Yüz yıllık Rusya hikâyemizin son hali

Ergün Yıldırım; Rusya, bizim tarihi kaderimiz. Asırlardır yana yana yaşarız.

Yüz yıllık Rusya hikâyemizin son hali

 

Rusya, bizim tarihi kaderimiz. Asırlardır yana yana yaşarız. Savaşlarla ve düşmanlıklarla geçen ortak bir kader. Büyük bir coğrafya, büyük bir devlet, büyük bir kültür. Ancak gözü her zaman bizi yutmak peşinde olan bir büyüklük! Ruslar, Yeşilköy’e kadar geldiler, Ortodoks Hristiyanlık üzerinde egemenlik talebinde bulundular, Balkanlar’da bizi sürdüler, Bolşevik İhtilali’ni yaptıklarında yeni bir dünya kurdular. Batı devletleri topraklarımızı işgal ettikleri bir dönemde, yeni anti-emperyalist Rus ruhu emperyalist batılılara karşı bize yardıma koştu. Ama bir süre sonra gerçek amacı anlaşılınca onun adına çalışanlar tasfiye edildi. Hem de Mustafa Kemal tarafından… Daha sonra Anadolu’dan toprak talebinde bulundular. Türkiye de NATO’ya koşarak buna cevap verdi.

Rusya’nın Akdeniz Rüyası, coğrafyasının yıkıcı soğuğuna karşı kendisini ısıtacak bir bilinç her zaman. Bu rüya için her zaman topraklarımız üzerinde emelleri oldu. Komünizm, çok geçmeden Rusya’nın imparatorluk bilincinin yeni formuna döndü. Komünist Parti, imparatorluk hanedanıydı, komünist partinin başındaki şahsiyetler de çardı. Rus imparatorluğunun emperyal bilinci, komünizmin evrensellik ideolojisiyle devam etti. Avrupa’nın yarısına yayıldı bu emperyalizm. Anadolu’ya da yayılmak için içerde komünizmi destekledi. Türkiye, kendisini yutacak bu şer güce karşı NATO’ya koştu. Komünizm soğuk savaş döneminde Türkiye’nin en büyük korkusu oldu. Aslında korku, Akdeniz rüyasıyla yanıp tutuşan bir bilincin ayakları altında çiğnenmekti. Bunu engellemek için NATO’dan daha fazla ABD ile de derin ve mahrem ittifaklar kurduk.

Rusya, artık Akdeniz rüyasına ulaştı. Akdeniz’e inmeyi Suriye üzerinden başardı. Bazı çevreler “Kürt koridoru” korkusu sunarak buna destek verdiler adeta. Rusya, tarihi rüyasına ulaştı. Artık bizim etrafımızda gün geçtikçe daha fazla dolanan bir siyaset. Suriye’de, Akdeniz’de, Libya’da ve hatta İsrail’de Rusya ile karşılaşıyoruz. Astana ve Soçi mutabakatlarında Suriye’de barış için beraber olduğumuz, S-400 füzelerini aldığımız, ABD ve Batı ittifakının bizi yalnız bıraktığı durumda dönüp baktığımız ve alternatif ittifak olarak görme duygularını yaşadığımız Rusya…

Bu süreçte kimi siyasi ve medya çevrelerinin geniş desteğiyle bir Rusya kamuoyu oluştu. Türkiye’de üretilen Rus kamuoyu, Batı ittifakının PKK ve FETÖye verdiği destek karşısında bir kurtuluş olarak gösterildi. Hala da devam ediyor bu. Özellikle ulusalcılar, bunun manivelası oldular. İslami çevreden ve hükümet çevresinden bile Rus hayranı insanlara rastlanıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin bile Rus stratejist Alexandre Dugin’in bize haber verdiği propagandası yapıldı ve bununla da Rusya’nın bize sahip çıktığı algısı üretildi.

Rusya, şimdi İdlip’te rejim güçlerinin önünü açıyor. Havada teröristleri vuruyorum diye sivil halka bombalar yağdırıyor. Akdeniz’den füzeler atıyor şehir merkezine. Akdeniz rüyasının keyfini çıkarıyor! Hem de yıkarak, katl ederek ve güç gösterisinde bulunarak... Libya’da da Hafter isyancısını destekliyor. Müslüman topraklarda gerektiğinde rejimlerle, gerektiğinde isyancılarla beraber çalışıyor. Kendi enerjisiyle yetinmeyerek Müslüman topraklardaki enerjiyi de gasp etmenin peşinde. Ukrayna’da Müslüman Kırım Tatarların topraklarını ilhak ediyor. Rusya, devlet büyüklüğü ile yıkıyor, işgal ediyor, yağmalıyor. Ortadoğu’ya gelen yeni Rus düzenidir bu.

Türkiye, Rusya kadar büyük bir coğrafyaya sahip değil, Rusya kadar büyük bir teknolojisi de yok. Ama Türkiye ahlakıyla, tarihi mesuliyetiyle, mazlumlara sahip çıkmasıyla büyük. Bu büyüklüğü, mazlum milletlerin uyanışına, adalete kavuşmasına ve insanca huzur içinde yaşamasına öncülük edecek. Ortadoğu’daki Türkiye, Balkanlar’daki Türkiye, Orta Asya’daki Türkiye budur. Buna inanmayanlar “orada ne işimiz var?” demeye devam edecekler. Bunu diyenlerin bir emperyal millet bilinci yok. Bir millet bilinci bile yok. Onlara göre bu milletin tarihi 1923’te başlar, bu milletin toprakları Anadolu, bu milletin rüyası da bir Hollanda olmak. Bu “çadır bilinci”, Osman Gazi rüyasında kalkıp hareket etmek istediğinde de ortaya çıkmıştı. İstanbul fethinde de Fatih’e demişlerdi. Her zaman diyen de olacak.

Rusya ile artık yüz yılık bir hikayenin son bölümüne geldik. Akdeniz rüyasını bizim üzerinden inmesine izin vermemeyi başardık. Topraklarımızın ayakları altında çiğnenmesine engel olduk. Rusya’yı durdurduk. Ancak şimdi çevremizi kuşatan bir siyasete dönüşmüş durumda. Biz de açılmak istiyoruz. Rusya, artık açılım dönemimizde bizi kuşatarak engelleyen siyasal bir güçtür.