‘Vasat ümmet’in limiti adalet ilkesi

Mustafa Çağrıcı Yazdı;

‘Vasat ümmet’in limiti adalet ilkesi

RAMAZAN YAZILARI

Ahlaka uygun gibi görünen bir eylem adaleti ihlal edici mahiyette olabilir. Günümüzde bunun saldırgan bir ülkeye silah yardımı gibi örnekleri yaşanmaktadır. Birleşmiş Milletler’ih bu tür adaletsizlikleri önlemede yetersiz kalması bu yapıların henüz hukuki ve ahlakî yetkinlik kazanmadığını gösterir. Kur’an, ‘vasat ümmet’ deyimiyle Müslüman toplumun, ahlâkî toplum olmak için adalet ilkesine uyan bir toplum olması gerektiğine; bu limitin altına düşmenin Müslüman toplum olma niteliğinden de uzaklaşma anlamına geldiğine işaret eder.

Sözlükte ‘orta’ anlamına gelen vasat, Aristo’nun ahlâk felsefesinin temelini oluşturur. Aristo’ya ve onun görüşünden etkilenen Müslüman düşünürlere göre her türlü erdemli davranış, ifrat ve tefrit denen iki aşırı uçtan uzak bulunan ve doğru ortaya (vasat, itidal) en uygun olan davranıştır.

İslam toplumunun ayırıcı özelliklerinden birini belirlediği anlaşılan bir ayette vasat kavramı şöyle geçer: “İşte böylece, siz insanlara şahit olasınız, peygamber de size şahit olsun diye sizi vasat bir ümmet yaptık” (90/Bakara 2/143).

Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i, Buhârî’nin el-Câmi‘u’s-sahîh’i gibi muteber kaynaklarda da geçen bir hadiste bu ayetin metnindeki ‘ümmeten vasatan’ (vasat/orta ümmet) ifadesinin ‘adaletli toplum anlamına geldiği belirtilmiştir. İkinci Müslüman neslin (Tâbiîn) önemli âlimi Mukâtil b. Süleyman’ın da aralarında bulunduğu bütün Kur’an yorumcuları, bu hadisle de destekleyerek, mealini sunduğum ayetteki vasat kelimesini ‘adalet’ diye açıklamışlardır.

***

Fahreddin er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr (Büyük Tefsir) diye de adlandırılan Mefâtîhu’l-gayb adlı eserinde şöyle der: “Öncelikle vasat ‘adalet’ demektir… Ahlakta orta çizgiyi izleyen biri, (fazlalık ve eksiklik şeklindeki) iki uçtan da uzak ve erdemli olur. İkinci olarak (ayette) adalet ‘vasat’ diye nitelenmiştir; çünkü âdil kişi belirtilen anlamda karşıt olan iki tarafa da sapmaz.”

Müfessir Zeccâc (ö. 311/924), aynı ayetteki vasat kelimesinin anlamıyla ilgili iki görüş olduğunu belirtir. Bir açıklamaya göre vasat ‘adalet’, başka bir açıklamaya göre ‘iyi olan’ demektir. Ancak Zeccâc, ‘adalet’ ve ‘iyi’nin, lafız olarak farklı olsalar bile, anlamlarının bir olduğunu, çünkü adaletin ‘iyi’, iyinin de ‘adalet’ demek olduğunu ifade eder.

Buna göre –hem iyi hem de adalet ve aynı anlamdaki ‘orta’ (vasat) mutlak ahlâkîliği, daha yerinde bir ifadeyle ahlâkîliğin ölçütünü ifade eder. Öyleyse “Şu iş iyi ama ahlakî değil” yahut “Adil ama ahlaka uygun değil” denemez. Aynı şey bu önermelerin tersi için de geçerlidir; yani bir şey ahlaka uygun ise o şey âdildir ve iyidir.

Genellikle hukukun amacının adalete ulaşmak, ahlakın amacının iyiye ulaşmak olduğu kabul edilir. Fakat yukarıda sunulan bilgiye ve ayrıca özellikle “Allah adaleti ve ‘ihsan’ı emreder” (Nahl 16/90) mealindeki ayet üzerine yapılan yorumlara göre İslam düşüncesi açısından ‘adalet’ ve ‘iyi’, dolayısıyla hukuk ve ahlak birbirinden bağımsız alanlar değildir. Tersine, teorik olarak iyi ve dolayısıyla ahlak, hukuku da içine alan daha geniş bir dairedir. Birçok İslâmî kaynakta açıkça belirtilir ki, ahlak ve ‘iyi’ idesi, ‘adalet’ ve hukuk için ulaşılması gereken sınırın da ötesine geçen özveri yatkınlığı ve bu yatkınlığın dışa yansıması olan özverili işler ve davranışlar üretir.

***

Özetle hukuk ahlakın, adalet de iyinin alt sınırıdır ve bütün insanların bu alt sınıra uyması, dolayısıyla adaletli olması zorunlu olup yaptırımlar bunun için konulmuştur. Bu zorunluluktan dolayı, biçimsel olarak ahlaka uygun gibi görünen bir eylem –mesela sırf merhamet yahut sevgi duygusuyla ya da menfaat temini gibi gayelerle yapılan –görünüşte- karşılıksız yardımlar- fiilen adaleti ihlal edici, adaletin tecellisini kısmen veya tamamen engelleyici mahiyette olabilir. Böyle durumlarda gayrı âdil olan o yardım aynı zamanda gayrı ahlâkî sayılır ve idari veya hukukî yollardan engellenir.

Günümüzde bunun, terör örgütlerine veya saldırgan bir ülkeye silah vs. yardımı gibi uluslararası boyutlara varan pek çok örnekleri yaşanmaktadır. Birleşmiş Milletler vb. uluslar arası örgütlerin bu tür adaletsizlikleri önlemede yetersiz kalması yahut taraflı davranması, bu yapıların henüz hukuki ve ahlakî yetkinlik kazanmadığını gösterir.

Kur’an, ‘vasat ümmet’ deyimiyle Müslüman toplumun, ahlâkî toplum olmak için asgari limit olan adalet ilkesine uyan bir toplum olması gerektiğine; bu limitin altına düşmenin, düşüşün derecesine göre Müslüman toplum olma niteliğinden de uzaklaşma anlamına geldiğine işaret eder.