Taşlara mı döndü kalbin

Ahmet Taşgetiren, Doğu Türkistan'a yönelik "duyarsızlığı" iktidara yön vermeye çalışan Maocu zihniyet üzerinden, iktidardaki duyarlı, ama bir türlü harekete geçmeyen zevata seslenerek vurgulamaya çalışıyor..

Taşlara mı döndü kalbin

Taşlara mı döndü kalbin… Yarim gözlerim yolda… Bahar geldi geçti sen gelmez oldun.

Bu Azeri şarkıyı hangi sesten dinleseniz içiniz tutuşur. Bir hasreti seslendirir. Kim bilir belki de Azerbaycan’ın esaret günlerinde Türkiye’ye hasretin sesidir bu.

Karabağ’da var olmak nasıl da gurur veriyor değil mi? Bir şekilde var olduk Karabağ’da ve bu, tarihi bir varoluş şeklinde yazıldı herkesin dünyasına.

Türkiye, bir ara Bulgaristan’daki zulme mani olmak için devreye girdi. Türkiye, Batı Trakya’daki Türklerin – Müslümanların hukukunu savunur daima.

Türkiye Kıbrıs için canını dişine takarak mücadele eder.

Aslında Türkiye, özellikle Ak Parti iktidarları döneminde bütün küresel platformlarda mazlum İslam coğrafyaları için de ses yükseltti. Filistin için, Myanmar için…

Gelin görün ki şu şarkı bugün Doğu Türkistanlıların dilinde. Herkes biliyor ki, seslendikleri kalp Türkiye’nin kalbi. Ve garip biçimde Türkiye sessiz. Hatta dünya konuşuyor Türkiye sessiz. Ve en yadırganan şey Türkiye’nin sessizliği.

Amerikan emperyalizmi mi seslendiriyor Doğu Türkistan’ın derdini, Çin’i vurmak için?

İngilizler mi, Kanada mı, Avrupa Birliği mi?

Hiç kimse seslendirmesin mi?

Çin toplama kamplarına tıkmaktan, tecavüze, kimliksizleştirmeye, sonuçta yok etmeye kadar uzanan bildiği her türlü cinayeti işlesin mi?

Çin’in taaa Maoculuktan kalma uzantıları var bütün dünyada. Bizde de var. Orada Maoculuk garip bir şekle büründü ama bizdekilerin Çin tutkusu son bulmadı. Onlar, Doğu Türkistan mazlumiyetini terörizm çamuruna bulamak için elinden geleni yapıyor. Bu, Doğu Türkistan ile Amerikan politikalarını eşleştirme çabaları da onların marifeti.

Ne yazık ki, iktidarın medya uzantılarında da bu fesat propagandasının alıcıları oluştu. Şu mantık o çevrede Pazar buluyor: Amerika Çin’i çevreleme politikası çerçevesinde Doğu Türkistan meselesini kullanıyor, iktidara muhalif olanlar Türkiye’nin Çin ile ilişkilerini bozmak istiyorlar. Oysa şu anda Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı noktasında Çin ile iyi ilişkileri var. Bu Amerikan oyununa gelmemek lazım. Vs…

Öyleyse…

Görme Doğu Türkistan’ın çığlığını.

Maalesef iktidarın aslında bu konulara duyarlı tabanında da derin ve garip bir sessizlik var. Bu da iktidarla iç içe bir gündem bağımlılığından kaynaklanıyor olabilir. İktidarın gör dediğini görmek, görme dediğine de duyarsız kalmak gibi.

Bakın, ben 1969 yılında başladım yazı hayatına. Doğu Türkistan vardı Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde. Merhum İsa Yusuf Alptekin’in çığlıkları nasıl görmezden gelinir? Bağımsız Doğu Türkistan’ın son başbakanı hüviyetiyle Türkiye’ye sığınmış bir insan olarak bütün Türk devlet adamlarının kapısını çalmıştır. Sadece Türkiye’nin değil, Amerika’nın, Suudi Arabistan’ın, başka dünya liderlerinin. Bizzat ben kaç mektup yazdım İsa Bey adına dünya liderlerine.

Orada bir Doğu Türkistan olduğunu Türkiye Cumhuriyeti bilmez mi? Bilir tabii ki. Karabağ acısını bildiği gibi, Asya’daki bütün o Türki Cumhuriyetleri bildiği gibi.

Asya’daki Türki Cumhuriyetler de Amerika’nın gündeminde. Evet belli ki dünyada bir güçler mücadelesi var ve herkesin o dengede bir ağırlığı var. Sovyet – Rus hakimiyeti altındakinin bir kurtuluş mücadelesi varsa, Çin hakimiyeti altındakinin bir kurtuluş mücadelesi varsa, kendisine nefes aldıracak imkanları arayacak, zorlayacaklar.

Çin nefes aldırmıyorsa, Çin’i zorlayacak bir gücün yardımını arayacak. Türkiye’ye de bunun için sesleniyor.

Türkiye’nin gücü fiili bir kurtuluşu sağlayamıyor olabilir, o zaman insanca yaşama şartlarını sağlayacak bir dil geliştirirsiniz. Ama sessiz kalmazsınız. Hele “Sizi Amerika savunuyor, Amerika’nın yanında yer alırsam Çin küser” gibi bir mantığa saplanmazsınız.

Hele, Çin’in uzantılarının Türkiye’de iktidara yön veriyormuş gibi, argo ifadeyle söyleyelim, bir “numara çekmeleri”ne fırsat tanımazsınız.

Belli birilerinin kalbi Çin’in hangi büyüsüne kapılmışlarsa “taşlara dönmüş” durumda. “Müslüman yüreği”nden bahseder Andre Malraux, İspanya İç Harbini anlattığı Umut romanında. İktidarda bulunan insanlara yakıştırmam duyarsızlığı. Sessizlik de yakışmıyor. Hiç sorun yokmuş gibi davranmak da yakışmıyor. Çinin her yaptığı yanına kar kalır gibi davranmak da yakışmıyor. Bir dil bulunmalı ne kadar mecbur kalınırsa kalınsın Çin ile ilişkiye.