Yeni Bir Dünyada Yeni Bir Vaaz Dili

Dr. Abdulkadir Turan yazdı:

Yeni Bir Dünyada Yeni Bir Vaaz Dili

İslam dünyasının başta gelen sorunları arasında sayılan cehalet, bütün dönemler için ilmin yokluğu sorunu değildir. Aksine Abbâsî günlerinden itibaren ilmin çoğalıp derinleşerek halktan uzaklaşması sorunudur.

İslam’da ilim, pratiğe, tatbikata yansıdığı kadar kıymetlidir. Uygulamada karşılığı olmayan ilim, bizde hep sorunlu bulunmuştur. İlim ve uygulama arasındaki ilişkide ise en önemli hususlar; ilmin Müslümanı şuurlandırması, İslam’ı yaşayacak bilgilerle donatması, gayrimüslimlerin önünde İslam’la ilgili somut ve soyut engelleri kaldırmaya hizmet etmesidir.

Mü’min, ilimden istifade edebiliyorsa ve gayrimüslim ilim sayesinde İslam’a ulaşabiliyorsa ilim, işlevini yerine getirmiştir; aksi hâlde yerine getirmemiştir. O durumda ilim, ya bir çıkar karşılığı gerçekleştirilen bir etkinliktir, bir geçim kaynağıdır, bir maaş edinme yoludur ya da zihinsel bir tatmin, zihinle ilişkili bir zevktir.

İlim, bir geçim aracına dönüştüğünde bürokratikleşir, zamanla halktan tamamen uzaklaşır. Salt zihinsel bir zevke dönüştüğünde de ilim, zamanla o zevkten anlayan zümrenin bir küçük daire faaliyeti hâline gelir.

İslam dünyası Abbâsî günlerinden itibaren her iki sorunu da yaşamıştır. Bağdat gibi şehirlerde bütün dünyanın gıpta ettiği ilmî kurumlar oluşmuş, büyük ilmî faaliyetler gerçekleşmiş. On binlerce kişinin katıldığı kitap çoğaltma faaliyeti gibi insanlık tarihinde benzersiz büyük görünümlere şahitlik edilmiştir.

Lâkin Bağdat’ın yanı başında hatta Bağdat’ın semtlerinde halkın çok geniş bir kesimi bu ilim deryalarından hiç nasiplenmemiştir. Çünkü halkla ilim deryası arasında gerekli kanallar inşa edilmemiştir. Halkla ilmin arasına, anlaşılır olmama, uygulamada karşılığı olmama gibi setler bulunmuş; bu manevi setler, maddi setlerden daha katı bir şekilde halkla alimler arasına girmiş; İslam’ın toplumsal yapısının özüne aykırı olduğu hâlde avam ve havas gibi keskin bir sınıflaşmaya yol açmıştır.

Halk, bilgi ve bilinç düzeyi ne olursa olsun, kendisini nizam içinde tarif etmesini, işlerinin görülmesini ve kendisi için meşruiyete giden kapıların açılmasını sağlayacak bir bilgilenme yoluna gider. Bunu normal yollarla sağlayamadığında muhalif bilgi kaynaklarına ilgi duyar.

Abbâsî günlerinden modern Batı günlerine kadar İslam dünyasında ilim ile halk arasındaki engellerden, çeşitli bidat yapıları istifade etmiştir. Alimin ulaşmadığı Bedevî, Türkmen ve Ekrâd’a elinde defiyle bir inanışa veya şahsi çıkarına hizmet eden tipler ulaşmış.

Halk alimi anlamayınca elinde defiyle kimi zaman “ilahi” okuyan, kimi zaman “menkıbe” anlatan ama çoğu zaman hak ile batılı karıştıran o çoğu gezgin ve “kimliksiz” kişileri dinlemiş, zamanla onlardan edindikleri ile kendisi için özerk bir inanç atmosferi oluşturmuştur. Neticede İslam dünyasında şehirlerle kırsal alanlar arasında bugünden bakıldığında çok dehşet verici inanış duvarları örülmüş ve bu inanış duvarları, İslam’ı savunmasız bırakacak boyutlara ulaşmıştır. Zira şehirli, uç temeddün yüzünden askeri yanını yitirmiş, kırsaldaki Bedevî ise inanış olarak farklılaştığından İslam’ın savunulmasına mücahit olarak katılmak istememiştir.

Kürt medreseleri, İslam dünyasında bu açıdan müstesna bir yere sahiptir. Hemen hemen her noktaya ulaşarak şehirle kırsal alan arasında inançsal bir farklılaşmayı tamamen engellemişlerdir. Zira medresede icazetini alan, herhangi bir kırsal alan mevkiine giderek halk için hocalık yapmış, halkla sahih İslam kaynakları arasında köprü oluşturmuştur.

Ne var ki medrese alimlerimiz de ilimde derinleştikçe vaizlik yönlerini yitirirlerdi. Bunun için alim, bulunduğu sahada halkı kısmen ayakta tutsa da zamanla ya dervişlerin kaynakları ile vaaz etmek ya da vaazdan tamamen el etek çekmek durumunda kalırdı. Mevlânâ Halid-i Bağdadî’nin getirdiği bütünleşme hareketi bile bu sorunu tam olarak izale edememiştir.

Asıl sorun ise Batılılaşmada ortaya çıkmıştır. Zira Batılılaşma, yeni ve örgütlü bilgi kaynakları getirmiştir. İlim çevrelerimiz, bu yeni bilgi kaynaklarından habersizdiler. Öte yandan evveliyatında propaganda, nihayetinde “halkla iletişim/kamu diplomasisi” gibi faaliyetler bağlamında bilgiyi yayan Batıcı çevreler karşısında, bireysel veya dar çevre içinde kalan İslâmî ilim hizmetleri, güç dengesizliği yüzünden pek çok noktada aciz kalmıştır.

Günümüzün vaaz ve irşad hizmetleri, bu arka planı bütün İslam alemi bağlamında dikkate almak durumundadır.

>>>>>>>>> DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ