Tahran´ın Şifreleri

MUSTAFA KAYA- 09.09.2018

Tahran´ın Şifreleri

 İdlib´de yükselen tansiyonla birlikte Türkiye-Rusya-İran arasındaki Tahran Zirvesi çok ayrı bir önem kazandı. Bu zirvenin diğerlerinden temel farkı, basına kapalı olması beklenen bölümün canlı olarak yayınlanması ve liderlerin birbirleriyle çelişen yorumlarının açıkça herkes tarafından takip edilmesi oldu. Öncelikle şunu ifade edebilirim ki, her üç lider de aslında ipi koparmamak üzerine anlaşmış gibiydi. Gerekçelerin ifade ediliş tarzından bu hassasiyet net olarak anlaşılıyordu. Daha çok ortak olan noktalara vurgu yapılması gözlerden kaçmadı. Malum üç ülkenin Suriye konusunda birlikte hareket etme kararı Ocak 2017´deki Astana Zirvesi´nde alınmıştı. Ankara ve son Tahran Zirvesi sonrası Rusya´da tekrar bir araya gelineceğinin deklare edilmesi  ?kötünün iyisi? bir süreç yönetimi olarak ortaya çıkmış oldu. Türkiye´nin ateşkes çağrısına verilen cevaplar terör, terörist, muhalif, sivil gibi tabirlerin ülkeler tarafından yorumlanmasında kavram kargaşalarını da beraberinde getirdi.

 

Bildirideki ?Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimin reddedildiği? vurgusu ve ?Suriye´nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılığı? ifadesi bence önemliydi.

Ayrıca 5. Madde´deki ?Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceği? vurgusu da aslında bu zamana kadar ısrar edilen silahlı çözümden dönüşü bir kere daha göstermiş oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın ateşkes talebi yerindeydi ancak Putin´in ?Suriye hükümeti ve teröristler adına karar veremeyiz.? cevabı kısa süreli de olsa bir şok etkisi yaptı.

Zirve öncesinde ABD´nin Suriye özel temsilcisi olarak atadığı eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey´nin ?İdlib konusunda Türkiye ile aynı düşünüyoruz? şeklindeki açıklamaları zirveyi bir anlamda sabote etme girişimiydi. Çünkü aynı ABD hem de son birkaç gün içinde PYD/YPG için şemsiye vazifesi yürüten Suriye Demokratik Güçleri´ne askeri yığınak yapmaya devam etti.

 

Şimdi Putin´in anayasa konusunda nasıl bir tavır alacağı merak konusu. Rusya´nın daha önceki değerlendirmelerinde yeni Suriye anayasasında ?özerklik-otonomi? olabileceğine dair yorumları olmuştu. Bu yorumların Tahran bildirisindeki ?toprak bütünlüğü? vurgusu ile bir çelişki oluşturup oluşturmayacağını zaman gösterecek. Çünkü hem Rusya hem de İran PYD/YPG´ ye tam anlamıyla Türkiye´nin baktığı zaviyeden bakmıyor. Türkiye de kimi muhalif grupları Rusya ve İran gibi değerlendirmiyor.

Her şeye rağmen Türkiye- Rusya ve İran´ın Suriye konusunda ortak hareket etme iradesi ortaya koymaları önemli. Ancak takdir edersiniz ki, Suriye konusu maalesef çok bilinmeyenli bir denklem halini aldı. Daha önce ifade etmiştik. ABD Suriye´yi bir Afganistan yapmak istiyor. Kaotik ortam her hal ve şart altında ABD´nin arzuladığı bir sonuç olarak kendisini gösteriyor.

Malum Jeffrey bölgedeki ziyaret planlamasını yaparken İsrail´i es geçmedi. Bu yol haritası Suriye konusunda farklı hesapların olduğunun bir başka delili olarak kendisini gösterdi. Yani ABD İsrail´in tatmin olmayacağı hiçbir adımı atmayacağını bu şekilde tekrar herkese ilan etti.

Sonuç olarak hele hele bu saatten sonra Suriye sorununun çözülmesi adına diplomasiden başka seçenek olmadığı gerçeğini herkes idrak etmeli. Yüzde yüz bütün tarafları tatmin etmiyor olsa da, elle tutulur bir diplomatik alan Astana ile başlayan süreç oldu. Bunda ısrarcı olmaya devam edilmeli. Paydaşların sayısı artırılmalı. Bu doğrultuda yukarıda ifade ettiğimiz şekilde bildirinin 5. Madde´sine konulduğu haliyle ?sahada yeni gerçeklikler? yani oldubittilerle karşı karşıya kalmamak için daha fazla gayret etmek gerekir.

Bendenizin Tahran Zirvesi´ndeki şifrelerin çözümü olarak gördüğüm noktalar bunlar.