledi. Guaidó da bu şirket ve şirkete bağlı petrol rafinerisi olan ABD merkezli Citgo´nun yönetimine yeni bir isim atamaları talimatı verdiğini duyurdu. Guaidó ayrıca, Venezuela´nın ülke dışındaki mal varlıklarının kontrolünü ele geçirdiğini öne sürdü. Bolton ayrıca, Kolombiya´da 5 bin askerin Venezuela´ya müdahale için hazır bulunduğunu elindeki not kâğıdını göstererek ima etti. ABD, bununla da yetinmeyip Maduro´nun, Guaidó´ya karşı herhangi bir güç kullanması durumunda ülkeye askeri müdahalede bulunmakla tehdit etti. Buna karşılık Venezuela Yüksek Mahkemesi (TSJ) Başkanı Maikel Moreno, kendini ülkenin geçici başkanı ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó hakkındaki ihtiyati tedbirlerin onaylandığını açıkladı.

Venezuela’da İktidar Değişikliği Mümkün mü? ile ilgili görsel sonucu

Venezuela´da İktidar Değişikliği Mümkün mü?

Gelinen noktada ise ABD´nin Venezuela´da hedeflediği iktidar değişikliğine en azından kısa zamanda ulaşmasının zor olduğu görülüyor. Pek çok Venezüelalı Washington´un hedeflerinden şüpheleniyor ve yalnızca yüzde 36´sı ABD´yi olumlu görüyor. Trump yönetiminin Guaidó´nun tanınması muhtemelen iki ucu keskin bir kılıç olarak görülüyor. ABD müttefikleri nezdinde Guaidó´nun önemini arttırsa da, ABD´nin müdahalesine karşı olan Venezuelalılar arasındaki meşruiyetini zayıflatması da muhtemeldir.

Washington´un umutlarının önünde başka pratik engeller de var. Öncelikle, Guaidó´yu tanımak, kendi başına anlamlı bir değişiklik getirme ihtimali çok düşük. ABD´nin Guaidó´yu desteklemesi, Venezuela´nın mevcut güç dengesini değiştirmeyecek.

Aynı şey uluslararası alanda da geçerlidir. Maduro, Rusya ve Çin´in dış desteğini elinde tutuyor. Bu durum rejime yalnızca yabancı yatırımlarda milyarlarca yardım sağlamıyor, aynı zamanda Venezüella´ya karşı olan ABD Güvenlik Konseyi kararlarını da etkili bir şekilde engelleyebiliyor.

Guaidó başarılı olmak için üç grubun desteğine ihtiyacı olduğunu söyledi; halk, uluslararası toplum ve ordu. Silahlı kuvvetlerin bağlılığı tartışmasız en önemlisi ve Guaidó için de edinmesi en zor olanı. Maduro´nun hâlâ ordu tarafından himaye edilmesi onu müzakere ihtiyacından izole ediyor. Üst düzey Venezüellalı askeri yetkililer, hayatta kalmalarını Maduro hükümetine bağlı olarak görüyorlar. Maduro, ordu yönetimini kendine bağlayacak adımlar attı ve bir anlamda sadakatlerini satın aldı. Rejimin düşmesi halinde bu ordu yönetimini yolsuzluk suçlamaları, insan hakları ihlalleri ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi suçlarla itham etmeleri bekleniyor. Ordudaki düşük rütbeliler ve erlerin Guaidó´ya karşı daha sempatik olduğu bilinse de, etkili bir direniş örgütlemede ciddi engellerle karşı karşıya kalıyorlar. Örneğin, 20 Ocak´ta Maduro küçük bir askerin isyanını kolayca bastırdı.

ABD´nin Venezuela´daki iktidar değişikliği kumarı tutmayabilir. Bu durumda Maduro, Amerika´ya karşı bir propaganda zaferi kazanacak ve Guaidó´yu Amerika´nın ?politik kuklalarından biri? olduğunu söyleyecektir. ABD ise bu durumda bir askeri müdahale düşünebilir; ancak 2018 Kasım´ında yapılan bir ankette, Venezüellalıların yalnızca yüzde 35´inin ?Cumhurbaşkanı Maduro´yu görevinden çıkarmak için yabancı bir askeri müdahaleyi? destekleyeceği tespit etti. Dolayısıyla eğer ABD, Venezuela´da başarısız olursa, bu durum Maduro´yu devirmek isteyen Trump yönetimi için büyük bir itibar kaybı ve felaket anlamına gelir.

Son olarak Türkiye´nin Maduro´ya desteğine değinmekte fayda var. 15 Temmuz´da ABD´nin arkasında olduğu bir darbeyle devrilmek istendiği şüphe götürmeyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ?seçilmişlik´ vurgusu yaparak ABD´yi eleştirdi. Nasıl Maduro, 15 Temmuz sonrası Türkiye´ye gelerek ?düşmanım düşmanı dostumdur´ dediyse, Türkiye´de aynı yaklaşımla Maduro´ya destek veriyor. Bu destek ABD´nin dünya üzerinde her istediğini keyfi bir şekilde yapamaması adına anlamlı. Ancak Maduro yönetiminin de, bu kadar zenginliğe sahip bir ülkeyi daha iyi yönetmek gibi bir sorumluluğu olduğu unutulmamalı.