Tarih: 28.10.2021 15:29

Türkiye’min gençleri

Facebook Twitter Linked-in

Gençler ne istiyor ne istemiyor? Bu sorunun cevabını bulabilmek için herkesin yakın çevresinden gençlerle şöyle beş on dakika konuşması yeterlidir. Büyük analizler, karmaşık saptamalar yapmaya falan gerek yok. Gençler lafı eğip bükmeden konuşurlar. Genellikle de birbirine benzerler. Şayet eğitimci iseniz okulda ve sınıfta onların neyi ne kadar ve nasıl sevip sevmediklerini tavır ve davranışlarına bakarak anlayabilirsiniz. Aslında gençlerle ilgili en büyük ve en objektif veriye sahip olanlar öğretmenlerdir. Anket yapmanıza bile gerek yok. Sahiden anne baba iseniz bunu evde bile tespit etmeniz mümkün. Toplu taşıma araçlarında genç davranışları her zaman “gençlik” hakkında bir şeyler söyler. Yaşını başını almış insanların müşterek tepkisi hep aynıdır: “Bizim zamanımızda gençler böyle miydi?”

Aslına bakılırsa siyaset ve ideoloji gömlekleri çıkarıldığında gençler her zaman aynıdır. Sadece gençlerin yaş alıp ihtiyarladıkları zaman gençlere bakış biçimi değişiyor. Erol Erdoğan dostumuz kitabında “N’apsak Bu Gençleri?” diye soradursun bunun cevabını aramak için kar kış, soğuk sıcak dinlemeden yola koyulan birçok kişi ve kuruluş var. Bunlardan biri de kısa adı TGSP olan Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’dur. Platform geçen yıl pandemi sebebiyle ertelediği “Türkiye’nin Gençleri-2020” araştırmasını açıkladı. 15-30 yaş arası gençlere 9 ayrı başlıkta 8 bin gence soru yöneltilen araştırmanın sonuçları farklı değerlendirmelere kapı açacak nitelikte. Mesela gençlerin mutluluk düzeyi ölçülmeye çalışılmış. (Mutluluğun ölçülebilir bir şey olduğundan şüpheliyim. Kişinin mutluluğu kendi ifadesinden değil dışarıdan yani karşıdan belirlenebilir.) Buna göre, “mutluyum”, “çok mutluyum” diyenlerin oranı yüzde 40 iken “mutlu değilim”, “hiç mutlu değilim” diyenlerin oranı yüzde 27 olarak tespit edilmiş.

Kahir ekseriyeti mutluluğun gerçek anlamıyla tanışmamış gençlerin mutluluktan anladıkları ekonomik yeterlik, aile düzeni ve sağlık iken bunlara ulaşamamanın sonucu ise mutsuzlukla ifade ediliyor. Türkiye’nin üç problemi ekonomi, eğitim ve işsizlik gençlerin mutlu ya da mutsuz olmalarının üç yaygın sebebi. Ayrıntı gibi görünse de dikkat çeken önemli sonuçlardan biri de gençlerin hareket kabiliyetinin gittikçe yavaşlaması. Bunun dijital yaşamla izah edilebilir tarafı olsa da gençlerin gelecek kaygısı ve kötümser psikolojiden dolayı içe çekilmesi ile de yakından alakası vardır. Her üç gençten birinin spor yapmadığı ve bunların toplam genç nüfusa oranının yüzde 30 olduğunu da not edelim. Buna bağlı olarak her dört gençten birinin kilosunun ideal kilonun üzerinde bulunduğu sonucuna da şaşırmamak gerekiyor. Uzun süredir test yükü altında başı ucu sonu olmayan bir geleceğe hazırlanmak adına yerinden kalkmayan bir “oturan gençlik”le karşı karşıyayız. Kaygı duyulması gereken sonuçlardan biri de maddi refah ve mutluluğu yurtdışına çıkmakta gören genç sayısının giderek artması. Gençlerin yüzde 38’i, yani her 10 gençten 4’ü kurtuluş ve esenliği başta ABD ve Almanya olmak üzere kendini yurtdışına atmakta görüyor.

Yüzde 70 oranında kendilerine değer verilmediğini söyleyen gençlerden bu değersizliğin künhüne inmek için “kim, nasıl ve neden?” gibi soruların cevaplarını da almak gerekiyor. Gençler üzerinde yapılan araştırmalarda sorular tam yerine oturmadan sorulduğunda cevaplar da eğreti ya da tartışılır sonuçlar doğuracaktır. Gençlik profili farklı sosyokültürel ve sosyoekonomik ortamlardan sondajlama sistemiyle mi seçildi yoksa tek tip homojen bir ortamdan mı bu sonuçlar elde edildi? Aynı sayıda, aynı veya ona yakın yaş grubundan gençlerle başka platformlar da araştırmalar yapsalar acaba bu oranlar yine aynı olur muydu? Şahsım adına bundan emin değilim. Çünkü ülkemizdeki alan araştırmaları ve anketler aktüel siyasetle çok kolay ilişkilendirilebileceği ve herkesin kendi lehine yorumlayabileceği bir atmosferde gerçekleşmektedir.

Zaman zaman araştırma sonuçlarının en az sorular kadar bağlamından koparıldığına şahit olmaktayız. Gençlik üzerinde yapılacak saha araştırmalarının yüzeysel sorularla genel geçer sonuçlara ulaşmak şeklinde değil de derinlikli sorularla denetlenebilir ve sağlaması yapılabilir sonuçlar elde etmek biçiminde gerçekleşmesi daha uygun olacaktır. Zira gençlik sadece biyolojik bir çağı niteleyen bir olgu değil, aynı zamanda kültürel ve sosyolojik vakıaya da işaret eden bir mefhumdur.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —