Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Tarihçi Emin Şiwan: Kerkük’te kurtuluş anahtarı Kürt-Türkmen İttifakıdır

Kerkük tarihi üzerine yaptığı derinlikli araştırmalarla tanınan yazar Emin Şiwan, Rûdaw TV’de yayımlanan özel röportajında, Kerkük’le ilgili birçok konuya değindi.

Tarihçi Emin Şiwan: Kerkük’te kurtuluş anahtarı Kürt-Türkmen İttifakıdır

Kerkük tarihi üzerine yaptığı derinlikli araştırmalarla tanınan yazar Emin Şiwan, Rûdaw TV’de yayımlanan özel röportajında Araplaştırma politikasının 1975’te değil, 1960’ta başladığını belgeleriyle anlattı. Şiwan, şehrin geleceği için "tek kurtuluş reçetesi" olarak Kürt-Türkmen ittifakını işaret etti. Şiwan, 2003 sonrası Kürt siyasetinin hatalarını da sert bir dille eleştirdi.

Kerkük’ün siyasi ve toplumsal tarihi üzerine uzmanlaşan araştırmacı Emin Şiwan, şehrin demografik yapısına yönelik müdahaleleri, Baas rejiminin stratejilerini ve Kürt siyasetinin fırsatları nasıl kaçırdığını detaylı bir şekilde analiz etti.

“Kerkük, o kara dönemin ilk kurbanı oldu”

Şiwan, Kerkük’te yaşanan felaketlerin arka planının, 14 Temmuz 1958 Devrimi sonrası oluşan siyasi kaos ve Arap milliyetçiliğinin Kürtlere yönelen sert tepkisiyle şekillendiğini söyledi.

Arap milliyetçilerinin Kürtleri Abdülkerim Kasım’a yakın olmakla suçladığını belirten Şiwan, özellikle 1959 olayları ve darbe girişimi sonrasında Kürtlere karşı büyük bir kin oluştuğunu ifade etti.

Şiwan, “Arap milliyetçileri Kürtleri sol cephede gördü, Şevvaf darbesinin bastırılmasından bile Kürtleri sorumlu tuttular. Bu nedenle Kürtlere karşı çok sert ve düşmanca bir tavır almaya başladılar” dedi.

Bu sürecin Kerkük’te daha erken ve daha sert yaşandığını söyleyen Şiwan, cinayetlerin, tutuklamaların ve zorla kovmaların devletin güvenlik ve istihbarat birimlerinin bilgisi ve desteğiyle gerçekleştiğini dile getirdi.

"Araplaştırma 1975’te değil, 1960’ta başladı"

Emin Şiwan, Kerkük’teki Araplaştırma politikasının genellikle 1975’teki Cezayir Anlaşması’nın ardından İran-Irak ittifakı ve Kürt güçlerinin cephelerden geri çekilmesi ile başladığına dair yaygın kanının yanlış olduğunu belirtti.

Bu sürecin çok daha önce, 1960 yılında sistematik olarak başladığını kaydeden Şiwan, "1959'da Abdülkerim Kasım'a karşı darbe girişimi ve güç dengesinin değişmesi milattır" dedi ve süreci şöyle özetledi:

"Arap milliyetçileri ve o dönemki Türkmen elitlerinin bir kısmı, istihbaratın desteğiyle Kürtlere karşı cephe aldı. İnsanların yüzüne kezzap atıldı, tutuklamalar ve sürgünler 1960'ta başladı. O dönem karakollarda Kürtler ayakta duracak yer bulamıyordu."

"1963: Nazi dönemini aratmayan vahşet"

Şiwan, Kerkük tarihinin en karanlık döneminin 1963 yılında "Ulusal Muhafızlar"ın kurulmasıyla yaşandığını vurguladı.

Baas rejiminin en yıkıcı politikalarından birinin bu dönemde Kürtlerle Araplar arasına düşmanlık sokmak olduğunu söyleyen Şiwan, Hwice bölgesinden silahlandırılan grupların köyleri yağmaladığını anlattı:

"1963'te köylerin yağmalanması, yakılması ve halka eziyet edilmesi, Nazi döneminde veya Yahudilere yapılan zulümlerde bile benzeri görülmemiş bir boyuta ulaştı. Sokak başları tutuluyor, insanlar evlerinden alınıp işkence görüyordu. O dönemde Hewice'den getirilen 'Velid Süvarileri', tankların önünden giderek köyleri iğne ipliğe kadar yağmalıyordu."

Şiwan, bu sürecin, Abdülselam Arif’in Ulusal Muhafızları feshetmesine kadar sürdüğünü, ardından baskının biçim değiştirerek devam ettiğini belirtti.

1970 Anlaşması: Samimi olmayan bir mola

11 Mart 1970 Anlaşması’na da değinen Şiwan, Baas rejiminin bu anlaşmayı “taktiksel bir geri çekilme” olarak gördüğünü söyledi.

Kürt sorununa zihinsel ve ideolojik olarak hiçbir zaman inanılmadığını belirten Şiwan, Kerkük’te bu dönemde dahi gerçek bir yumuşama yaşanmadığını vurgulşadı.

Şiwan, “Eğer samimi olsalardı, iç ve dış koşullar çözüm için çok uygundu. Ama onlar sadece yükten kurtulmak için anlaşma yaptılar” dedi.

"İthal nüfus Kerkük’te kök salamadı"

Baas rejiminin 1975 sonrası uyguladığı demografik mühendisliği de analiz eden Şiwan, Irak’ın güneyinden getirilen Araplara arazi ve 10 bin dinar verilmesine rağmen projenin toplumsal olarak çöktüğünü ifade etti.

Şiwan şu tespiti yaptı:

"Rejim binlerce kişiyi getirdi, onlara 'Baas', 'Haziran', 'Kadisiye' gibi isimlerle mahalleler kurdu. Ancak gelen o Araplar köksüz ağaçlar gibiydi; bu topraklara kök salamadılar. Kendilerini hep yabancı hissettiler. Şehrin ruhu olan Rahimawa, Şorice ve Ahmed Ağa çarşıları Kürt kaldı; Araplar kendilerine ait bir çarşı bile kuramadı. Bu yüzden 1991 Ayaklanması'nda (Raperin) tek bir kişi bile kalamadı, hepsi kaçtı."

Araştırmacı Şiwan, Baas rejiminin yetkili ismi "Kimyasal Ali"nin (Ali Hasan el-Mecid) bile 80'lerin sonunda bir ses kaydında, "O kadar paraya ve araziye rağmen Kerkük'te Kürt nüfusu hala daha fazla" itirafında bulunduğunu hatırlattı.

Enfal ve coğrafi temizlik planı

Şiwan, Enfal sürecinde Kerkük çevresinin "Beyaz, Yeşil ve Kırmızı Hat" olarak bölündüğünü ve sistematik bir temizlik planlandığını da aktardı.

Ünlü tarihçi, "Beyaz Hat dediğimiz Qerehencir çevresini tamamen boşaltıp Araplaştırmak istediler. Ancak oraya gelmek isteyen Araplar bile 'Orada Peşmerge var mı?' diye sorup korkudan gelmediler. İran ve Kuveyt savaşları da rejimin bu planlarını sekteye uğrattı” dedi.

"Çözümün anahtarı Kürt-Arap değil, Kürt-Türkmen ilişkisi"

Kerkük’ün geleceğine dair vizyonunu paylaşan Şiwan, şehrin huzura kavuşması için çözüm adresini gösterdi.

Kürtlerin Araplarla değil, şehrin diğer kadim halkı Türkmenlerle anlaşması gerektiğini savunan Şiwan, şu çarpıcı değerlendirmelerde bulundu:

"Kerkük meselesinin çözümü, o kilidi açacak anahtar; Kürt-Arap ilişkisi değil, Kürt-Türkmen ilişkisidir. Bu iki bileşen, dış müdahaleler ve yönlendirmeler olmadan bir masada oturmalı ve şu gerçeği kabul etmelidir: Ne biz sizi yok edebiliriz, ne de siz bizi. Biz birlikte bu şehri birbirimiz için bir cennete çevirebiliriz."

"Türkmen validen zarar gelmez"

Kürt ve Türkmenlerin anlaşması halinde idari makamların kimde olduğunun ikincil planda kalacağını belirten Şiwan, "Eğer biz Türkmenlerle samimiyetle anlaşırsak, valinin veya bir yetkilinin Türkmen olması sorun değildir. Önemli olan o kişinin şehre hizmet etmesi ve dış etkilerden uzak 'Kerküklü ruhuyla' çalışmasıdır. Bundan zarar etmeyiz" dedi.

Geçmişten örnek veren Şiwan, "Zamanında Kerkük'e sunulan en iyi hizmeti, Belediye Başkanı olan Şamil Yakubi gibi bir Türkmen yaptı. Kerkük Kalesi’nin o güzel görüntüleri ve düzenlemeleri onun el emeğidir. Başka bir Şamil Yakubi bulup yönetici yapmaktan neden korkalım? Ancak maalesef kimse bu sese kulak asmıyor" ifadelerini kullandı.

2003 sonrası: “Kürtler fırsatı heba etti”

Şiwan, 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından Kerkük’te oluşan "altın fırsatın" Kürt partileri arasındaki çekişmeler yüzünden heba edildiğini savundu.

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) eleştiriler yönelten yazar, o dönemi şöyle yorumladı:

"2003'ten sonra Amerikalılar birlikte yaşamamıza çok destek veriyordu. Ancak Kürtler kendi içindeki anlaşmazlıklar, özellikle KDP ve KYB arasındaki çatışma yüzünden tek ses olamadı. İnanın bir okul hademesi için bile kavga ediyorlardı. Validen kaymakama kadar her koltuk için anlamsız çekişmeler yaşandı. Bu dağınıklık yüzünden Türkmenlerin karşısına birleşik bir duruşla çıkıp güven veremedik."

Şiwan, Türkmenlerle yapılan bir toplantıda yaşadığı anıyı da paylaştı:

"Bir toplantıda Türkmence şiir okudum. Bir Türkmen meclis üyesi, '1959'daki olaylar (14 Temmuz) için özür dileyin, sizinle anlaşalım' dedi. Ben 'Özür dilemek kolay, gelin araştıralım, hatamızı kabul edip kucaklaşalım' dedim ama bunu siyasi iradeye dönüştürecek kimse çıkmadı."

 

Kaynak: rudaw.net



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER