Tarih: 21.01.2021 01:08

Yedi İklim Dergisi 2021 Yılının "İlk" Sayısı Çıktı!

Facebook Twitter Linked-in

Yedi İklim Dergisi, yılın bu ilk sayısında, okurlarının karşısına, diğer aylara nazaran, dosya dışı bir şekilde çıkmış bulunmaktadır.

Derginin bu sayısında; birçok değerli şair, yazar ve akademisyenin, şiir, hikaye, deneme ve araştırma yazıları ile birlikte, bir, iki yabancı şairinde Türkçeye çevrilen şiirlerine yer verilmiş.

Her sayıda olduğu üzere, bu sayıda da "Yedi İklim" imzalı "Bilgi ve Tefekkür" başlıklı bir yazı ile dergi okuyucusuna merhaba diyor. O yazıdan, konuya dair şu ifadeleri aktaralım; "Uzmanlıklarının alanlarının çoğalmasına ve derinleşmesi, paradoksal biçimde insana, topluma ve tabiata olan bütünsel bakışı eksiltmekte. Düşüncenin temeli elbette bilgidir. Ancak sadece bilgi, özellikle de dar bir alanda üretilen bilgi insanı uzman yapsa da düşünce insanı yapmaya yetmeyecektir... tefekkür sürecinin, sanat eserinin ortaya çıkışında olduğu gibi kişisel bir özgürlük gerektirmektedir. Sanatçı bakışı, bir referans sistemiyle değil çağrışımlarla gelişir... Düşünce insanının çabası da öyle." (s.01)

Mehmet Özger, şair Behçet Necatigil'in şiire, onun vücuda getiriliği üzerinden  oluşan yaklaşımına dair "Sanatçının Ruh Sayısı ya da Şiir de Kurmaca" başlıklı yazısında; ""Necatigil kendi şiirini de tek ruhlu olarak görür. "Ben mum alevinde pervane gibi hep aynı odakta yazdım şiirlerimi. Ev ve her günkü yaşamalar." (s.05) ifadelerinin aktararak, bir açıdan Necatigil'in, şirinde kurmayaca yer vermediğini iddia ettiğini belirtmeye çalışıyor. Özger, bu ifadelerden hareketle, şiirin kurmacadan arî olmadığına işaretler; "Hangi çeşit ya da hangi zamanda yapılırsa yapılsın şiir her şekilde kurmaca olacaktır. Ve haliyle şiirin sahihliği kurmaca oluşu ya da olmayışı üzerinden değil, kurmacayı ne kadar başarıyla okura iletebildiği ile ilgili olacaktır." der. (s.05)

Özger haklı. Zira hayatın kendisi bir kurmaca değil mi?

Bu sayıda, ilginç ve yazarı açısından, bir ara hakkında görüş belirtip kendi ifadesiyle "haksız" bulup eleştirdiği tarihi bir şahsiyetten özür dilenen yazı İsmail Demirel'e ait. Demirel'in, yanı zamanda Çıra Yayınları tarafından yayımlanmış bulunan "Mühürlü Vakitler"(2019) adlı bir kitabı çıkmış. Demirel, hem bu eserde ve hem de Milli Gazete'de(22 Mart 2016) Yahya Kemal ile Babanzade'yi söz konusu ederek "Naim Efendiyi haksız, Yahya Kemal'i haklı bulmuş..."

Konu, II.Meşrutiyet'in klasik paradigmalarından sayılan, o dönemde olduğu üzere bu dönemde de farklı formlara mensup Müslümanların(Ör. Muhafazakâr ya da İslamcı) birbirlerini eleştiri sadedinde savunmak ya da eleştirmek için, birbirleriyle yaptıkları tartışmalarda Demirel'in Yahya Kemal'i Babanzade'ye karşı desteklemesi, koruması ve savunması sonrasında, yapmış olduğu hatayı görüp Naim Efendiden özür dilemesini konu edindiği "Babanzade Ahmet Naim Efendi'den Özür" başlıklı yazıda,  İslamcılık üzerine bir iki kelam ettikten sonra,yukarıda da belirttiğimiz üzere yazar, dile getirdiği ifadesinin sonlarında "...ve şairlerin gelmekte olanı daha yakından hissettiklerini yazmıştım. İslam ve gelenek ilişkisini değerlendirmeye çabaladığım birkaç yazıdan biriydi o.  Yahya Kemal'in yazdıkları üzerine inşa edilmişti tamamen." (s. 39) diyerek, hatasının farkına varmış ve Babanzade'den de özür dileme erdemini göstermeye çalışmış...

Biz de konu ile ilgili olarak, birçok mevzuyu içerdiği gibi, mezkûr zatların, konuya dair görüşlerini de içeren bir eserden bahsedelim, ki o eser iki ciltlik  ve İsmail Kara'ya ait "Cumhuriyet Döneminde Bir Mesele olarak İslam" adlı eserde, konu tafsilatlı olarak geçiyor.

Şayet bizim, konu ile ilgili fikrimiz sorulursa, biz Babanzade'den yana, Yahya Kemal'in de karşısında olduğumuzu belirtmek isteriz. Ama hiç kimseye de zerre miktar haksızlık yapmadan, ya da tam tersi putlaştırmadan vs...

Bu sayıda, yukarıda, bir iki cümle ile de olsa bir şeyler söylemeye çalıştığımız, çabaladığımız yazılar dışında;  İsmail Kıllıoğlu'un " Düny'oyun"; Ali Haydar Haksal'ın "Ölü Dakikalar"; Osman Koca'nın "Nefes"; Ethem Erdoğan'ın "Efsane Muavin Bay M. (1)"; yine Ali Haydar Haksal'ın, geçen sayıdan devam ettirdiği "Tolstoy'un Eşi Sofiya İle Çatışması ve Son Dönemleri II"; başlıklı önemli yazılar gibi, birkaç yazı daha bulunmaktadır.

Bunlarla birlikte, bu sayıda, edebiyatın vazgeçilmezi ve d olmasa olmazı hükmünde bulunan birkaç şiir örneğine de ver verilmiş...

Şiir olarak, Cahit Zarifoğlu, Nurettin Durman,  Mehmet Özger, Sulhi Ceylan, Aykağan Yüce, Cengizhan Konuş, Mehmet Yılmaz, Hikmet Dündar gibi birkaç şairin şiirlerine yer verildiği gibi, İranlı şair Seyit Ali Salihi, Norveçi şair Rolf Jacobsen ve Fransız şair ve film yönetmeni Jean Cocteau'nun çeviri şiirlerine yer verilmiş...

Nurettin Durman;"Merhaba" diyor;

"Sesimi aldım lazım olur diye kendime

Bir ey eyleyemedim pencereden dışarı

***

Haydi zikrin ahengine imge konduralım

Uçursun gökyüzüne esenlikler" (s. 14)

Konu şiirden açılmışken, biz de yazımızı, Cahit Zarifoğlu'nun,b u sayıda yer alan şu kısacık şiirini de es geçmeyelim;

"Üç sene önceki karım

Şimdi nişanlım

Öyle ki

Yarın

Bekârım." (s. 58)

Bu sayıda, belirtmeye çalıştığımız yazı, deneme, hikaye, araştırma ve şiir ile birlikte, bir de birkaç kitap tanıtım yazısının kendine yer bulduğunu belirtelim. Bunlardan en ilginci galiba ve  derginin " Yeni Okumalar / Değiniler" kısmında TDV Yayınları'ndan çıkan ve Mehmet Nezir Gül imzalı "Nasreddin Hoca Peygamber Efendimizi Anlatıyor" başlığıyla kendine yer bulan  adlı eser olsa gerek...

Bir de bu derginin en vaz geçilmezlerinden olan Mustafa Celil Efe imzalı "Hüsn-iHat" ve usta çizer Hasan Aycın'ın "Çizgi" çalışması da kendine uygun mümtaz bir yer bulmuş,ki bulmaması da mümkün değil.

Hayırlı okumalar...




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —