Tarımda dışa bağımlılıkta bir yanlışlık yok mu?

Milli Gazete yazarı Abdülkadir Özkan, kaleme aldığı ?Tarımda dışa bağımlılıkta bir yanlışlık yok mu??makalesinde, tarım konusundan uygulanan yanlış politikalarla ilgili görüşlerini analiz etmektedir.

Tarımda dışa bağımlılıkta bir yanlışlık yok mu?

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Yeni Ekonomi Programı´ndaki hedeflerin tam isabet tutturulduğunu açıklıyor. Cari açıktan bütçeye, enflasyondan işsizliğe kadar belirlenen hedeflerin başarı ile tutturulduğu sıkça dile getiriliyor. Elbette, tüm bunların gerçeğin ifadesi olmasını gönül arzu ediyor. Enflasyon en aza insin, dışa bağımlılığımız giderek azalsın, özellikle de dış ticaret açığında öyle bir noktaya gelinsin ki, ihracatımız ithalatımız karşısında artı versin. Böyle bir gelişme karşısında bu ülkenin bir ferdi olarak mutlu olmamak mümkün değil. Bu noktada küçük, orta ve büyük sanayide verilen teşviklerin,  sağlanan kolaylıkların yanında tarım alanında da hemen hemen her ay bir teşvik programı açıklanıyor. Üretimin artırılması, fiyatların düşmesi, özellikle de dış ticaret açığının kapanması hedefleniyor.

 

Yapılan açıklamalara bakıldığında sanırsınız ki, Türkiye ekonomide çağ atlamış durumda. Ne var ki, tüm açıklamalara rağmen özellikle tarımda giderek ithalata daha da bağımlı hale geliyoruz. Öyle ki, soğanı bile ithal eder duruma geldik. Son duruma göre Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) yılsonuna kadar sıfır gümrükle 1 milyon ton buğday, 700´er bin ton arpa ve mısır, 100´er bin ton da nohut, mercimek, kuru fasulye ve bakla ithal edecekmiş. Kısacası, buğday ihraç eden ülke iken gelinen noktada buğday ithal ediyoruz. Belli ki Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, ?Ekonomide hedefler tam isabet tutturuldu´ derken tarımı hesap dışı tutuyor. Çünkü tarım böylesine ithalata bağımlı hale gelmişken bu alanda hedeflerin tutturulduğunu söylemek mümkün olmaz. Böyle olunca tarımda yapılan bunca teşvik ve hibeye rağmen bulunulan noktanın gözden geçirilmesi gerekmez mi? Çünkü söylenenler ya hayata geçirilemiyor ya da yanlış uygulama yapılıyor demektir.

Bu noktada geçmiş yıllarda yapılan bir uygulamadan örnek vermek istiyorum. Çiftçiye dönüm başı bir ödeme yapılıyor, böylece ekilmeyen alanların ekilmesi sağlanmaya çalışılıyordu. Ancak, bundan istenen sonuç alınamadı, yani tarımda üretim artışı sağlanamadı. Çünkü dönüm başına teşvik ödemesi yapıldı ama denetimler tam yapılamadı. Akdeniz bölgesindeki bir ilçemizde şöyle bir olay dinlemiştim. Çiftçiler ektikleri alanlarla ilgili müracaatlarını yapmışlar. Yapılan müracaatları çok nadir de olsa yerinde incelemeye giden bir görevli, alanı gezerken yapılan müracaatlardaki ekili alan miktarının çok fazla olduğunu görünce müracaat sahiplerine, ?Arkadaş ektiğinizi söylediğiniz bu alanda bahsettiğiniz kadar arazi yok. Çevredeki ormanı da dahil etsek ekeceğinizi bildirdiğiniz alan yine fazla gelir. Galiba bu alana biraz da denizden katmamız geliyor? demiş. Bu olayı kendisi de tarımla uğraşan ve teşvik alan bir çiftçiden dinlemiştim? O günlerde bu konuya dikkat çekmiş, teşvikleri araziye değil, üretilen mahsule (ürüne) verilmesi gerektiğine vurgu yapmıştım. Çünkü araziye verildiğinde yukarıda anlattığım fıkra gibi olay hiç yaşanmasa bile çoğu zaman yeterli denetim olmadığı, olsa bile devreye bir takım mahalli hatırlı kişilerin girmesi sonucu istenmeyen olaylar yaşanabiliyor. Yani, arazi eskiden olduğu gibi yine ekilmiyor, ekilmeyen arazi teşvik almış oluyor. Denebilir ki, bu örnek çok sivri. Olabilir. Ancak, geçmişte bunlar yaşandı.

Derdim geçmişteki teşviklerin yanlışlığını vurgulamaktan çok, günümüzde bunca teşvik ve desteğe rağmen tarım ürünlerinin ithalatında giderek artış olmasının sebebinin ciddi olarak araştırılması gerektiğine dikkat çekmek. Çünkü eğer açıklanan bunca destek ve teşvike rağmen tarımda ithalatın giderek artmasının sadece hızlı nüfus artışımıza bağlanması doğru olmaz. Olsa olsa ilgililerin yanlışlarını örtmeye yönelik bahanesi olur. Bu bakımdan kömür üretiminde hedefin tutturulmuş olması ekonomide hedeflerin tam olarak tutturulduğu anlamına gelmeyeceği gibi, tarımdaki dışa bağımlılığımızın giderek artması da hedeflerin tutturulduğu iddiasını boşa çıkarır.