Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Ülkenin dininden habersiz sanat yapamazsın

Yusuf Ziya Cömert, Leman çizerlerinin Hz. Muhammed’i(s) tasvir işinden hareketle, sanatçının, kendi ülkesinin geleneğinden, kültüründen, dininden habersiz olarak sanat yapmaması (yapılmaması)gerektiğini belirtiyor.

Ülkenin dininden habersiz sanat yapamazsın

İsa Aleyhisselam’ı zihninizde canlandırmak istediğinizde Hristiyan kültürünün ürettiği İsa tasvirlerinden yakanızı kurtarabilir misiniz?

Erken Hristiyanlıkta İsa tasviri zaten yok. Hepsi İsa Aleyhisselam’dan sonraki rivayet ve kayıtlara dayanan kutsal metinlerde de etraflıca bir İsa betimlemesi yapılmamış.

Resimlerin hepsi sonradan, sanatkarların hayal güçleriyle ve resim kabiliyetleriyle üretilmiş.

Tasvir edildiği gibi miydi Peygamberimiz İsa?

Muhtemelen değildi.

Ama İsa Aleyhisselam’ı hayal etmek istersek o tasvirlerin çekim alanından fazla uzaklaşamayız.

Halbuki İsa Aleyhisselam Filistin’de doğmuştu.

Tasvirlerdeki gibi kumral, açık tenli olma ihtimali düşüktü.

Merhum Malik el-Şahbaz İsa Aleyhisselam’ın siyahi olabileceğini söylüyordu mesela.

Mamafih, kimsenin elinde sağlam bir veri yok.

Hz. İsa’nın hiç tasviri yapılmamış olsaydı zihniniz serbest olacaktı.

Zihniniz, Hz. İsa’yı hayal etmeniz gerektiğinde muhtemelen bir tasvir yapacaktı. İsa Aleyhisselam hakkında iyi düşünüyorsanız güzel bir tasvir. Ama gönlünüze göre bir tasvir.

Ya da tasvir yapmayacaktınız, onu bir şekle sokamadığınız manevi bir hüviyet olarak saygın bir mevkide tutacaktınız.

Peki, zihninizde Hz. Hamza’yı ‘Çağrı’ filminde Hz. Hamza rolünü oynayan Anthony Quinn’in simasından kendinizi kurtararak hayalinizde canlandırabilir misiniz?

Gönlümüzde bir Hz. Hamza vardı.

Yiğit, savaşçı, büyük kahraman.

Çağrı filmi Hz. Hamza’yı Anthony Quinn’in kılığına soktu.

Bu sakıncalı bir şey miydi?

Bilmiyorum.

Sinema diye bir sanat var.

Eğer o sanattan istifade ederek insanlara mesaj verme ihtiyacı duyuyorsanız sadece Hz. Hamza’yı değil, Siyer’deki bütün şahsiyetlerin bir şekilde oyuncular tarafından canlandırılmasına izin verirsiniz.

Ya da daha ‘muhafazakâr’ bir çizgide durur, sinema sanatını kullanarak insanlara mesajınızı iletmeyi denemezsiniz.

Müslümanlar Peygamberimizin tasvirini yapmamaya özen gösterdiler.

Önceki peygamberlerin de resmini yapmadılar.

Bu özen, İslam’ın tevhid konusundaki hassasiyetine uygundu.

Eski musavver siret yazmalarında onu bir nikabın arkasına gizlediler.

Çok nadiren tasvir edenler oldu. O tasvirler hiçbir zaman yaygınlaşmadığı gibi bir ihtirama da konu olmadı.

Müslümanlar arasında suret ya da resimle yapılmış tasvirler yerine Hilye-i Şerif’ler rağbet buldu.

Neden tasvir değil de hilye?

Bunu değerli sanatkâr Uğur Derman güzelce izah ediyor:

İslam inancı, putlaştırılabilecek kimselerin tasvirlerinden şiddetle kaçınmıştır. Bu sebeple, birkaç asılsız minyatür dışında hiç kimse Rasûlullah’ın resmini çizmeye cesaret edememiştir. Hıristiyan âleminde Hz. İsa için uygulandığı gibi hayali bir resim yapmaktansa, sahih tariflerden hareketle İslam Peygamberini hilyesinden öğrenip anlatmak; her inananın, gönlünde beliren şekliyle yaratılmışların bu en yücesini tasavvur ederek bağlanmasına vesile olmaktadır. Bu ise, putları yıkan bir iman anlayışı için elbette daha gerçekçidir.”

Hilye-i Şerif tahmin edilebileceği gibi resim değil yazıdır.

En meşhur Hilye-i Şerif Hz. Ali’den gelen rivayettir.

Peygamberimizin simasını, ahlaki niteliklerini hal ve tavırlarını özlü bir biçimde anlatır.

Bir bakıma, Peygamberimizin resmini kelimelerle çizen bir metindir.

Hat üstatları bu kelimeleri büyük bir hürmetle ve ihtimamla levhalara aktarırlar.

Müslümanların Peygamberimiz’in tasviri konusundaki yerleşmiş, istikrar bulmuş geleneği böyle.

Toplum olarak, Müslümanlığımız, birçok bakımdan eksilmiş, şeklileşmiş, sığlaşmış olabilir.

Ama anlatmaya çalıştığım, güzel, zarif bir gelenek.

İncelmiş, sanata dönüşmüş.

Doğru olan, dünyanın her yerinde peygamberlere saygılı davranılması.

Hem de bütün peygamberlere.

Başka ülkelerde Peygamberimizle ilgili saygısızca karikatürler maalesef çiziliyor.

Bizde yoktu böyle adet, sanatkârlar, yayıncılar genellikle dikkat ediyordu.

Birdenbire zuhur etti.

En hafifinden cehalet, kabalık.

Ateşe körükle gitmek istemiyorum. Bu yüzden orta halli kelimeler kullanıyorum.

Kendi ülkenin geleneğinden, kültüründen, dininden habersiz olarak sanat yapamazsın.

Buna dünyanın her yerinde provokasyon denir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER