Partiler bir bir adaylarını açıklıyorlar. Hemen hemen her şehrin adayları açıklandı. İstanbul´un önemine binaen, hala daha adayları ortaya çıkmış değil, en azından şimdilik.
Kulis haberlerine göre, CHP İstanbul´da adayını netleştirmiş gibi. Bu ismin de Ekrem İmamoğlu olduğu konuşuluyor.
Daha yerel siyasetten olması, başarı hikayesi ve sağ seçmene de hitap edebileceğinden dolayı adı öne çıkmış. Hayırlısı olsun.
Ak Parti´de sessizlik devam ediyor. Binali Yıldırım´ın adaylığı o kadar dillendirildi ki, sanki Ak Parti´nin İstanbul adayı açıklanmış havasına girildi.
MHP zaten çok akıllıca davranarak, ön plana çıkmıyormuş gibi yapsa da, istediğini çok güzel elde ediyor.
??.
Bu yazıyı isterseniz yazarının sesinden dinleyebilirsiniz de:
Ses oynatıcı??.
Evet, ittifaklardan bahsediyorum.
Ak Parti ve MHP ittifakı, Cumhur ittifakı adı verilen taraf.
CHP ve İyi partinin ittifakı da diğer tarafta.
Saadet partisine ne oldu der gibiyiz hepimiz. Saadet partisi ittifaklara katılmayacağını duyurdu. Yalnız yola devam edecek Saadet.
Hani mahalleler varken, çocuklar oyun için takım seçerler ve bir çocuk dışarıda kalır ve gariban gariban kendi kendi takılır ya, biraz ona benzedi.
Özellikle böyle diyorum. Çünkü Saadet partisinin en iyisini yaptığını düşünüyorum. Karakterini ortaya koydu, çizgisini belli etti, kazanma hırsıyla meydan muharebesine dönen seçim maratonunda ?ben tekim ama buradayım´ demiş oldu.
İttifaklar konuşulurken hep olumlu tarafından bakılarak görüşmeler yapıldı ama bakalım öyle olacak mı.
Ak Parti´nin adaylarını çektiği illerde seçmen MHP´nin adayına oy verecek mi?
Ya da tam tersi, MHP´nin aday göstermediği illerde, seçmen Ak Parti´nin adayını destekleyecek mi?
Avrupa´da malum Noel zamanı. Hayat sanki biraz daha yavaşladı ve Noel havasına girildi. Hani Ramazan´da bayram telaşı olur ya, hayat yavaşlar ve insanlar bayram moduna girerler, işte aynı tarz bir hayattan kopma var.
Ülkemizde seçim tartışmaları, al-ver hesapları, ortamı germe ve kızıştırma artarak devam edecek, sezgilerim biraz öyle. Birileri ortamı geren laflar edecek, birileri o lafları hemen alıp daha da gerecek.
17 Aralık ile ilgili haberler ve yazılanlar ortamın ısınacağının habercisiydi benim için.
Hiçbir tarafı öbüründen daha masum, ya da daha suçlu görme derdinde değilim. Taraf olup birşeyler yazanlara da aldırış etmiyorum. Dünkü yazımda ifade ettiğim gibi, insanların doyurulması gereken duygusal ihtiyaçları var ve bundan dolayı sürekli tarafgirlikle yazıyorlar.
Beni ilgilendiren aslında başka bir konu.
Ailenizden birilerini kaybedince travma oluşuyor ve uyuma zorluğu yaşamaya başlıyorsunuz. Kolay olmuyor ve zihniniz sürekli meşgul oluyor.
Uyuma zorluğunu yaşarken bir anda irkildim. Kendime geldim adeta.
Rahat yataklarımızda uyuma problemi yaşıyoruz.
Aklıma fetö olayından mağdur olup cezaevlerinde kalanlar geldi. Hani Tayyip Erdoğan´ın dediği gibi: ?Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet´.
Tavanı zaten yurtdışına gitti, ortası kısmen gitti kısmen yükümlü, peki ya tabanı?
İşte içinde ibadet olan o tabanına mensup yüzbinlerce insan ?mağdur´ oldu. Bu insanlar cezaevindeler. Ailelerinden, çocuklarından, anne-babalarından uzak. Hangi şartlarda hayatlarını geçiriyorlar bilmiyoruz. Kaç kişi, kaç kişilik koğuşlarda uyuyor, bilmiyoruz.
En acı olanı da ne biliyor musunuz?
Bunlar ifade edilmiyor, konuşulmuyor. Konuşma ortamı bile oluşmuyor.
O insanların çocukları, dışarıda ne zaman çıkacaklarını bilmedikleri annelerini ya da babalarını bekliyorlar.
Ortada bir haksızlık var bile diyen yok, denemiyor çünkü.
Yalnız kalan, ittifaklara girmeyen Saadet Partisi´ni bu haksızlığı daha fazla konuşmaya, mağdurların haklarını dillendirmeye davet ediyorum.
Saadet partisi, mazlumların sesi olduğunu, olacağını hep ifade etmiştir.
Bugün cezaevlerinde mağdur oldukları için zaman bekleyen yüzbinlerce insan var. Onların durumlarını gündem yapmak Saadet partisine düşmekte.
Rahat konuşabilmek ve yazabilmek çok güzel.
Saadet Partisi de bu konuda çok rahat konuşabilecek bir parti. Karakterini, çizgisini ve tavrını ortaya koyan bir partiden benim beklediğim de bu.


