Bir yıl önce tutuklanarak yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkındaki “kent uzlaşısı” davasında savcılık, esas hakkında mütalaasını açıkladı, 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Özer'in kent dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol kaldırıldı. Özer, Beşiktaş Belediyesi dosyasından da tutuklu olduğu için tahliye edilmiyor.
CHP’li belediyelere yönelik ilk operasyon olan 30 Ekim 2024’teki operasyonla gözaltına alınıp tutuklanan ve “kent uzlaşısı” davası kapsamında “silahlı terör örgütü üyesi olmak” iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, üçüncü kez hakim karşısına çıktı. Yerine kayyım atanan Özer’in duruşması, tutuklu bulunduğu Silivri’de Marmara Kapalı Cezaevi yerleşkesindeki 2 No’lu salonda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapıldı.
Önceki duruşmada Özer hakkında, yurt dışına çıkış yasağı ve şehri terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliyesine karar verilmişti. Özer, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan iş insanı Aziz İhsan Aktaş'ın iddiaları sonucu açılan davadan da tutuklu olduğu için cezaevinde kalmaya devam etmişti.
Bugünkü duruşmaya CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanvekili Nuri Aslan da katıldı. Ahmet Özer, salona jandarmalar eşliğinde izleyicilerin alkışlarıyla getirildi.
İli terk etmeme yasağı kaldırıldı
Savcılık esasa ilişkin mütalaasında, Özer’in “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Ahmet Özer ve avukatları Seraf Özer ile Hüseyin Ersöz, mütalaaya karşı savunma yapmak için süre istedi. Mahkeme heyeti, Özer hakkındaki ili terk etmeme kontrolünü de kaldırırken yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verdi. Duruşma 23 Ocak 2026 saat 10.00’a erteledi.
“Ayrıntılı ve kapsamlı bir savunma yapacağız”
Duruşma sonrasında avukatlar Özer ve Ersöz, gazetecilere açıklama yaptı. Mütalaaya ilişkin konuşan Ersöz şunları söyledi:
“Dosya muhteviyatıyla hiçbir şekilde bağdaşmayacak ve dosyanın içerisindeki lehe delillerin hepsini görmezden gelen bir yaklaşımla hukuki olarak nitelendiremeyeceğimiz bir mütalaayla karşı karşıya kaldık. Bu konuyla ilgili eleştirilerimizi de mahkeme heyetiyle paylaştık. Yine mahkeme heyetinden bir başka talebimiz hem duruşma gününün belirlenmesi noktasında oldu hem de bunun yanında geçtiğimiz tahliye kararıyla beraber verilen adli kontrollerin kaldırılmasıyla ilgili bir talep söz konusuydu. Bu adli kontrol tedbirlerinden özellikle İstanbul dışına çıkışının Sayın Ahmet Özer’in yasaklanmasıyla ilgili kararı mahkeme kaldırdı. Yurt dışı çıkış yasağının ise devamına hükmetti. Şimdi önümüzdeki ocak ayında yapılacak olan duruşmada savcılığın, müvekkilimizin örgüt üyeliğinden cezalandırılması şeklindeki talebine karşı bir savunma yapacağız. Bu ayrıntılı ve kapsamlı bir savunma olacak. Çünkü özellikle mahkemenin yapmış olduğu yazışmalar, dosyanın içerisine giren tanık beyanları, dosyanın içerisine giren yine mahkeme tarafından emniyet müdürlüğüyle ve savcılıklarla yapılmış olan yazışmalarda tamamı müvekkilimizin temel itibarıyla atılı olan suçu işlemediği yönündeki bir kanaatin oluştuğuna işaret ediyor. Zaten mahkemenin de hem müvekkilimizle ilgili bir tahliye kararı vermesi hem de bu celse adli kontrol tedbirlerinden bir tanesini kaldırması da özellikle bu dosya içerisindeki lehe delillerle bağlantılı olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede ocak ayındaki duruşmada müvekkilimiz Ahmet Özer’le ilgili olarak ayrıntılı savunmalarımızı yapacağız ve bir beraat kararı talebinde bulunacağız.”
“Cezalandırmayla karşılaşmamız kesinlikle hukuki olamaz”
Seraf Özer de bir yılı aşkın süredir hukuk mücadelesi verdiklerine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Ahmet Özer 14 Temmuz tarihinde tahliye kararı aldıktan sonra özgürlüğüne kavuşamamasına sebebiyet veren, tamamen yedekleme amacıyla yapılmış ikinci dosyada da iddianame yazıldı. Bu iddianamenin de onaylanmasını ve tensibin hazırlanmasını bekliyoruz. Buradaki talebimiz de tutuksuz yargılama. Dolayısıyla tensiple tahliye yönünde bir dilekçe de sunduk. Buraya gelmeden önce gerçekten kendimi psikolojik olarak hazırladım. Çünkü savcılığın vereceği mütalaanın çok iç açıcı ve hukuka uygun bir mütalaa olacağını beklemiyorduk zaten. Duruşmadan çıkarken şunu düşündüm. Yani en nihayetinde artık tüm kamuoyunun malumu olduğu üzere 30 Ekim’den bu yana ülkemizde çok önemli bir gelişme oldu ve bir barış sürecinden geçiyoruz. Bugün verilen bu mütalaa, barış sürecinin ruhuna tamamen aykırıdır. Yani Ahmet Özer’in kiracısını, salça satan kişiyi, kapak tasarımını yapan kişiyi tutuklayarak 140 TL kitap veya elektrikli süpürge satın alması üzerinden oluşturulmaya çalışılan bir dosyada bizim bir cezalandırmayla karşılaşmamız kesinlikle hukuki olamaz.

