Uzun yaşamın sırrı ne imiş?

Fatma TUNCER

Uzun yaşamın sırrı ne imiş?

İkigai adlı kitabı okurken Japon kültüründe önemli bir yere sahip olan iki kavram dikkatimi çekti. Birincisi yaşamın amacı anlamında kullanılan ?ikigai?, ikincisi ise doyduğunda tekrar yemeğe meyledersen kendini geri çek anlamına gelen ?harabachi bu? kavramı. Bütün dünyada uzun yaşamın sırları tartışılırken onlar bunun formülünü çoktan bulmuşlar. Az yemek ve insanlığa faydalı olabilecek hedefler belirlemek?

Uzun ve sağlıklı yaşayabilmek için insanlarımız, sosyal medya üzerinden verilen şu tavsiyelere titizlikle uymaya çalışıyorlar: Organik ürünler tüketin, stresten uzak durun, spor yapın, olumlu arkadaşlar edinin vb. İnsanlar semt pazarlarının altını üstüne getiriyor ve organik ürünlere ulaşmaya çalışıyor, spor yapıyor, tatile çıkıyor, strese karşı kalkan oluşturmaya çalışıyorlar? Fakat değişen bir şey olmuyor. Zira ne bize lanse edilen ürünler tam anlamıyla organik ne hayatımızdan stresi uzaklaştırma imkânına sahibiz ne de dostlarımıza ayıracak vakit bulabiliyoruz. Hemen her gün koşturan insan seline katılıyor ve bütün ömrümüzü bir somun ekmek için harcıyoruz.

 

106 yaşında hayata gözlerini yuman bir yakınım bana şunları söylemişti: ?Uzun yaşayabilmek için başvurulan formüllerin hiçbirini bilmem, fakat yaşadığım imtihanlar için hiç isyan etmedim Allah´a teslim oldum, çocuklarımla ve dostlarımla iyi ilişkiler kurdum, şükrü dilimden düşürmedim, az yedim ama sağlıklı şeylerden yedim, hamdolsun Allah bana uzun bir ömür nasip etti. Fakat insan yaşlılığın sonunda ölümü de arzuluyor, onun da bir ihtiyaç olduğunu fark ediyor?? Eğer Allah´la rabıta kuramıyorsanız yaşadığınız onca stres ve kaosu atmanız için hangi formülünüz işe yarayacak? Sağlıklı yaşam için uygun formüllere uyalım ve Rabbimizden uzun ve hayırlı bir ömür dileyelim ama ölümü vahşi bir canlı gibi algılayıp kaçma çabamız niye?

Japonlar sağlıklı ve uzun yaşamın sırrının ?ikigai? ve ?harabachi bu? kavramlarında gizli olduğuna inanmışlar. Yani az yemek ve değerli hedefler belirlemek? Her iki değer de İslam´ın öngördüğü değerlerdir. Resulûllah, ?Bir günü diğerine eşit olan ziyandadır? buyurmuş ve faydalı işler yapmanın gerekliliğine vurgu yapmıştır. Hz. Peygamber sofradan hiçbir zaman doyarak kalkmamış, az yemenin hikmetlerinden bahsetmiştir. Günümüzde insanların büyük çoğunluğu anlam boşluğu, can sıkıntısı ve strese bağlı olarak yemeğe yöneliyor. Bu durum sağlığımızı tehdit etmekle kalmıyor aynı zamanda bizim yaşamla kurduğumuz bağı olumsuz yönde etkiliyor.

Harabachi bu kavramını yaşamlarının bir parçası haline getiren Japonlar yemekte aşırıya kaçmamanın, ihtiyaç miktarınca tüketmenin faydalarını savunuyor ve bunun pratik yansımalarından örnekler veriyorlar. Onlar yemeği bir amaç değil araç olarak görüyor ve ihtiyaçları kadar tüketiyorlar.

Doğru olan, iyi olan her şey kimin zihninden, kimin elinden ya da dilinden dökülürse dökülsün ait olduğu yer İslam´ın safıdır. Nitekim Resulûllah, ?Az yiyin, az uyuyun ve az konuşun? buyurur ve insanları itidal çerçevesine çekmeye çalışır. Vakti değerlendirmenin önemine vurgu yapar ve insanlara faydalı olabilecek işlere teşvik eder. Yaşanan sıkıntılar ne olursa olsun sabrı kuşanmamızı ve Allah´a tevekkül etmemizi tavsiye eder. Güne erken başlamamızı ve insanların sorunları ile hemhal olmamızı emreder. Fakat ne yazık ki bizler değerlerimizi yaşamın dışına itiyor, elin adamı değerlendirip karşımıza yeni bir formül bulmuş gibi sunduğunda ise hemen sahipleniyoruz. Çok yazık!