Veysi Dündar; AKP’ye Zarın Hep Dü-Şeş Olmadığını Söyleyecek Basın Lazım

AKP için ekonomideki ufacık bir kıpırdanma derhal siyasi istismar malzemesi ediliyor. Bir ara ‘ekonomi aleyhine söz söylemek, suç olacak’ dendi. Sanırım onu bile beklemeden ekonomi lehine söz söylememek derdest için kifayetli hale gelecek.

Veysi Dündar; AKP’ye Zarın Hep Dü-Şeş Olmadığını Söyleyecek Basın Lazım

AKP için ekonomideki ufacık bir kıpırdanma derhal siyasi istismar malzemesi ediliyor. Bir ara ‘ekonomi aleyhine söz söylemek, suç olacak’ dendi. Sanırım onu bile beklemeden ekonomi lehine söz söylememek derdest için kifayetli hale gelecek.
Abarttığımı düşünebilirsiniz. Ancak iktidarın ve onun görevli ve gönüllü sözcülerinin yazıp çizdiklerine bakınca, ne kast edildiği daha da net biçimde anlaşılmaktadır.

Kanal İstanbul’un da gündeme gelmesi, bu kapsama dahil edilebilir. Kanal İstanbul sadece Çatalca’yı karpuz gibi yarmak manasına gelseydi, İlber Hoca’nın sosyal medyada gördüğümüz “iktiza eder” temalı söylevine de ciddiyet atfederdik.
Ancak kanalın etrafının nasıl bir inşaat ekonomisine tevdi edildiği bilinirken; maksat kanal kazmak değil, maksat etrafı kat karşılığı satmak.

İlber Hoca ‘şilep’ diyerek deniz ticareti konusundaki bilgi birikimini, bizle paylaşmakta beis görmüyor. Keşke aynı cömertliği; imar planlarını darmaduman eden uygulamalar için de göstermiş olsaydı.

Ali Babacan’ın Fatih Altaylı’ya verdiği mülakatı vasatın bir tık üstünde diye burun kıvıran ve Altaylı’nın deyimiyle “gazeteci denilen yaratık” için “kafa karışıklığı yaşayan, alıştığının dışındakini yok sayan” ifadeleri yeterli aslında.

Ekonomideki ufak kıpırdanmaların iktidara özgüven pompalamasına dair bir diğer örneği, Emmanuel Macron’un 22 gün önce söylediklerini öne çıkaran Erdoğan tavrında da bulabiliriz.
Erdoğan’ın açtığı ortaya, kafaya çıkmak için Dışişleri Bakanının pek de diplomasiyle alışverişi olmayan söylemlerinden biriyle kendini göstermesi, ne kadar doğalsa iktidar gazetecilerini de aynı heyecanı paylaşır bulmak o kadar beklenen bir durum. 

Tekrar Babacan’a dönecek olursak; ekonomide neyin yanlış olduğunu bilmenin özgüveni ile, sukunet içinde derdini anlattığı mülakatta, ekonominin palyatif önlemlerle neden düzelemeyeceğini ifade etti.
Babacan’ın ekonomi bahsindeki mütevazılığını vasatlık olarak algılayanlar içinse, iktidara arka çıkmak için hiçbir fırsatın kaçırılmaması gerekiyor.
Bu ihtiyacın bir ayna hükmündeki basın üzerinden karşılanması ise iktidara yapılan en büyük kötülük.

Basının yandaş ve türevi olan kesiminin tuttuğu mercekle büyüyen iktidar icraatları, bir dev aynası yansımasına uğruyor. Bir bin oluyor. İktidar ise biri bin yapan basına inanarak, hemen kredi limitini son kuruşuna kadar kullanmaya girişiyor.

Muhalifler için göz korkutucu belirsizlikler, 70 küsur yaşına gelmiş gazetecinin pasaportunu çizmek, Fransa Başbakanına (durduk yere günler sonra) sarmak, Yunanlılarla yapılan ortak açılışta Yunanlıları taciz etmek… Liste uzar gider.

AKP’nin bildiği oyunda her zaman tavlada iki çift zar var ve bunlardan AKP’ye ait olanın 6 tarafında da 6 yazıyor. Satranç tahtasında 8 piyon 2 at kale ve fil yerine 4 piyon 3 kale 3 at ve gerekirse 3 vezir yer alıyor. Kural kitabı hep farklı yazılıyor.
Hatta oyuna başlarkenki kurallar, oyun devam ederken birkaç kez değişiyor.

Ekonominin kıt kaynakların idaresi olması, belki tam da bu noktada devreye giriyor. AKP için ekonomideki sınırlı kaynaklar ve bunlardaki görece pozitif gelişmeler, anında siyasete tahvil potansiyeli buluyor.
Bu konu adeta bir kırmızı çizgi…
İnşaat ekonomisindeki döngü, kredilerin ucuzlaması bize son 2 yılı kavuran gelişmeleri unutma daveti gönderiyor.
Oysa ki, ülke ağır kriz etkilerinden henüz tümüyle kurtulmadı. Üstelik tamamen iyileşme sağlansa dahi krizin yol açtığı etkilerin ne kadar ağır sonuçları olduğu da göz ardı edilmemeli.

Düşünsenize sırtına 100 kilo yükleyip sahaya yolladığınız adam, o yükle 2 sene gezdikten sonra yükü 10 kiloya düşse de, o 2 senenin negatif etkilerinden nasıl arınacak?
Sırtındaki onca yük belde fıtığa, omurda eğriliğe, kemiklerde erimeye yol açmadı mı?
Sırtından yükü almak yeterli mi?
Tedavi ve rehabilitasyona ihtiyaç yok mu?

AKP iktidarı bırakmamak için ekonominin iyi olmasına ve bunun sayesinde siyaseti hep dizayn edebileceğine inananların partisi olduğunu gözümüze sokmaya devam ediyor.
Aynı suda ikinci kez yüzülebileceğini sanıyor. Ama böyle bir dünya yok. Yazık ki AKP’ye bunu anlatacak bir basın da yok. Bu da onlar için en büyük kayıp zaten.