19 Temmuz 2018 Perşembe
Geçenlerde bir yazar bir gazeteye verdiği röportajda, ?MİT´in çalışma sahasında olduğunu ve cemaatlerin bazılarına operasyon geleceğini? söyledi. Bu ifadenin bir kaç anlamı olabilir. Birincisi; kamuoyu hazırlanıyor olabilir. İkincisi; bir bilgiye dayanan habercilik başarısı olabilir. Üçüncüsü ise; Türkiye´mizin en cahil kesimi olan medyamızın bir uydurması olabilir. Her ne olursa olsun artık cemaatlere bir operasyon yapılması gerektiği noktasında karşı duran zihinler evcilleştirilmiş durumda.
Son 16 yılı değerlendirirken neler söylediğimiz değil bir şeyler söylerken neleri kapatmaya çalıştığımız, neleri görmezden gelme gayretinde olduğumuz önemlidir. Bu yüzden son dönemi değerlendirirken yapılan iyilikleri ( varsa tabi) saymayacağım. Soru çok açık bir şekilde şudur; Bugün cemaatlere yönelik bir operasyon gelse -ki bence de gelecek- hangi zihin buna karşı durabilir? Yahut bizler neden böyle bir operasyonu makul, kimine göre gerekli görmeye başladık? Acaba süreç başından beridir topyekûn bütün cemaatleri bitirme üzerine mi kurgulanmıştı? Cemaat yahut tarikat yahut Müslüman ve İslamcı denince zihnimizin iltizam ettiği kavramlar nelerdir? Bu yazı serisinde bu tür soruların cevaplarını aramaya çalışacağım.
Bu deforme oluşun ikinci gerekçesi; klasik yapıların modern olana ayak uydurma çabalarıdır. Şehirlerin kalabalıklaşması ve buna bağlı olarak yapı içerisinde birey sayılarının kuşatılamaz derecede artması klasik tarikatları yeni arayışlara itmiştir. Yapının temsilcisi ile birebir irtibat halinde olunmayı esas alan klasik tarikatlar, bireyleri vekil ya da henüz kemale ermemiş kişilerle irtibat kurmaya itmiş bu durum da kaçınılmaz olarak eksik bir yetiştirme sürecini doğurmuştur.
Bu iki tür yapıdan birincisi olan ateşli vaizlerin etrafından toplanmış cemaatlerin bir hayır kurumu olarak düşünülmesi ve bütün süreçlerinin devlet aklı tarafından denetlenmesi elzemdir. Bu yapılar ya kurum ya vakıf ya dernektir. Bu yüzden şeffaf olmaları ve yapılan faaliyetlerde olası hataların hesaplarını vermeleri gerekir. Bu yapılara ya da yapıda öne çıkmış insanlara kutsiyet atfetmek kitleleri kandırmak anlamına gelir. Bu yapılarda mesele klasik anlamda insan yetiştirmek değil insanlara yetişecekleri imkânları sunmaktır. Dolayısı ile bu yapıların tartışmasız olarak denetlenmesi gerekirse -ki birçoğu için gerekli- kapatılması gerekir.
Deforme olmuş tarikat geleneklerine geldiğimiz zaman; silsilesi kopmuş, tarikatın bağlı olduğu geleneğin temel esaslarına uymayacak şekilde yönetici olarak atama yapılma durumu ortaya çıkmaktadır. Bu yapılar ya hızlıca hayır kuruluşuna çevrilmeli yahut tamamı ile ortadan kaldırılmadır. Zira bu yapılarda bir istismar söz konusudur. Bu istismar geleneği kopmuş irşada ehil kişi gelmemiş olmasına rağmen irşat makamının aileye yakın birilerine teslim edilmesi ve bu aile ve şahıslar üzerinde bir kutsiyetin inşa edilmesidir. Bu vicdani ve ahlaki sömürüdür. Bu duruma devletin dur demesi gerekir.
Gelecek yazıda tarikat nedir ve ne olmalıdır meselesini ele almamız gerekecek.
Kaynak: Milli Gazete.com