Tarih: 18.07.2022 13:11

Toparlanış ve Yola Koyuluş

Facebook Twitter Linked-in

Zaman, sürekli bir akışta. İnsanlık nehrin akan suları gibi akış sürecini tamamlayan bir başka âleme, öteye gidiyor. Bu İlâhî bir yasa. İnsanlık, bu oluş içinde kendine düşen zaman için var olur. Kendini bildiği andan itibaren ne yapacağını koşullar beliyor.

Dönemlerin kimi özellikleri var. Biz, reklâm ve medya çağındayız. Hızlı bir değişim olduğu kesin. İnsanların yaş ve konumlarına bakmaksızın onun içinde kendine bir yer edinme çabası olduğu belli. Hem yaşanıyor hem de anlamaya çalışılıyor.

Yaş gruplarının algı ve bakışları ister istemez farklı. Gençlerin yeni zaman nesnelere olan egemenliği, anlama ve kavrama yetenekleri onları farklılaştırıyor. Bu da doğal olarak çatışmalara neden oluyor. Kimi takılınılan durumlarda babalar ve dedeler çocuklarına ve torunlarına başvurmak zorunda kalıyor.

Her nesne, yapı kültürünü getiriyor. İsimleriyle birlikte. Gelen nesnelerin isimleri, onları üretenlerin adıyla biliniyor. Ve artık insanlar kendi dünyalarından bir başkasına yöneliyor, onun içinde kendilerini buluyorlar. Uyum sağlayamayanlar ise doğal bir çatışmaya giriyorlar.

Günümüz sorunu genç kuşağın geleneksel düşünceden, inançtan yaşama tarzından uzaklaştığı yönünde. Bu, doğru ve yaşanmakta olan bir durum. Bu hızın içinde insanlığı sürükleyen birçok neden bulunuyor. Değişimlerin ve kapılışların hızı oldukça yüksek. Gündelik hayatta bunu gözlemlememek olası değil.

Dünyanın bugünkü çarkı insanlık lehine dönmüyor ve işlemiyor. Gücü elinde bulunduranlar, egemenler neyi ne yapacaklarını iyi biliyor ve ona göre bir planlama içindedirler. Kendileri ait bir gücü, ruhu ve kavrayışı olmayanların yaptığı tek şey yakınmak, yakınarak sadece öfkeyle tepki vermek. Bu durumları anlama, var olan bu yolculukta insanlığın, gençlerin, gelecektekilerin hâllerini anlamaya bakmak gerekir.
Gençlere ve gelecektekilere umut olamayanlar, bir öneri sunamazlar. İnsanlar arasında adalet sağlamadan asla güven verici olunmaz. Her Cuma namazında okunan ayetlerin insanlığa bir öğüdü ve yönlendirmesi bulunuyor. Adaletli olma ağırlıklı bir bakış. Burada akrabaya ve yakınlarına yardım etme önerilirken, bu yardım, kişilerle sınırlı. Yani, bir kişi akrabasına yardım edecekse kendi imkânlarını kullanmalı. Kendinden vermeli. Devletin, kamunun, insanlığın ortak hakkını yakınlarına kullanma hakkı verilmiyor. Peygamberimizin ümmete ait devletin malından kendi öz kızı, çok sevdiği Hazreti Fatıma’dan da esirgiyor. Ona bir öncelik vermediği gibi, vermiyor da. Bu inanç ve anlayış, millete ve ümmete ait olanın millete ve ümmete hakkaniyetle vermenin gerekliliğini gösteriyor.

Yola koyulmak her zaman vardır. Nehrin suları süreklidir ve akıyor. Akan suların zerrelerinde insan tekleri var. Su rahmettir, besleyicidir. İnsan da su gibidir, rahmetin kapılarını, Allah’ın kendisine verdiklerini, toprağa, bitkilere, canlılara ve insanlığa sunar, verir. Bu inanışta olanlar suyun ve bereketin dağılımında âdildirler. Çünkü Allah âdildir. İnsanlığa ve yaratılanlara her şeyi dağıtıyor. Bunu kullanan, geliştiren ve dağıtan insandır. Haksızlıklar ve adaletsizlikler var ise bunu yapan insanlardır.

Allah, yarattığı her canlının, insanın rızkını veriyor. Şirk içinde olanlara, zalimlere, haksızlık yapanlara ve mazlumlara veriyor. Sorun dağılımı yapan insanda.

Hiçbir zaman ve koşulda karamsarlığa kapılmadan rahmetin kapılarının aralık olduğu durumda yolculuğunu sürdürmesidir. İnanç sahibi bir kişi bile kalınsa yolunu sürdürmeye bakar. Yol ve yolculuğun gereği budur. İnsan var ise yol var, yol var ise insana düşen yürümek. Emin ve güvenilir bir yolculuk sürecinde insan yanında sahih insanları da bulur. Birlikte yola koyulunur. Gidildikçe çoğalınır. Sesimiz sevgi dolu, bakışlarımız merhametli, kararlı olunsun yeter ki.

Çocuklarımıza güven duyarsak, birlikte yol alırsak bizim onlardan, onların bizden öğrenecekleri var. Yeter ki sevgi dilimiz yitmesin.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —