Tarih: 13.12.2022 14:22

Türkler, Kürtleri düşman olarak mı görüyor?

Facebook Twitter Linked-in

Ne zaman Türkiye’nin malum terör örgütüne yönelik operasyonu olsa, hemen o örgütün üst düzey yöneticileri veya örgütün siyasi sözcüleri tarafından bu operasyon, “Türklerin, Kürtlere düşmanlığı” biçiminde yorumlanıp uluslararası güçlere servis ediliyor.

Suriye’nin kuzeyine yapılan hava operasyonlarının akabinde de bu böyle oldu.

ABD’nin oradaki örgüt lideri, etkili bir Amerikan gazetesinde çıkan makalesinde, Türklerin Kürtlere yönelik bu düşmanlığı karşısında yalnız bırakılmaktan şikayet etti ve uluslararası güçleri kendilerine yardıma çağırdı.

Örgütün içimizdeki siyasi sözcüleri de bu düşmanlık temasını “Türkler” üzerinden değil de “Erdoğan Hükümeti” üzerinden tedavüle soktu. Operasyonların bir an önce durması çağrısında bulundu. Erdoğan Hükümetinin “Kürt düşmanlığı”nın olası bir kara savaşına dönüşmesi halinde gerekli tepkiyi koyacaklarını açıkladı.

TÜRKLER-KÜRTLER DENKLEMİ

Türkiye’nin terörle mücadelesini “Türkler-Kürtler” denklemine oturtmak, tehlikeli bir ırkçı aklın nefreti körükleyen bir çarpıtmasından öte bir şey değil.

Türklerin Kürtlerle veya Kürtlerin Türklerle bir sorunu yok.

Türkiye sadece Türklerin değil, Kürtlerin de devletidir.

Türkiye’nin malum terör örgütüyle mücadelesi, münhasıran terörle mücadeleden ibarettir.

Bu mücadeleyi Türklerin Kürtlerle mücadelesi biçiminde sunmak, düpedüz bir iftiradır. Hem Türklere hem Kürtlere yönelik bir iftiradır. Zira Türklerin içinde o örgütün hem en tepesinde hem de her düzeyde destekçileri olduğu gibi, Kürtler içinde de o örgütün ideolojisini, amacını ve mücadele tarzını şiddetle reddeden, dahası o örgütün varlığını Kürtlerin özgürlüğü için bir tehdit unsuru olarak görüp karşı çıkanlar var. Dolayısıyla “Türklerin, Kürtlere düşmanlığı” iddiası bütünüyle akla ziyan bir yaklaşım.

O örgütün kendisini destekleyen Türkleri, kendisine karşı çıkan Kürtlerden daha makbul gören çizgisi, en fenası kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri imha edilmesi gereken düşman olarak gören anlayışı, o örgütün Kürtçülük iddiası bakımından da dikkat çekici bir husustur.

DEAŞ’LA MÜCADELE MÜSLÜMANLARLA MI MÜCADELEDİR?

Erdoğan liderliğindeki Türkiye, İslamcılık ideolojisini esas aldığını ve dahi Müslümanlar için cihat ettiğini söyleyen terör örgütüyle de mücadele ediyor.

Hatta o “ dinci örgüt “ en büyük düşman olarak Erdoğan’ı görüyor. Ve ne hikmetse Erdoğan Türkiye’si ile mücadele etmeyi farz sayıyor.

İlginçtir: Kürtler adına temsil iddiasında bulunan o terör örgütüyle, İslamiyet ve Müslümanlar için cihat ettiğini söyleyen o terör örgütü Erdoğan düşmanlığında birleşiyor.

Sizce de manidar değil mi?

İlginçtir: O “Kürtçü” terör örgütü, Suriye’deki meşruiyetini uluslararası camia nezdinde o “dinci” terör örgütünden alıyor. Yani o “dinci” örgüt, “Kürtçü” örgütün varlık sebebi.

İki örgüt birbiriyle güya savaşıyor. Savaşın amacı nedir? Yok etmek! Ama ne hikmetse ABD destekli o “ Kürtçü” örgüt, o “dinci” örgütü topyekûn imha etme fırsatını lider kadrosuyla beraber Rakka’da yakalamışken, ne yaptı? O örgütün yaşaması için kendisine güvenli bir yaşam koridoru açtı.

Sizce de manidar bir paslaşma değil mi bu?

Zira o “ Kürtçü” örgüt biliyor ki, o “dinci” örgüt olmasa, kendisinin de, efendilerinin de oradaki varlık sebebi ortadan kalkacaktır.

Demek istediğim şu: Her iki örgütün de sahibi bir. Ve her iki örgüt, o sahip ülkenin çıkarları için gerekli.

Değilse, o sahip ülke, ABD, o “dinci” terör örgütünü gerekçe göstererek alenen “ Kürtçü” terör örgütüne destek verebilir mi?

ABD’nin emrindeki o “Kürtçü” terör örgütü liderinin, makalesinde, ısrarla o “dinci” terör örgütünün varlığına dikkat çekmesi, Türkiye’nin kendilerine yönelik imha harekatının gerçekte o “dinci” örgütün işine yarayacağını söylemesi tam da bu nedenledir işte.

Şimdi sormak lazım: Erdoğan aynı zamanda o “dinci” terör örgütüyle de savaşım halinde. Bu, Erdoğan’ın veya Türkiye’nin ve/ya da Türklerin Müslümanlara yönelik bir düşmanlık içerisinde olduğu anlamına mı gelir?

O örgütü İslamiyet adına savaşım veren veya Müslümanların küffara karşı hakimiyetini sağlamaya çalışan bir temsil makamına oturtmak ne kadar büyük bir çarpıtma ise, diğer örgütü de Kürtler için savaşım veren ve dolayısıyla Kürtlerin siyasi temsilcisi konumuna oturtmak o denli büyük bir çarpıtmadır.

“Dinci terör örgütü”ne yönelik mücadele nasıl ki Müslüman düşmanlığı veya Müslümanlarla savaşım anlamına gelmiyorsa, “Kürtçü terör örgütü”ne karşı mücadele de asla Kürt düşmanlığı veya Kürtlerle savaşım anlamına gelmiyor.

Yeri gelmişken özellikle belirtmek isterim ki, Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Suriyeli Kürtlerin kazanımlarından rahatsızlık duymadığı gibi, onların kazanımlarının da hamiliğini yapmaktan geri durmaz. Tıpkı Irak Kürtlerinin kazanımlarından rahatsızlık duymadığı, tersine Irak Kürt yönetimiyle derin ilişkiler geliştirdiği gibi.

En başta Kürtlere kaybettiren o ABD güdümlü terör örgütüne karşı çıkmayı, Erdoğan’ın Kürtlerin kazanımından rahatsızlık duyan bir Kürt düşmanlığı biçiminde yansıtanlar, bilesiniz ki Kürtlük hassasiyeti olmayanlardır.

ERDOĞAN’I DÜŞMANLAŞTIRAN BİR ANLAYIŞ, KÜRTLÜK HASSASİYETİYLE ALAKALI OLAMAZ!

Bitirmeden sözün özünü diyeyim: Erdoğan gibi Türkiye’de Kürt inkarını ve asimilasyonunu cesaretle sonlandıran bir lidere düşmanlık etmek, Kürt hassasiyetiyle bağdaşır bir tavır değildir. Erdoğan düşmanlığını bayraklaştıranların Kürtlük iddiaları birer kandırmacadan, Kürt inkarını ve asimilasyonunu resmi devlet politikalarına dönüştüren CHP’ye Kürtleri eklemleme projesi de Kürtlüğe ihanetten başka bir şey değildir, biline!

TÜRKİYE YÜZYILINDA KÜRTLER

Kürtler üzerinden yeni bir oyun tezgahlanmak isteniyor.

Bu oyunu bozmak için Demokrasi ve Birlik Derneği ile Demokrasi ve Birlik Vakfımız ülke sathında “Türkiye Yüzyılında Kürtler” konulu panel-söyleşi etkinlikleri düzenleme kararı aldı.

Bu çerçevede İstanbul’dan başlattığımız etkinliklerin ilkini 17 Aralık Cumartesi saat 13.30’da Üsküdar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde, ikincisin 24 Aralık Cumartesi saat 13.30’da Sultangazi Belediyesi Düğün Salonunda gerçekleştireceğiz.

Değerli konuşmacıların katılımıyla, dinleyicilerin de sorularıyla ve görüşleriyle aktif olarak katkıda bulunacağı etkinliklerimize hepinizi davet ediyorum.

Her ay üç ilimizde yapmayı kararlaştırdığımız bu panel-söyleşilerin hayırlara vesile olmasını Rabbimden diliyorum.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —