Tarih: 19.09.2020 10:33

Tarihte Bügün... Türkiye NATO'ya Davet Edildi... Türkiye’nin NATO’ya girişinin öyküsü

Facebook Twitter Linked-in

Birinci Dünya Savaşı döneminde Bolşevik İhtilalinden sonra Ruslar Türkiye’den çekilmiş ve kendi iç düzenlerini yeniden kurma ve yenilik inşalarına dönmüşlerdi. Bu yenilik hareketi kapsamında da diğer ülkelerle dost kalmanın yanı sıra onlarla dostluk anlaşmaları da imzaladılar.

Bu anlaşmalardan biri de Brest Litovsk Anlaşması’nın yerine geçen ve Kafkas ülkeleri ile ilişkilerin neredeyse temel düzeyini belirleyen kars anlaşması bu anlaşma 13 Ekim 1921’de imzalanmıştır. Bu anlaşma maddeleri İkinci Dünya Savaşı dönemlerine kadar hükmünü korumaya devam etti.

8 Nisan günü çıkan gazeteler Arnavutluk istilasını facia ve felaket olarak nitelendiriyordu . Cumhuriyet dönemimin simge gazetecilerinden Falih Rıfkı Atay “Avrupa buhranı azami haddindedir. Hava, tehlike çanlarının sesiyle boğulmuştur; harp sonrası tarihi esaslı bir dönüm noktasına gelmiştir”() değerlendirmesi ile süreci aktarmıştır.

Tam bu dönemde Türkiye ile İngiltere ortak bir anlaşma imzaladı. 12 Mayıs’ta ilan edilen anlaşmada; Türkiye ile Britanya hükümetleri arasında sıkı bir istişarenin olduğu ve ortak görüşlere varıldığı, buna göre Akdeniz’de oluşacak herhangi bir tecavüzde ortak hareket edileceği, anlaşmanın hiçbir devlet aleyhine olmadığı lakin olası bir ihtiyaçta karşılıklı yardım edileceği, iki hükümetin temel amacının Balkanların güvenliği olduğu ilan edilmişti.
22 Eylül 1939’da dönemin Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, Moskova’ya yola koyulmuş ve bu ziyaretin bahar ayında yapılan ziyarete karşılık iade-i ziyaret olduğu ve Türk-Rus dostluğunun devamı niteliğinde bir ziyaret olduğunu beyan etmiştir ()

Sovyet tarafı bu görüşmede “Sovyetlerin Türkiye ile bir yardım anlaşması imzalayacağı lakin bu anlaşmanın Rusya ile Almanya arasında bir savaş sebebi sayılmayacağı, 1936 Montreux Boğazlar Sözleşmesinde bir tadilat yapılmasını” önermiştir. Bakan Saraçoğlu, boğazların konu bile edilemeyeceğini beyan ederek teklifi reddetmiştir.
16 ekimde sonlanan görüşmeler aslında Türkiye ile Rusya’nın saflarını belli etmek amaçlı olduğunu da yine o dönemin yansımalarından biri olmuştur. Tüm bu gelişmelerin ardından, Türk heyeti 17 Ekim 1939’da Rusya’dan ayrılmıştır.

2. Dünya Savaşı sırasında Almanya önce Polonya’ya saldırdı. Bu savaş Rusya ile Almanya’nın arasında büyük sıkıntılara sebebiyet verdi. Sovyetler Birliği de bu durumu fırsat bilerek Finlandiya’ya saldırdı. Bu durum üzerine Milletler Cemiyeti, Rusya’yı 14 Aralık 1939 kararıyla üyelikten çıkardı. Rusya, karara aldırış etmeksizin Fin cephelerinde ilerledi ve 12 Mart 1940 yılında Moskova’da anlaşma imzalandı.

Küçük bir ülke olan Finlandiya’nın Moskova’ya karşı uzun süre direnmesi Hitler’in gözünden kaçmadı. 1940 yılında Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov ve Hitler, Avrupa, Afrika ve Asya’nın geleceği konusunda görüşmelerde bulundular. Görüşmede esasen Hitler Molotov’a, Balkanlar’a inmeyeceği izlenimini vermiş, bu konuda Rusya’nın görüşünü sormuştu.

Molotov ise Stalin’in görüşünü almadan cevap veremeyeceğini beyan etmiş, ancak Stalin’den beklenen cevap gecikmemişti. Stalin, “Almanya’nın Finlandiya’dan çekilmesi, Sovyetler Birliği’nin Karadeniz ve boğazlarda güvenliğinin sağlanması, Batum-Bakü hattının güneyinde İran Körfezi’ne kadar olan bölgenin Sovyetlerin nüfuz bölgesi olarak kabul edilmesi ve Japonya’nın sahali’deki imtiyazlarından vazgeçmesi” şartlarını öne sürdü.
22 Haziran 1941’de Almanya, 1945’e kadar devam edecek olan Rusya ile savaşını başlattı. Tarihler 3 Ekim 1941’i gösterdiğinde Hitler, Rusya’ya neden saldırdığını kendi ağzından anlatırken türkiye’yi ilgilendiren bir madde dikkat çekiciydi: “Rusya, Çanakkale Boğazı’nda kendisine ait üsler istiyordu. Belki Molotov bunu reddedebilir bu hiç sürpriz olmaz. Belki yarın veya yarından sonraki gün o artık Moskova’da olmayacak ve Moskova’da bulunmadığını da reddedecek. Çanakkale Boğazı’yla ilgili talebini de reddettim. Reddetmek zorundaydım. Ardından anladım ki daha fazla müzakere yapmak bir sonuç getirmeyecek”

Tarihler 22 Haziran’ı gösterdiğinde İstanbul gazeteleri, Alman-Sovyet savaşında tarafsız olduğumuzu yazıyordu().

1941 yılı Ağustos ayına geldiğimizde ise İstanbul gazetelerinde bizleri ‘Türkiye taarruza uğrarsa İngiltere ve Sovyetler yardımda bulunacaklardır’ manşeti karşılıyordu. Yine o tarihte neşredilen gazetelerde, İngilizler ve Sovyetlerin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne sadık kalacaklarına dair birer nota verdikleri yönünde haberler yer aldı. Sovyetlerin Hariciye Halk Komiserinin SSCB adına Montro mukavelesinde sadakatini teyit eder ve boğazlar hakkında hiçbir tecavüzi niyeti ve ne de mutalabatı bulunmadığını Türk Hükümeti Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğüne ihtimamla riayet etmeğe amadedirler “ şeklindeki notalar yer aldı.()

1943 yılında İngiliz tarafının olası bir savaş senaryosuna ilişkin raporlarında; Türkiye’nin Romanya petrol sahalarının ve Karadeniz’deki haberleşme noktalarına karşı yapılacak saldırılarda bir üs olarak kullanılabileceği, Çanakkale Boğazı’nın sadece Birleşmiş Milletler üye ülkelerine kullandırılması gibi maddeler yer alırken, Türkiye’nin savaşa girmeme sebebi olarak ise Türkiye’nin Almanya’ya olan mevcut korkusu ve Rusya’yla savaşın sonrasına ilişkin çekincelerin öne çıktığı yazılmakta idi ().

İngiliz Devlet Adamı Churchill, ABD Başkanı Roosevelt’e iletilmek üzere yazdığı mesajında, “ABD’nin Anglo-Sovyet toprak bütünlüğünü ve Türkiye’nin statüsünü garanti etmesini istediği, talep edilirse çevre ülkelerdeki ordularının Türkiye’ye yardıma gidebileceğini” bildirilmiştir().

Moskova Konferansı 19 Ekim 1943’te başladı. Tasviri Efkâr; “Üçler Konferansı Toplandı” manşetiyle olayı, okuyucularına duyurdu.

Konferansta üç büyüklerin Dışişleri Bakanları; Hull (ABD), Eden (İngiltere), Molotov (Sovyetler Birliği) Moskova’da bir araya gelmişlerdi ve temel olarak şu konular ele alınmıştı:
1- Avrupa’da nüfuz mıntıkaları tesis edilmemesi.
2- Avrupa’da küçük memleketlerin federasyonlar teşkil etmelerinin meni,
3- Avrupa’da Bolşevikliğe karşı bir ittifaka mani olunarak Sovyetlere makul stratejik hudutlar temini
İngiltere’nin tüm çabalarına rağmen Türkiye savaş konusunda ısrarlıydı. 20 Nisan 1944’te Almanya ile olan krom ticareti baskılardan dolayı durduruldu. Bunun sebebi ise müttefik devletlerin bu krom ticaretinin durdurulmaması sonucunda uygulamaya koyacakları ambargo tehdidiydi.

23 Şubat 1945‘te Türkiye savaşın bitimine 2 ay kala savaşa girmiş lakin fiilen herhangi bir cepheye katılmamıştır

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —